Eskilerin yaz mevsiminin en sıcak ve boğucu günlerini ifade etmek için kullandığı eyyam-ı bahur, yurdun güney sahillerinde daha çok biliniyor. 31 Temmuz ile 7 Ağustos tarihleri arasına denk gelen eyyam-ı bahurun yerini günümüzde “çöl sıcakları”, “cehennem sıcakları” ve “Afrika sıcakları” gibi terimler aldı.
TMMOB Meteoroloji Mühendisleri Odası 2. Başkanı Ahmet Köse, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bir süredir yağışlı havanın yaşandığı İstanbul ile yurdun bu haftadan itibaren sıcak hava dalgası etkisine gireceğini söyledi.
Ülkenin güney sahilleri ile kıyı Ege’de kuru ve kavurucu sıcakların başladığını dile getiren Köse, şöyle devam etti:
“Antalya, Adana gibi illerde havaalanında uçaktan inildiğinde, insanın yüzüne sanki sıcak üfleyen fan vurur ve bir anda etraf bulanıklaşır. İşte bu eyyam-ı bahur sıcakları olarak adlandırır. Bugünlerde de o sıcakları yaşıyoruz. İstanbul’da hava sıcaklıkları bu haftadan itibaren 35 dereceye çıkacak, güney ve güneydoğu bölgelerinde sıcaklık 40 derece ve üzerinde seyredecek. Nem, sıcak havayı daha sıcak hissettirir, insanı bunaltır. Nemin yüzde 60 ve üstü ile yüzde 30 ve altı rahatsız eder. Sıcaklık 33 derece, nem oranı yüzde 65 olduğunda, gölgede hissedilen sıcaklık 41 derece, güneş altında ise 10 derece daha ilave edildiğinde 51 derece olacaktır. Bu da insanları bunaltacaktır. İstanbul’da da insanı en çok nem etkiliyor. Nemin etkisiyle 35 derecelik sıcaklık, 45 derece olarak hissedilecek.”
Köse, sıcak hava dalgasından etkilenmemek için saat 10.00 ila 16.00 arasında mümkün olduğu kadar güneşten uzak durulması, gölgenin tercih edilmesi, şapka kullanılması, güneş koruyucu sürülmesi ve cildin örtülmesi gibi önlemler alınabileceğini dile getirerek, “Sıcak hava dalgalarından kötü bir şekilde etkilenmek istemiyorsanız, gölgede, hafif, sulu ve yavaş bir yaşam sürdürmeye dikkat edin.” dedi.
“Isı adaları şehirdeki sıcaklığı artırıyor”
Ahmet Köse, sıcak zamanlarda yerden yükselen buhar anlamına da gelen eyyam-ı bahurda güney illerinde yakıcı bir rüzgarın da estiğini dile getirerek, “Eskiler, eyyam-ı bahur sıcaklarının ve yakıcı rüzgarın estiği 31 Temmuz ile 7 Ağustos tarihleri arasında denize girme ve güneşlenme konusunda dikkatli davranmış. Çünkü bugünlerde insan vücudunda beyaz lekeler yapan ‘ala’ düştüğüne inanılır.” diye konuştu.
Sanayi devriminin ardından hızlı ve çarpık şehirleşme, iklime ve bilime uygun olmayan yüksek katlı beton ve cam giydirme binalar ile asfalt yüzeylerin şehir ısı adalarına neden olduğunu belirten Köse, bunun şehir merkezlerinde sıcaklığı kırsal alandan çok daha yüksek hissedilmesine neden olduğunu kaydetti.
Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin günümüzde etkili bir şekilde yaşandığını dile getiren Köse, şunları anlattı:
“Her yaşadığımız olayın ardından da sanki suçlu küresel ısınmaymış gibi suçu iklim değişikliğine atıyoruz. İklimin olumlu yönlerini, olumsuz yönlerine karşı kullanmak durumundayız. Şehirlerimizde deniz ve kara meltemlerini doğru kullanabilir, şehirlere nefes aldıracak yeşil alanlar oluşturabilir ve şehir planlamalarını buna göre yapabilirsek, tek başına iklim, temiz hava solumak ve bitki dokusu yönünden tek kuruş masraf etmeden parayla ölçülemeyecek kadar çok yarar sağlayabiliriz. Bu nedenle gerek şehirlerin su ve temiz hava ihtiyacı gerek altyapı hesaplamaları gerekse imar planları çalışmalarının içinde meteoroloji mühendislerinin de mutlaka olması gerekir.”