Kahramanmaraş’ın Nurhak ve Elbistan ilçeleri kırsalında 2010’da güvenlik güçlerine teslim olan bir terörist, örgüt içinde bulunduğu dönemde kendilerine yardımcı olanları gösterebileceğini belirterek itiraflarda bulundu.
Teröristin gösterdiği bölgedeki köylerde, yer gösterme işlemi yapıldı, terörist köylülerle yüzleştirildi.
Teslim olan terörist, diğer terör örgütü üyeleriyle civar köylerdeki evlere gidip yiyecek, içecek türü erzak aldıklarını, her hafta erzak almak için uğrayacaklarını söylediklerini, köylülerin de itiraz etmediğini beyan etti.
Yer gösterme ve yüzleştirme sonrası, üç köylüye “silahlı terör örgütüne yardım etme” suçundan dava açıldı. Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanan sanıklar, hal ve sıfatlarını bilerek örgüte erzak, giyim malzemesi ve benzeri malzemeler vermek suretiyle örgüte yardım ettikleri gerekçesiyle çeşitli hapis cezalarına çarptırıldı.
Kararın temyiz edilmesi üzerine, dosya o dönemde terör suçlarına bakan Yargıtay 9. Ceza Dairesine geldi.
Daire, 2013’te sanıklar hakkında hükümden sonra 5 Temmuz 2012’de TCK’nin ilgili maddesinde değişiklik yapan kanunun yürürlüğe girmesi nedeniyle sanıkların hukuki durumlarının yeniden takdir ve tayininde zorunluluk bulunması gerekçesiyle yerel mahkeme kararını bozdu.
Bozma sonrası dosyayı tekrar görüşen yerel mahkeme, Yargıtay’ın bozma kararına uyarak sanıkların eylemlerinin, terörizmin finansmanı suçunu oluşturduğuna karar verdi. Yerel mahkeme, sanıklara 6415 sayılı Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanunu’nun 4/1. maddesi gereğince hapis cezası verdi.
Bu kararın da temyiz edilmesi üzerine dosya 2016’da Yargıtay 16. Ceza Dairesine geldi. Daire, yerel mahkemenin kararını onadı.
Başsavcılık itiraz etti
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise daire kararına itiraz etti. İtirazda, 16. Ceza Dairesi ile başsavcılık arasındaki uyuşmazlığın, “sanıkların eyleminin örgüte yardım suçunu mu, yoksa terörizmin finansmanını sağlama suçunu mu oluşturduğuna ilişkin” olduğu belirtildi.
Başsavcılığın itirazında, itirafçı teröristin ifade ve teşhisinde, “Sanıklardan un, tereyağı, şeker, çay, ekmek ve benzeri malzemeleri istedik, kendi rızalarıyla verdiler. Bu şahısların evine daha sonra da gittik. 10 kilo un, 3-4 kilo peynir, süt, bulgur, tuz, çamaşır deterjanı gibi malzemeler aldık. Şahısları tehdit etmedik, konuşarak ikna ettik.” şeklinde beyanlarda bulunduğu aktarıldı.
Terörizmin finansmanın önlenmesine dair uluslararası sözleşmenin Türkiye tarafından da kabul edilip iç hukukun bir parçası haline geldiği belirtilen başsavcılık itirazında, 6415 sayılı Kanun’un da 7 Şubat 2013’te TBMM Genel Kurulunda kabul edilerek yürürlüğe girdiği hatırlatıldı.
Başsavcılığın itirazında, “sanıkların eyleminin örgüte bilerek, isteyerek yardım suçunu oluşturduğu, 6415 sayılı Kanun’un 4. maddesi gereğince terörizmin finansmanı suçundan cezalandırılmalarına karar verilmesinin kanuna aykırı olduğu” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurulduğu ifade edildi.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi, itirazı yerinde görmeyerek dosyayı Yargıtay 1. Başkanlığına gönderdi.
Bunun üzerine dosya, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca ele alındı.
Ceza Genel Kurulu son sözü söyledi
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazını reddetti.
Kurulun gerekçesinde, Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Kanunu ile Terörle Mücadele Kanunu’na göre “fon”un, para veya değeri parayla temsil edilebilen her türlü değer veya menfaat olduğu, bu nedenle maddi değeri olan her şeyin fon olabileceği belirtildi.
Gerekçede, bu bakımdan fonun, para veya eşya olmasının zorunlu olmadığı, “alacak hakkı gibi” bir ekonomik değer ihtiva etmesine rağmen eşya niteliği taşımayan şeyler olmasının da mümkün bulunduğu vurgulandı.
Terörizmin Finansmanın Önlenmesi Hakkında Kanunun terör örgütlerine veya bir teröriste fon sağlanması veya toplanmasını yasakladığı ve yaptırıma bağladığı aktarılan gerekçede, “Terörizmin finansmanı suçundan ceza verilebilmesi için fonun bir suçun işlenmesinde kullanılmış olması şartı aranmamakta, fonun sağlanması veya toplanması yeterli kabul edilmektedir. Terörizmin finansmanı suçunun manevi unsuru bilme ve isteme ibaret olan kasttır. Terörizmin finansmanı suçu, silahlı terör örgütüne yardım etme suçunun özel bir hali olduğundan bu suçun faili terör örgütünün kurucusu, yöneticisi ya da üyesi olmayan her gerçek kişi olabilir.” tespitleri yapıldı.
Silahlı terör örgütü mensuplarına erzak, yaşam malzemesi ve para temin etme eyleminin hukuksal niteliğinin irdelendiği gerekçede, Yargıtay’ın istikrar kazanan uygulamalarına göre örgüt mensuplarının geçici olarak barındırılması, evde yemek ikram edilmesi, örgütün verdiği parayla ihtiyaç listesindeki malzemelerin temin edilmesi gibi eylemlerin fon sağlama kapsamında değil silahlı terör örgütüne yardım suçu kapsamında değerlendirildiği belirtildi.
“Terör örgütü mensuplarına fon sağlama”
Silahlı terör örgütü mensuplarına erzak ve yaşam malzemesi temin etme eyleminin, örgüt üyeliği suçunun işlenmesini kolaylaştırdığı vurgulanan gerekçede, şunlar kaydedildi:
“Bir teröriste veya terör örgütüne yapılan bu nitelikte yardımlar devletin birliğini ve bütünlüğünü cebri yöntemlerle bozmayı amaçlayan, bu amaç doğrultusunda bombalama, kasten öldürme, ağır yaralama gibi suçlar işleyen terör örgütü mensuplarının faaliyetlerini idame ettirmelerine, bu şekilde mevcudiyetini devam ettiren terör örgütünün de eylem kapasiteni yükseltmesine katkı sağlamaktadır. Buna göre, terör örgütüne veya mensuplarına bilerek ve isteyerek erzak, yaşam malzemesi ve para temin edilmesinin fon sağlanması niteliğinde olduğu ve eylemin bu haliyle terörizmin finansmanı suçunu oluşturacağı anlaşılmaktadır.
Somut olayda, örgütün kırsalda faaliyet gösteren mensuplarına, sanıklardan birinin 2009 yılı bahar aylarında iki kez ekmek ile diğer erzak ve yaşam malzemesi, diğer sanığın 2009 Mayıs ayında un, tereyağı, şeker, çay ve ekmek, 2010 yılı nisan ayında 10 kilogram un, 3-4 kilogram peynir, 4 kilogram bulgur ve deterjan gibi erzak verdiği, diğer sanığın da 2009 yılına kadar yiyecek, koyun, kitap, 2 dijital kamera ve 3 bin lira temin ettiği olayda sanıklar tarafından temin edilen para ve diğer eşyaların niteliği itibarıyla 6415 sayılı Kanun’da tanımlanan ‘fon’ kapsamında olduğu dolayısıyla sanıkların, terör örgütü mensuplarına fon sağlamaları şeklinde gerçekleştirilen eylemlerinin aynı Kanun’un 4. maddesinde düzenlenen terörizmin finansmanı suçunu oluşturduğunun kabulü gerekmektedir.”
Terörizmin finansmanı suçu
6415 sayılı Kanun’un, “terörizmin finansmanı suçu” başlıklı 4. maddesinin birinci fıkrası, “3. madde kapsamında suç olarak düzenlenen fiillerin gerçekleştirilmesinde tümüyle veya kısmen kullanılması amacıyla veya kullanılacağını bilerek ve isteyerek belli bir fiille ilişkilendirilmeden dahi bir teröriste veya terör örgütlerine fon sağlayan veya toplayan kişi, fiili daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” hükmünü içeriyor.