Kozmetik Üreticileri ve Araştırmacıları Derneğince (KÜAD) Antalya’da düzenlenen 5. Uluslararası Kozmetik Kongresi’nde sektör temsilcileri, yerli ve yabancı akademisyenler eşliğinde çevreye, cilde dost ürünleri ve sıfır karbon salımı sağlayacak ambalajları değerlendirdi.
KÜAD Başkanı Levent Kahrıman, AA muhabirine, kozmetik sektörünün Türkiye’de 1800’lü yılların sonlarına dayandığını, küçümsenmeyecek bir tarihe sahip olduğunu söyledi.
Türkiye’de kozmetikte genellikle yabancı firmaların hakim olduğu gibi bir algı bulunduğuna dikkati çeken Kahrıman, ülkede 100 yılı devirmiş kozmetik şirketlerinin bulunduğunu kaydetti.
Bunları yansıtabilmek için kongre kapsamında da küçük bir müze oluşturduklarını, kokuları, kozmetik alanında kullanılan malzemeleri müzede sergilediklerini anlatan Kahrıman, müze ile kozmetiğin tarihine de ışık tuttuklarını dile getirdi.
Kahrıman, Türkiye’nin gül memleketi olduğunu, bir dönem temizlik için kullanılan sabunun da Türk girişimci tarafından ilk defa güzellik için kullanıldığını ifade etti.
Türkiye’nin dünyada kozmetik alanında önemli bir ülke konumunda olduğuna işaret eden Kahrıman, “Sağlık Bakanlığının verilerine göre 3 bin 600 civarında üretim yeri var. Avrupa’da ve Orta Doğu’da birçok firmanın üretimi burada yapılıyor. Alternatif üretim merkeziyiz. Çok iyi kremler, parfümler, şampuanlar üreten bir ülkeyiz. Çok fazla insan kaynağımız ve çok fazla çeşitliliğimiz var. Biyo, doğal ve teknolojik kozmetik artık ülkemizde, AR-GE’leri yapılan ülkeler arasında. Türkiye de bir kozmetik ülkesi olacak.” diye konuştu.
Salgın sürecinde kozmetik ürünlerine talep arttı
Kongre başkanı Fuat Arslan da Türk kozmetik firmalarının sadece ülke genelinde değil, dünyada önemli bir potansiyele ulaştığını söyledi.
Sektörde ihracatın ithalatın önünde olduğunu aktaran Arslan, 1,1 milyar dolarlık ihracatın gerçekleştirildiğini, cari açığın olmadığı ender sektörlerden biri olduklarını dile getirdi.
Arslan, sürekli gelişme kaydeden sektörün, salgın sürecinde de önemli bir ivme kazandığını bildirdi.
Sektörün salgın sürecine çok çabuk entegre olabildiğini anlatan Arslan, “Pandemi sürecinde yeni yaklaşımlar, yeni tüketici alışkanlıklarındaki değişiklikler kozmetiğe olan ilgiyi artırdı. Özellikle hijyen ürünleri kategorisinde pandemi döneminde inanılmaz yüksek oranlarda satışlar gerçekleştirildi. Salgın sürecinde sektör küçülmedi, tam aksine daha fazla büyüme kaydetti. Her yıl ortalama yüzde 10 büyüyen sektör, özellikle son 2 yıldır yüzde 20 seviyesinde büyüme gerçekleştirdi.” diye konuştu.
Dünya kozmetik sektörünün ticaret hacminin ilerleyen yıllarda 500 milyar dolara yükselmesinin beklendiğine dikkati çeken Arslan, Türkiye’nin de bu pastadan payını artırarak almaya devam edeceğini belirtti.
“Türkiye, kozmetikte marka olma yolunda”
Arslan, Türk ürünlerine ilginin her geçen yıl arttığını dile getirerek, şöyle konuştu:
“Sektörümüz coğrafi konum, genç kuşak gibi farklı avantajları çok iyi kullanmakta. Önümüzdeki süreçlerde Türkiye’nin bir kozmetik üretim üssüne dönüşmesini bekliyoruz. Global markalarla artık yerel yöneticilerle iş birliği geliştirme noktasındalar. İhracat noktasında özellikle pandemi sürecinde yeni pazarlara açılma imkanı bulduk. Daha önce ihracat yapmadığımız pek çok ülkeye iş birliği geliştirdik. En çok ihracatı hala Irak bölgesine yapıyoruz. ABD, Avrupa, Uzak Doğu’da birçok ülkeye ihracat kanalları oluşturduk. 120 ülkeye ihracat yapıyoruz. Gelecek yıl da beklenenin üzerinde bir ihracat gerçekleşmesini bekliyoruz.”
Türk firmaların da çok başarılı işlere imza attıklarını vurgulayan Arslan, uluslararası fuarlara katılım oranlarını yükselttiklerini, kendilerini her zaman yeni trendlere hazırladıklarını kaydetti.
Arslan, Türkiye’den en fazla ihracatın saç, cilt bakım ürünleri, renkli kozmetik ve hijyen ürünlerinde gerçekleştirildiğini ifade ederek, “Türkiye kozmetik noktasında bir marka olma yolunda ilerliyor.” dedi.
AA