Enkaz altında aklından geçenleri anlattı, yaşadıkları yürekleri dağladı. O isim 28 yaşındaki üniversite öğrencisi Gülben Emiroğlu’ydu. Emiroğlu depreme 3 gündür özel ders verdiği 7 yaşındaki öğrencisi Kıvanç’ın evinde yakalandı. O anları da CNN TÜRK’e şu sözlerle anlattı:
Bir anda bina yıkılmaya başladı. Asla umudumuz kalmamıştı. Uyuyalım dedim, sadece ölmeyi bekliyordum açıkçası. Başkaları kurtuldukça biz ölüme daha çok yaklaşıyorduk.
Bir anda sallanmaya başladı ve biz 8 yaşındaki öğrencim Kıvanç ile ders çalışıyorduk. Ne yapacağımı bilemedim. Bir anda sallanmaya başladı. Kendim çıkıp gitsem kurtulurdum belki ama çocuğu orada tek başına bırakamadım. Kıvanç diye elinden tuttum. Genelde İzmir’de deprem olunca asla binalar yıkılmaz. O yüzden kaçabiliriz, onu arabama atıp kaçırayım diye düşündüm bir anda kapıya yöneldim. Ve biz merdiven boşluğuna doğru yönelmişken o anda bina yıkılmaya başladı. Ben o an Kıvanç’ı kendime çekmişim. Uyandığımda bilincim yerindeydi ama biz el ele sıkışmıştık. Asla hareket edemiyordum ve ben dedim ki artık kesinlikle öleceğiz burada. Çıkış mümkün değil. Çünkü başkalarını sesini duyuyorduk. Yani başkaları korumalı bir yerdeydi, bizse tamamen sıkışmış haldeydik. Toprağın içindeydik asla hareket edebilecek bir durumumuz yoktu. Umudunuz kalmamıştı asla hiçbir şekilde. Tamamen ölmeyi bekledim. Kıvanç çok korktuğunu söyledi, hareket edemiyordu o da. Sadece ellerimiz hareket edebiliyordu.
Bana elini verdi, ‘Öğretmenim çok korkuyorum’ dedi. ‘Kıvanç elini ver’ dedim. ‘Bak öptüm elini’ dedim. Benim ağzım burada seninki nerede deyip uzattım elimi. O da benim elimi öptü. Çok korktuğunu söyledi, ‘Geçecek, uyuyalım’ dedim. Sadece ölmeyi bekliyordum açıkçası. Başkaları kurtuldukça kum taneleri bizim kafamıza doğru geliyordu. Bizim kafalarımız daha çok sıkışıyordu. Başkaları kurtuldukça aslında bir söyleme daha çok yaklaşıyorduk, asla kurtulmakla ilgili bir ümidim yoktu. ‘Saçlarım yüzüne geliyormuş, koparabilirsin saçlarımı’ dedim. Saçlarımı kopardı yüzüne gelen, ağzına gelen saçlarımı. Dedim ‘Nefes al ama idareli kullan.’ Bir ışık gördüm. ‘Sesimi duyuyor musunuz?’ diye Kıvanç ile birlikte bağırdık. ‘Kıvanç 1, 2, 3 deyince Aaa diye bağıracağız’ dedim. İkimiz birlikte bağırdık, ‘Işık gözüktü’ dedim. Galiba kurtulacağız o arada. ‘Bina çöküyor, kaçın’ dedi herkes. Bir çöküntü gerçekleşti bizim kafalarımız iyice gömüldü. Herkes dağıldı, artık ses duyamıyordum.
Kıvanç bana ‘Öğretmenim siz benim artık annemsiniz. Size anne diyebilir miyim?’ dedi. Ben de dedim ‘Sen de benim oğlumsun artık. Kıvanç, ‘Öğretmenim ama ben annemi özledim’ dedi. Dedim ‘Buradayım.’ ‘Hayır beni doğuran annemi’ dedi. Biz duamızı bitirdik, babası Hızır gibi yetişti. ‘Kıvanç şimdi bağıracağız birlikte’ dedim. Bağırdık yerimizi belli ettik.
İtfaiye ekipleri direk kolundan tutup çıkaracaktı Kıvanç’ı. Ben dedim ki ‘Boynu kırılır, sakın yapmayın’ dedim. Orada dediler ki ‘Kırılırsa kırılsın gerekirse kolu kalsın. Bacağı kalsın ölmesinden daha iyidir’ dedi. Bir anda çekip çıkardılar, çocuğun ağzından köpük geliyordu. Güdüsel olarak ‘Kıvanç’ dedim, sırtına vurdum çocuk öksürdü. Bütün ağzındaki kumları atmaya başladı. ‘Ne yaptıysan bir daha yap’ dedi itfaiye. ‘Kıvanç’ deyip bir daha vurdum. Bu defa bütün kusmaya başladı, gözü hafif açıldı. Yüzüne direkt su döktüler. Orada ben de ağzını kapattım daha fazla toz gelmesin diye. Kıvanç’ın orada gözleri açıldı. Kıvanç orada kucakta görünce direkt çektim bacağımı ve kendime aldım ve yalınayak çıkmaya başladım. Sonra beni kucaklarına alıp taşıdılar. Kıvanç o gün taburcu oldu hatta kuzenleriyle oyun oynadı.