İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kuzu, “Karayolu Güvenliği ve Trafik Haftası” kapsamında yaptığı açıklamada, hava kirliliğinin; insan kaynaklı emisyonlar ile kentlerdeki sanayi, evsel ısınma ve trafikten kaynaklandığını söyledi.
Çöl kaynaklı toz taşınımı, deniz yüzeyinden saçılan aerosoller, bitki örtüsünün saldığı bazı gazların atmosferde verdiği tepkimeyle oluşan ince parçacıkların doğal kaynaklı emisyonlar olduğunu belirten Kuzu, “Bunlar için ortak olan enerji ihtiyacıdır. Enerji ihtiyacı ise çoğunlukla çeşitli fosil yakıtların yakılması ile elde edilmektedir. Yanma işlemi neticesinde ürün olarak ısı enerjisi açığa çıkarken yan ürün olarak da hava kirliliğini oluşturan çeşitli gaz ve parçacıklar açığa çıkmaktadır.” diye konuştu.
“Hava kirliliği sağlık giderlerini arttırmaktadır”
Havadaki kirleticilerin doğrudan insan sağlığı üzerinde olumsuz etkisinin olduğunu, bir kişinin günde ortalama 15 metreküp hava soluduğunu belirten Kuzu, “Dolayısıyla kirleticilerin solunum yolu ile maruziyeti söz konusudur. En fazla etkileri de solunum sistemi üzerinde gerçekleşmektedir.” dedi.
Kuzu, hava kirliliğinin ekonomik etkilerinin de söz konusu olduğunun altını çizerek, “Kişilerin sağlıklarının bozulması neticesinde sağlık giderlerinde artış olmaktadır. Bunun yanında iş gücü kaybı da oluşabilmektedir. Hava kirliliği malzemelerde de çeşitli deformasyon ve korozyon gibi etkiler gösterebilmektedir. Bu sebeple malzemelerin kullanım ömürlerinde kısalmalar meydana gelmektedir. İlave olarak hava kirliliğinin bitki örtüsü üzerine de etkisi vardır.” şeklinde konuştu.
“Partikül madde kirleticisi (PM10) Beşiktaş’ta Nisan 2020’de 15 mikrogram ölçülmüştür”
İstanbul’da doğalgaz kullanımından önce ciddi hava kirliliği problemi yaşandığını hatırlatan Kuzu, özellikle kükürt dioksit gibi bazı parametrelerin 1990’lı yılların başında şu anki ortalama değerlerin 10 katından fazla havada bulunduğunu, kademeli olarak evsel kullanımda doğalgaz tüketimine geçilmesiyle şehir merkezlerinde evsel ısınmanın hava kirliliğine katkısının oldukça azaldığını aktardı.
Prof. Dr. Kuzu, hava kirliliğinin trafik kaynaklı etkisini görmek için Kovid-19 kapanma dönemiyle kıyaslama yapılabileceğini anlatarak, şunları kaydetti:
“Her ne kadar kısa vadeli ölçümlerle uzun vadeli değerlerin kıyaslanması meteorolojik farklılıklar sebebiyle doğru olmasa da bir gösterge olarak değerlendirilebilir. PM10 konsantrasyonları İstanbul Beşiktaş’ta -Nisan 2020 tam kapanma zamanlarında- ortalama olarak metreküpte 15 mikrogram ölçülmüştür. Bu periyotta insan kaynaklı emisyonlar sıfıra yakındır. Ölçülen neredeyse sadece doğal kaynaklı emisyonlardan oluşmaktadır. Aynı istasyonda 2021’den bu yana ölçülen yıllık ortalama PM10 konsantrasyonlarının metreküpte 32 ile 38 mikrogram arasında değiştiği görülmektedir.”
“Kentlerde hava kirliliğinin asıl nedeni trafiktir”
İstanbul’da trafiğe kayıtlı yaklaşık 5,4 milyon aracın bulunduğunu, yerleşimin çok katlı yapılardan oluştuğu için birim alan başına düşen araç sayısının fazla olduğunu söyleyen Kuzu, “Bunun yanında genellikle insan hareketliliği işe gidiş ve işten çıkış zamanlarında yoğun olmakta. Bundan sebep trafiğin sıkışması ile beraber daha fazla hava kirleticisine maruz kalmaktayız.” diye konuştu.
Kuzu, Avrupa’da dizel araçlardan kaçınıldığının altını çizerek, “Benzin yanması neticesinde 20-40 nanometre boyutunda parçacıklar oluşurken dizel motorunun emisyonları 60-120 nanometre boyutunda parçacıklar oluşturmaktadır. Bunlar benzinli araçlardan farklı olarak dizel otomobillerde dizel partikül filtresi ile tutulmaya çalışılmaktadır. Dizel yakıtlı araçların kullanımının azaltılması hava kalitesinin korunmasına katkı sağlayacaktır.” ifadelerini kullandı.
Trafiğin artık hava kirliliğinin nedenlerinin en başlarında yer aldığını dile getiren Kuzu, şöyle devam etti:
“Kentlerde hava kirliliğinin asıl nedeni trafiktir. Araç çokluğunun yanında trafik sıkışıklığı havayı oldukça kirletiyor. Çünkü bu durumda olması gerekenden daha fazla yakıt tüketiyor. Bu da karşımıza hava kirliliği ve ekonomik kayıp olarak çıkıyor. Dikey yapılaşma ile binaların arasında kalan trafiği yoğun caddelerde oluşan emisyonların dağılması kolay olmuyor. Bu durumda cadde üzerinde bulunan kişiler bu kirleticilere daha fazla maruz kalıyor. Yani günümüz için şehir merkezlerinde asıl insan kaynaklı hava kirliliğinin sebebi trafik emisyonlarıdır. Hava kirliliğinin azaltılması için toplu taşıma gibi alternatifler ile kişi başına düşen hava kirletici emisyonların daha az olması sağlanabilir. Bunun yanında yakın mesafe seyahatlerde elektrikli bisiklet, skuter gibi mikromobilite olarak adlandırılan çözümlerin kullanılması da hava kirliliği azalmasına önemli katkı sağlayacaktır.”
Kuzu, raylı sistem ve elektrikli araçlardan egzoz emisyonları gerçekleşmediğini, bu sebeple hava kirliliğinin şehir içinde azalabileceğini ifade etti.
“Elektrikli araçların ilerleyen zamanlarda sayısının artması beklenmektedir”
Taşıtlardan kaynaklanan hava kirleticilerinin ilk bakışta egzoz emisyon olarak insanın aklına geldiğini vurgulayan Kuzu, fakat egzozun yanında fren balataları ile araç lastiklerinin yolla sürtünüp aşınmasıyla hem lastikten hem de yoldan parçacıkların havaya karıştığını aktardı.
Prof. Dr. Kuzu, şunları kaydetti:
“Ayrıca yakıt dolumu esnasında benzin istasyonlarında çeşitli uçucu organik bileşikler kaçak emisyon olarak havaya karışmaktadır. Elektrikli araçların ilerleyen zamanlarda sayısının artması beklenmektedir. Bu sebeple yoğun nüfus bulunan kent merkezlerinde egzoz kaynaklı hava kirletici emisyonlar azalacaktır fakat diğer bahsettiğimiz parçalardan kaynaklanan emisyonlar atmosfere salınmaya devam edecektir.”