İHA’nın haberine göre, Bursa’da işlerinin kötüye gitmesi sebebiyle kiralık bulunduğu dükkanı boşaltan işletmeci, anahtarı mülk sahibine teslim etti.
İcra Müdürlüğü’nün kapısını çalan mülk sahibi, 6 aylık kira alacağının tahsilini istedi. Kiracı hakkında icra takibi başlatıldı. İcra haberiyle sarsılan kiracı Sulh Hukuk Mahkemesinin yolunu tuttu. Anahtarın davalının yetkilisine teslim edildiğini, davalının altı aylık kira bedeli için 40 bin lira alacak üzerinden icra takibi yaptığını ileri sürerek borçlu olmadığının tespitine ve yüzde 20 kötü niyet tazminatı ödenmesine karar verilmesini talep etti.
Mahkemede savunma yapan davalı mülk sahibi, davacının bildirim yapmadığını,sözleşmenin yenilenmesine sebep olduğunu, makul süreden sorumlu olduğunu belirterek davanın reddini istedi. Mahkeme, davanın kısmen kabulüne hükmetti. Kararı taraf avukatları temyiz etti.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi emsal bir karara imza attı. Bilirkişi raporlarının hakimi bağlamayacağına dikkat çekilen kararda, şöyle denildi:
“Somut olayda, gerekçeli kararda dosyaya sunulan son bilirkişi raporunun hükme esas alındığı belirtildiği halde, oluşturulan hükümde ilk raporun dayanak alınması doğru bulunmamış, bozmayı gerektirmiştir. Bilirkişiler, raporlarını hazırlarken raporun dayanağı olan somut ve özel sebepleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. Bilirkişi raporu aynı zamanda Yargıtay denetimine de elverişli olacak şekilde bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hüküm kurmaya dayanak yapılabilir. Bilirkişi raporu kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim, raporu serbestçe takdir eder. Hâkim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Bilirkişi raporları arasındaki çelişki varsa hâkim çelişkiyi gidermeden karar veremez. Somut olayda, emlak uzmanı, inşaat mühendisi,hukukçu bilirkişilerin hazırladığı bilirkişi raporunda kiracının sadece altıncı ayın kirasından sorumlu olmadığı belirtilmiş, davacı rapora itiraz etmiştir. Dosyaya sunulan avukat, bankacı, şehir plancısı üç bilirkişiden oluşan kurulun hazırladığı diğer raporda, makul sürenin iki ay olduğu, 2012 yılı eylül, ekim, kasım ayları kira bedellerinin talep edilebileceği belirtilmiştir. Raporlar arasında oluşan çelişki giderilmeden karar verilmesi isabetli bulunmamıştır. Kararın bozulmasına oy birliği ile hükmedilmiştir.”