O günden beri Bursa kamuoyu konuyu değişik açılardan tartışıyor.
Genel olarak bakıldığında…
DOSAB yönetiminin termik girişimine kamuoyu karşı çıkıyor ve bu karşı çıkış çeşitli eylemlerle, çeşitli toplantılarla ortaya koruyor.
Süreç içinde…
Bilimsel araştırmalara dayalı raporlar açıklayan kurumlar var. Bunlar arasında, kısa adıGÜMÇED olan Güney Marmara Doğal ve Kültürel Çevreyi Koruma Derneği konunun tartışılmaya başlandığı ilk günlerden itibaren rapora dayalı iki önemli uyarı yaptı.
İlkinde…
Termik santralın yer altı sularına ve bölgeye yapacağı çevresel etkilere dikkat çekildi.
İkincisinde ise…
Hem yakılacak kömürün, hem de yakılan kömürden çıkacak külün taşınmasındaki sorunlar ve kül atığındaki tehlikeleranımsatıldı.
Bu iki rapordan sonra, Demirtaş’ta yerleşim alanları arasına termik santral kurmak isteyen DOSAB yönetimi,GÜMÇED yönetimini bir sunumla bilgilendirmek istedi.
Sunumun ardından…
Daha önceki iki teknik raporu hazırlayan GÜMÇED Etik Kurulu toplandı ve verilen bilgiler doğrultusunda bir rapor daha hazırladı.
Üstelik…
Sunumda edinilen bilgilerle hazırlanan yeni rapor Bursa için daha büyük tehlikeye dikkat çekiyor.
***
Kömür ve külden hava, atıklardan da sular tehlikede
Etik Kurulu’nun tamamen bilimsel verilere ve araştırmalara dayalı raporundaki dehşeti GÜMÇED Genel Başkanı Adnan Önürmen’den dinledik.
Yeni rapor…
Demirtaş’ta 49 megawat gücündeki termik santralda yakıt olarak kullanılacak kömürün ortalama ısıl değerinin 2 bin 500 kilokalori/kilogram olması halinde yılda 305 bin ton, 3 bin kilokalori/kilogram olması halinde ise yılda 255 bin ton kömürü yakıt olarak kullanacağı hesabına dayanıyor.
Sonrasında şu bilgiye yer veriliyor:
“Kömürün kapalı silobaslarla Balıkesir’den getirileceği ve yine santral sahasındaki kapalı stok sahasına boşaltılacağı ifade ediliyor. Yine yakma sonucu oluşacak kömüre ait küllerin de aynı silobaslarla ocakların bulunduğu bölgeye gönderileceği ve buralara döküleceği belirtiliyor.”
Şu hesap ortaya konuyor:
“Santralın yılda 300 gün çalışacağı düşünülürse, ortalama her gün 1000 ton kömür yakılacak. Bu durumda kömür üretimindeki aksamalar da düşünülerek santralın stok sahasında 30 günlük kömür stoğu, yani 30 bin ton kömür bulundurulması gerekir.”
Ortaya çıkacak görüntü şu:
“Kömürün stok sahasına 1.5 metre yükseklikte ve aralıklı şeritler halinde serilmesi gerekir. Bu durumda ise, ilgili şirketin ifade ettiği şekilde 20 bin metrekarelik stok alanı tamamen dolu olacak.”
Şu uyarı yapılıyor:
“Kömür yapısındaki uçucu maddeler ve kükürt bileşeni nedeniyle reaksiyona girerek yanar. Bu nedenle kapalı stok alanları uygun değil. Çünkü, kömür stoklarının havalanmaları gerekir. Açıkta ise rüzgar ve yağmur gibi doğal şartlar stokları çevreye zaman zaman savurur.”
Bir başka tehlike şu:
“Santralın kurulması düşünülen yer zirai alan olup, yer altı suları çok önemli. Santralın su ihtiyacının günde 10 bin ton olacağı belirtiliyor. Bu miktar yer altı suyu rezervlerinden her gün çekilirse akiferlerdeki rezerv durumu altüst olur.”
Bu noktada…
“Bu miktarın arıtmadan alınacağı belirtiliyor” vurgusu yapılan rapor şöyle devam ediyor:
“Santral sahasında yapılacak teknolojik uygulamalar sonucu kirlilik yaratan ekipmanlar nedeniyle yer altı suları mutlaka etkilenir.”
Ayrıntı da var:
“Bunlar arasında tesiste kullanılacak motorlu taşıt ekipmanlarına ait motor ve radyatör atıkları, motor yağı, gres yağları, benzin, dizel yakıtı, fuel oil gibi kirleticiler, santral sahasında bulunabilecek bakım atölyelerinden oluşabilecek pas önleyiciler, araç yıkama deterjanları, asfalt zifti, boya, vernik, çeşitli çözücüler gibi kirleticiler de yer altı suları açısından tehlike arz ediyor.”
***
Rapordaki gerçek: Yaşam alanına termik kurulamaz
GÜMÇED Etik Kurulu’nun, termik santralı yapmak isteyen DOSAB yönetiminin sunumunda edindiği bilgilerle hazırladığı yeni raporda kaygılar da yer alıyor:
“Kömürün yakılmasıyla ilgili olarak desülfirizasyon tesisi kurulacağı ifade edildiğinden atmosfere SO2 yani kükürt dioksit verilmeyecek. Bu en önemli. Ancak desülfirizasyonun aksaması durumunda, ki maalesef tüm santrallarda zaman zaman aksamalar olabiliyor.”
İşte bunun yol açabileceği tehlike büyük:
“Kireçtaşı kullanılmayan durumlarda bacadan SO2 çıkacağından Bursa üzerine asit yağmurları olabilir.”
Bir kaygı daha var:
“Yakılacak kömürün külleri başlı başına büyük problem olup, ilgili kişilerce bunların kapalı silobaslarla kömürün üretildiği ocak sahasına geri gönderileceği ifade ediliyor. Ancak, herhangi bir aksama olup da açık kamyonlarla taşınması durumunda rüzgar veya diğer nedenlerle uçuşacak olan küller önemli riskler yaratır.”
Şuna da dikkat çekiliyor:
“Ayrıca geri gönderileceği düşünülen bu küllerin de üretim yapılan ocak sahasında tesis edilecek dinlendirme göletine dökülmesi ve buralarda sedimente edilmesi gerekir. Bu göletlerde olabilecek patlamalarda, yıkılmalarda bu küllü şlamların etraftan geçen akarsulara karıştırılmamaları gerekir. Bu nedenle gölet sahası seçiminde son derece dikkatli davranılması gerekir.”
Sonuç da gayet net bir şekilde açıklanıyor:
“Önemli bir nüfusun yaşadığı Demirtaş bölgemizde, yaşam alanının ortasında kömürlü bir termik santral kurulması ve işletilmesi uygun olmaz.”
Daha ne denilebilir ki?
***
Bu hedef hijyenik: 30 bin çocuğa el yıkama öğretilecek
Kısa adıyla UNICEF tarafından Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu kararı gereği 15 Ekim tarihiKüresel El Yıkama Günü olarak kabul edildi.
Bursa`da ise…
Son yıllarda Prof. Dr. Mustafa Tayar çocuklara yönelik hijyen eğitimi ile bu konuyu gündeme taşıyor.Mustafa Hoca özellikle okul öncesi ve ilköğretim öğrencilerine el yıkamayı öğretiyor.
Aynı şekilde…
Bugün kutlanacak Küresel El Yıkama Günü etkinlikleriyle birlikte eğitimleri başlatıyor. Okullara dağıtılmak üzere afişler hazırlatan Prof. Dr. Mustafa Tayar, eğitim sonunda 1.500 çocuğa da karne ve sertifika dağıtacak.
Başta grip olmak üzere salgın hastalıklardan korunmanın yolu olan hijyen için el yıkamanın önemininöğretileceği eğitimlerde bu yıl Bursa`da 30 bin çocuğa ulaşılması hedefleniyor.