Çin gezimizin son gününde, Shanghai Belediyesi tarafından kurulan ve 40 bin öğrencisiyle Çin’in en büyük üniversiteleri arasında yer alan Shanghai Üniversitesi Türk Araştırmaları Merkezi’ndeki panele konuk olduk.
Çin’deki üniversiteler arasında Türk Araştırmaları Merkezi kuran tek üniversite olan Shanghai Üniversitesi’deki panelde Türk gazeteciler olarak Çin izlenimlerimizi anlatıp değerlendirmeler yaptık.
Buna karşın…
Merkezin başkanı Prof. Changgang Guo ile aralarında Prof. Dr. Tuğrul Keskin’in de bulunduğu öğretim üyeleri de sorularımızı yanıtladılar.
Örneğin…
Shanghai Üniversitesi’nde İslami Hareketler ve Ortadoğu Politikaları dersleri veren Prof. Dr. Tuğrul Keskin çarpıcı gözlemler paylaştı.
“Türkiye buraları, yani Çin’i çok ihmal edip boş bırakmış” diye Tuğrul Hoca şu noktayı vurguladı:
“İlişkiler genellikle üçüncü ülkeler üzerinden yürüyor. Türkiye Çin’i Batı basını üzerinden tanıyor, Çin de Türkiye’yi Batılı kaynaklardan tanıyor. Bu da iki ülke arasında köprü olmamasından kaynaklanıyor.”
Sonra da şunu söyledi:
“Dış basında son 6 ayda Çin hakkında hiç olumlu yazı çıkmadı. Türk basını da oralardan alıntı yapıyor. Oysa New York Times ya da Los Angeles Times okuyup Çin’i tanıyamazsınız.”
Şu nokta önemli:
“Türkiye ve Çin ne zaman yakınlaşsa, ya da önemli bir ziyaret olsa Batı basınında hemen Uygur ya da Sincan hakkında olumsuz yazı çıkıyor.”
Şunun altını çizdi:
“Belli noktalarda, örneğin Uygur konusunda Türkiye-Çin ilişkilerinde tıkanmalar oluyor. Ekonomik ilişkiler gelişse bile tıkanmalar aşılamıyor.”
İşte…
Tam hu noktada Shanghai Üniversitesi Türk Araştırmaları Merkez Başkanı Prof. Changgang Guo’ya bu tıkanmanın nasıl aşılabileceğini sorduk.
Söze…
Tıkanmanın “Uygur konusu” olduğu vurgusuyla başlayıp şunu söyledi:
“Bence Türk akademisyenlerin Uygur meselesine nasıl baktıkları çok önemli. Batı medyasında çıkan haberlere inanmaya devam ederlerse yapacak bir şey yok.”
Sonra da…
“Türk halkı yalnızca Uygur’a önem veriyor” deyip şunu söyledi:
“Çin’de Türkçe konuşan Kazak, Moğol, Mançu, Özbek gibi başka etnik gruplar da var. Aynı dili konuşup Budizme inananlar ve Kırgızlar var.”
Ardından…
“Tıkanmanın aşılması için Türk medyası ve akademik görüş çok önemli. Kurumlar ve medyalar arası iletişimin güçlenmesini sağlamaya çalışıyoruz” deyip ekledi:
“Geçen yıl Türkiye’de çok etkili bir darbe girişimi oldu. 15 Temmuz sonrası Türkiye’yi ziyarete ilk Çin Dışişleri Bakan Yardımcısı geldi. Çin Türkiye ilişkilerine çok önem veriyor.”
Ortadoğu’ya Çin bakışı ve Türkiye
Ortadoğu’da günümüzde yaşanan savaşlara yönelik Çin bakışı da Shanghai Üniversitesi Türk Araştırmaları Merkezi’ndeki panelde Program Yöneticisi Zhou Liang tarafından dile getirildi:
“Ortadoğu’daki sarsıntılar Osmanlı İmparatorluğu’nun ardından doğan büyük boşluklardan kaynaklanıyor. Oysa Türkiye sorunun çözümüne yönelik anahtarı elinde tutuyor.”
Prof. Guo’dan krizin başlangıcı analizi
Shanghai Üniversitesi Türk Araştırmaları Merkez Başkanı Prof. Changgang Guo panelde Uygur konusunun krize dönüşme noktası olarak 50’li yıllara dikkat çekti ve şunu söyledi:
“Kore Savaşı sonrası Türkiye NATO’ya katılıp Batı bloğuna girerken, Çin Doğu bloğunda kaldı. Ondan sonra da Çin hakkında olumsuz imaj başladı. Oysa 2. Dünya Savaşı öncesi Türkiye’de Çin’e olumsuz bakış yoktu.”
Şunun da altını çizdi:
“İşin içinde bir çok unsur var, CİA bunlardan biri. 15 Temmuz’da da görüldüğü gibi, Türkiye’nin iç ve dış politikasında ayarlama yapmayı sürdürüyorlar.”
Tuğrul Hoca Çin’in değişimini anlattı, ikili ilişkileri yorumladı
Çin’da yaklaşık 3 bin Türk yaşıyor, bunun yaklaşık 1.000’i Shanghai’de. 30’u Shanghai Üniversitesi’nde olmak üzere de üniversitelerde yaklaşın 100 öğrenci var.
Çin gezimizin son gününde panele katıldığımız Shanghai Üniversitesi şu anda Türk Araştırmaları Merkezi kuran ilk ve tek üniversite. 6 araştırmacı kadrolu, 2 araştırmacı da dışarıdan katkı yapıyor.
2013’te kurulan Merkez her yıl Türkiye’nin iç ve dış politikalarını ele alan mavi kitap yayınlıyor. Ayrıca Osmanlı Araştırmaları kitabı yayınladı.
İşte…
Bu ortamda, Shanghai Üniversitesi’nde İslami Hareketler ve Ortadoğu Politikaları dersleri veren Prof. Dr. Tuğrul Keskin iki ülke ilişkilerini şöyle yorumladı:
“Türkiye’de insanlar Çin’i tanımıyorlar. Bunda iki tarafın da eksiği var.”
Bu noktada…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2 kez Çin’e geldiğini anımsatıp, ziyaretleri “Çin’de devletin Türkiye ilgisine Türkiye’nin karşılığı adımı” olarak yorumladı.
Sonra da…
Çin’deki üretim anlayışı değişimini anlattı:
“Taklit mal her ekonomide var, ama Çin’de taklit üretim eskisi gibi yok, çünkü bazı yerler kapatıldı. Artık marka üretim var..”
Ardından…
Yaşanabilir şehirlere önem verildiğini, hava kirliliğine önlemler alındığını anlatıp şunu söyledi:
“Batılı markalar 150-200 yılda oluştu. Oysa Çin bu sürece 1978’de başladı. Batı’daki markalara ulaşması zaman alacak.”
En görkemli binalar yönetimin
Çin’e adım attığımız andan beri kentsel değişimi sürekli vurguluyoruz. Büyük kentlerde de, ilçelerde de çok hızlı gökdelen yapılaşması var.
Kentlerin, kasabaların, köylerin görüntüsü yüksek binalarla değişiyor ve her yer inşaatlar nedeniyle şantiyeye dönmüş.
Üstelik…
Yalnızca gökdelen inşaatları yok, müthiş otoyollar yapıp, hızlının hızlısı tren ağları kuruyorlar.
Dikkat çeken başka bir şey daha var:
Görüntüsü hızla değişen Çin kentlerinde en görkemli yapılar kamuya ait. Belediye ve Çin Komünist Partisi binaları hemen kendini gösteriyor.