Akademik Bakış
Akademik Bakış
E-Posta: [email protected] YAZARIN TÜM YAZILARI

ABD-İran Nükleer Müzakereleri

Köşe Yazısını Dinle

 

Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Şeyhmus KÜPELİ Bursa Teknik Üniversitesi, [email protected]

ABD ve İran arasındaki nükleer müzakereler 2018 Mayıs ayında ABD’nin tek taraflı antlaşmadan çekilmesinden bu yana ilk defa Nisan ayında dolaylı görüşme şeklinde de olsa yeniden başladı. Donald Trump’ın ilk döneminde Washington yönetimi İran Nükleer Antlaşması’ndan çekilmişti. Orta Doğu’da yeni güç dengelerinin oluştuğu, dünya politikasında ise ABD’nin Çin ile “ticaret savaşları” başlattığı şu dönemde İran nükleer müzakerelerinin iki taraf arasında yeniden başlamış olması birçok açıdan önem arz etmektedir. Bu yazıda hem nükleer müzakerelerin durumundan hem de bölgesel ve küresel dinamikler açısından ne anlama geldiğinden bahsedeceğim.

 

 

İran Nükleer Müzakerelerin Kısa Bir Kronoloji

İran ve P5+1 ülkeleri (ABD-İngiltere-Fransa-Rusya-Çin ve Almanya) uzun müzakereler sonucunda Temmuz 2015’te resmi adıyla Kapsamlı Ortak Eylem Planı’nı(kamuoyunda İran Nükleer Antlaşması olarak bilinen) imzalamıştı. Bu antlaşma ile birlikte İran’ın 2000’lerin başından beri tartışma konusu olan nükleer faaliyetleri büyük oranda kontrol altına alınmıştı. İran denetimleri kabul etmekle birlikte uranyum zenginleştirme hakkını da uluslararası alanda tescil ettirmişti. Obama döneminde imzalanan söz konusu antlaşma daha Trump’ın ilk dönemi öncesindeki seçim kampanyasında gündeme gelmeye başlamıştı. Trump, söz konusu anlaşmayı “tarihin en kötü antlaşması” olarak nitelendirmişti. Nihayetinde Mayıs 2018’de ABD, tek taraflı olarak İran Nükleer Anlaşması’ndan çekildiğini duyurmuştu. Trump, ikinci defa seçilemeyince İran nükleer meselesine bir “Biden arası” verildi. Trump yönetimi ise ikinci döneminde göreve gelmesinden sadece üç ay sonra İsrail’in İran’a saldıracağı tartışmaları gölgesinde İran ile müzakere masasına oturdu.

Yeni Müzakereler

Mart ayı ortasında ABD Başkanı Donald Trump, Birleşik Arap Emirlikleri’nden bir aracı vasıtasıyla Tahran’a bir mektup gönderdi. Mektubun içeriği tam olarak bilinmemekle birlikte, Veliaht Prens Muhammed Bin Zayed’in eski bir yardımcısı mektubun içeriğinde İran’ın nükleer programını sonlandırması ve vekillerine verdiği desteği kesmesi ya da askeri müdahaleyle karşı karşıya kalması için iki ayı olduğunu yazdığını iddia etti. Mart ayı sonunda Tahran, Umman üzerinden iletilen mektuba yanıt vererek dolaylı müzakerelere açık olduklarını söyledi.

7 Nisan’da Beyaz Saray’da İsrail Başbakanı Netanyahu ile bir araya gelen Başkan Trump, ABD ve İran’ın 12 Nisan’da ülkenin tartışmalı nükleer programı konusunda “doğrudan görüşmelere” başlayacağını duyurdu. İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Bagayi, “dolaylı” olarak tanımladığı görüşmelerde heyetlerin ayrı ayrı odalarda bulunduğunu ve mesajların Umman Dışişleri Bakanı aracılığıyla iletildiğini aktardı. Mayıs 2018’de ABD’nin Nükleer Antlaşma’dan çekilmesinden bu yana taraflar ilk defa bir araya gelmiş oldu.  İki taraf da görüşmelerin ilk turunu yapıcı olarak tanımladılar. Tabi bu arada 9 Nisan’da ABD Hazine Bakanlığı’nın İran’ın nükleer programına destekle ilgili yeni yaptırımlar açıkladığını belirtmek gerekir. Tahran, dolaylı görüşmelerde ısrar ediyor çünkü yüz yüze görüşmek yerine dolaylı pazarlık formatını tercih ederek hem iç kamuoyunda ve sert politika çevrelerinde kaygıları yatıştırmayı, hem de Washington’ın müzakere samimiyetini test etmeyi hedefliyor. Ayrıca, Umman ve bazı Avrupa aktörleri gibi arabulucular üzerinden yürütülen görüşmeler, İran’a masadaki kontrolü elinde tutma ve stratejik belirsizlik avantajı da sağlamaktadır.

Taraflar arasındaki görüşmelerin ikinci turu 19 Nisan’da Roma’da gerçekleşti. Müzakereler yine Umman Dışişleri Bakanı’nın ev sahipliğinde Umman’ın Roma Büyükelçiliği’nde yapıldı. Görüşmelerde İran heyetine Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi başkanlık ederken ABD’yi Başkan Donald Trump’ın Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff temsil etti. Bu görüşmelerin de oldukça olumlu geçtiği anlaşılıyor. Görüşmelerin üçüncü turu ise 26 Nisan’da Umman’da gerçekleşti. Umman Dışişleri Bakanı görüşmelerde “karşılıklı saygı ve kalıcı taahhütlere dayalı bir anlaşmaya varmak için ortak bir hedef belirlendi” açıklamasında bulundu. İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ise, “önemli konularda ve detaylarda ABD ile hala ihtilaflar olduğunu ancak müzakerelerde daha fazla ilerleme sağlanabileceğini umduklarını” söyledi. Arakçi ayrıca görüşmelerin dolaylı şekilde yürütüldüğünü ve doğrudan görüşmelerin yapılmadığını da özellikle vurguladı. Görüşmelerde en kritik mesele elbette uranyum zenginleştirilmesi meselesi. İran, uranyum zenginleştirme teknolojisini devam ettirmek isterken ABD bu teknolojinin tamamen sonlandırılmasını ve bu uranyumun dışarıdan temin edilmesini istemektedir.

Tahran’ın Farklı Hamleleri ve Bölgesel Dinamikler

İran şuan ülke olarak zor bir dönemden geçiyor; Zira ciddi yapısal problemlere sahip bir ekonomiye, su krizine ve içeride rejim karşıtı duyguların sürekli bir şekilde arttığı bir durumla karşı karşıya. Yaptırımların hafifletilmesi karşılığında bir tür anlaşma yapmak, söz konusu bu sorunlara geçici bir yara bandı olacaktır. Buna bir de geçtiğimiz süreçte başta Suriye olmak üzere bölgede yaşanan ve İran’ın bölgesel etkinliğini ve güvenlik doktrinini ciddi şekilde etkileyen gelişmeler de eklenince nükleer müzakereler daha da önem kazanmaktadır.

Bu sıkışmışlık sebebiyle İran, bir yandan müzakerelere başlama kararı alırken diğer yandan bölgesel ve küresel ortaklıklarını güçlendirme çabası içerisine girdi. Bu bağlamda İran ve Rusya, Ocak 2025’te imzaladıkları stratejik ortaklık antlaşmasında farklı bir aşamaya geçti. Putin söz konusu antlaşmayı onaylayan yasayı imzalayarak Nisan 21’de yürürlüğe koydu. Bu nükleer müzakereleri yürüten bir İran için önemli bir destek anlamına gelmektedir. Diğer yandan İran Dışişleri Bakanı’nın Nisan ortasında Rusya’yı ziyaret ederek Putin’i ABD ile yürütülen nükleer müzakereler hakkında bilgilendirdiğini de biliyoruz. Bu ziyaretin doğrudan dini lider Ali Hamaney’in isteği üzerine yapıldığının da altını çizmek gerek.

Trump ise 10 Nisan’da yaptığı açıklamada İran’ın nükleer tesislerine yönelik olası bir saldırıya İsrail’in öncülük edeceğini söyledi. Trump yönetiminin böyle bir misyona liderlik etmesini bekleyen İsraillilerin ise bu açıklamayı şaşkınlıkla karşıladığı anlaşılıyor. Zira İsrail’in Mayıs ayında İran’ın nükleer tesislerini vurmayı planladığını ancak Başkan Trump’ın önce Tahran’la müzakere etmek için bunu durdurduğunu iddia eden yazılar Amerikan medyasında gündeme geldi. İsrail, İran’ın nükleer silah edinmesine asla izin verilmemesi gerektiğini söyleyerek Tahran’a taviz verilmemesi konusunda defalarca uyarıda bulundu. Trump’ın diplomasiyi ilerletmek ve stratejik ittifakları korumak arasında kuracağı denge bölgedeki dinamikleri bu anlamda şekillendireceğe benziyor. Nükleer müzakerelerin akıbetini biraz da bu denge belirleyecek.

 

 

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X