
Bir ülkede olağanüstü yollarla yönetim değişikliği meydana geldiğinde, yeni yönetimin uluslararası tanınırlığı meselesi söz konusu olur. Burada olağandışı yollarla kastedilen ise devrim, darbe ve iç savaş gibi gelişmeler neticesinde mevcut anayasal düzenin öngördüğünün dışına çıkılarak siyasal iktidarın el değiştirmesidir. Anayasal çerçevede gerçekleşmeyen bu tarz hükümet değişimleri ise ulusal ve uluslararası meşruiyet tartışmasını beraberinde getirir. Öyle ki, ulusal alanda halkın ezici çoğunluğu tarafından kabul gören yeni bir siyasi otorite ortaya çıksa dahi, bu otoritenin uluslararası alanda meşruiyetini doğrudan sağlayacağı anlamına gelmez. Diğer bir ifadeyle, yasal olmayan iktidar değişimleri için ulusal meşruiyet gerekli olmakla birlikte yeterli değildir.
Hükümetlerin Tanınması Meselesi
Gayri yasal yollarla ülke yönetimini ele geçiren siyasi ya da askeri elitlerin uluslararası siyaset sahnesinde muhatap alınmaları ve bu yolla meşruiyet kazanmaları ikili ve çok taraflı tanıma olmak üzere iki şekilde gerçekleşmektedir. İkili tanıma modelinin en somut göstergelerinden biri, diğer devletlerin kendi ülkelerinde diplomatik temsilciliklerini kapatmamaları yahut kapalı ise yeniden açmalarıdır. Bununla birlikte diğer ülkelerin kendi egemenlik alanlarında yönetim değişikliği yaşanan ülkeye ait diplomatik temsilcilikleri yeni yönetime devretmeleri de bu tanıma sürecini pekiştiren bir gelişmedir. Çok taraflı tanıma modelinin en somut göstergesi ise uluslararası kurum ve kuruluşlardaki siyasi temsilciliklerin yeni yönetime devredilmesi ve değişmiş ise yeni bayrağının asılmasıdır.
Yeni Şam Yönetiminin Uluslararası Tanınması
Suriye’de siyasi iktidar değişimi, ülkede yaşanan iç savaş sonucunda gerçekleşmiş olması sebebiyle, uluslararası tanınmaya ihtiyaç duymaktadır. Her ne kadar Beşşar Esad yönetiminin ulusal ve uluslararası meşruiyeti tartışmalı bir hale gelmiş olsa da muhaliflerin anayasal yollar dışında iktidarı ele geçirmeleri yeni yönetim bakımından da ulusal ve uluslararası meşruiyet tartışmasını doğal olarak gündeme getirdi. İkili tanıma kapsamında değerlendirilecek olursa, başta Türkiye, Katar, Suudi Arabistan, Ürdün ve Lübnan olmak üzere bölge ülkeleri ivedilikle Şam’da iktidarı eline alan Ahmet eş-Şara yönetimini muhatap alma ve otorite kabul etme yönünde tutum sergilediler. Bu ülkeleri bir takım Avrupa ülkeleri takip etti ve Almanya ile Fransa temkinli de olsa yeni Şam yönetimiyle ikili münasebetler geliştirmeye başladırlar. Çok taraflı tanınma konusuna gelince, uluslararası kuruluşlarda Suriye’ye ait olan temsilciliklerin yeni yönetime devredilmesi meselesi gündeme geldi. Suriye bakımından değerlendirildiğinde üç uluslararası teşkilat öne çıkmaktadır: Arap Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve Birleşmiş Milletler (BM). Suriye için asıl önemli olan bu kuruluşların uluslararası toplantılarında temsil edilebilmek ve bu kuruluşlarda daimi temsilcilik bulundurabilmektir.
Bu kapsamda Mart 2025’te Kahire’de gerçekleştirilen Arap Birliği devlet başkanları olağanüstü zirvesine Suriye devlet başkanı sıfatıyla Ahmet eş-Şara da davet edildi. Şara’nın bu zirveye katılması ve üç yıldızlı yeni Suriye bayrağının göndere çekilmesi yeni yönetimin Arap ülkeleri nezdinde siyasi meşruiyet edindiğini tescillemiş oldu. Bunun hemen ardından Cidde’de gerçekleştirilen İİT dışişleri bakanları olağanüstü zirvesine yeni yönetimin dışişleri bakanı Hasan Şeybani de davet edildi. Böylece İİT bünyesinde Suriye’nin askıya alınan üyeliği sona erdirildi ve İslam ülkelerini temsil eden bu kuruluş içinde de siyasi meşruiyet kazanılmış oldu.
ABD, AB ve BM’den Olumlu Adım
Ancak atılan bu adımlara rağmen, BM ve ABD’nin meşru bir yönetim olarak tanımadığı yeni hükümetin uluslararası meşruiyeti sorgulanmaya devam etmekteydi. Bu konuda da son bir ay içinde üç mühim gelişme yaşandı. Bunlardan ilki, 25 Nisan’da BM’de yeni Suriye yönetimi bayrağının göndere çekilerek resmi temsilciliğin yeni Şam yönetimine devredilmesidir. Bu sayede, bağımsız ve egemen devletlerin uluslararası kuruluşu olan BM’de temsiliyet kazanması, Şam yönetiminin hem siyasi hem hukuki varlığını pekiştirmiş oldu. İkinci gelişme, 7 Mayıs’ta Şara’nın Fransa’da Elysee Saray’ında ağırlanmasıydı. Şara, ilk defa bir Avrupa ülkesini ziyaret ederek ikili ilişkileri ve bölgesel gelişmeleri görüşme imkanı yakalamış oldu. Macron ve Şara görüşmesinde Avrupa Birliği’nin Suriye’ye yönelik yaptırımları kademeli olarak kaldırması hususunda mutabık kalındı. Üçüncüsü ise ABD’nin tanıma yönünde önemli adımlar atmasıydı. 15 Mayıs’ta Trump’ın Suudi Arabistan’ı ziyareti sırasında Suudi yönetimi tarafından Şara’nın Riyad’a davet edilerek Trump’la doğrudan görüşmesi sağlandı. Yine bu kapsamda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da telekonferansla katıldığı ABD, Suudi Arabistan, Suriye ve Türkiye’den oluşan dörtlü zirve yapıldı ve Suriye’nin geleceği görüşüldü. Aynı zamanda Trump, Suriye’ye yönelik yaptırımların kaldırılacağını deklare etti. Riyad’da bunlar gerçekleşirken, Türkiye’de de NATO Dışişleri Bakanları Zirvesi düzenlenmekteydi. Türkiye’nin girişimiyle Türkiye’ye davet edilen Suriye Dışişleri Bakanı Hasan Şeybani’nin ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ile doğrudan temas kurması sağlandı.
Bu son gelişmeler dikkate alındığında, yeni Suriye yönetiminin uluslararası tanınırlığını ve meşruiyetini giderek pekiştirdiği, uluslararası toplum tarafından daha fazla muhatap alınmaya başlandığını belirtmek gerekir. Buna karşılık, Esad rejiminin devrilmesini fırsata çevirerek Suriye topraklarında askeri işgale girişen ve ülkede bulunan muhtelif askeri üslere hava saldırıları düzenleyen İsrail ise son günlerde Batı nezdinde yalnızlığa itilmektedir. İsrail’in Suriye egemenlik sahasındaki saldırgan ve yayılmacı davranışları Batı dünyasında destek bulmazken, yeni Şam yönetiminin Batı’yla ilişkilerinin git gide gelişim kaydettiğine tanık olunmaktadır. Bu durumu daha da pekiştiren gelişme ise Trump’ın Orta Doğu’ya geldiği halde İsrail’i ziyaret etmezken, Riyad’da Suriye geçici devlet başkanı Şara ile görüşme yapmasıdır.