Dr. Gökhan UZEL
Dr. Gökhan UZEL
E-Posta: [email protected] YAZARIN TÜM YAZILARI

Bugün ne yemesek? Gıda enflasyonu ve çözüm önerileri

Köşe Yazısını Dinle

“Petrolü kontrol edersen ulusları, gıdayı kontrol edersen insanları kontrol edersin…”

Gıda enflasyonu Eylül’de büyük artış gösterdi. Aylık %4,62 artışla yıllık 36,06 düzeyine ulaştı. 

Eylül’de aylık fiyatı en çok artan gıdalar;

-Yumurta %19,84

-Taze balık %19,16

-Taze sebze %11,95

-Tavuk eti %11,82

-Sıvı yağlar %9,63

-Tereyağı %8,45

-Kuru meyve %6,81

-Çay %5,70 oldu.

TUİK verilerine göre, Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) aylık %3,23 ve yıllık %33,29 yükseliş gösterdi. 

Özellikle 2019 yılının sonlarından günümüze artan bir trend izleyen ve Türkiye’nin başlıca sorunları arasında yerini alan “gıda enflasyonu” yalnızca tarla ile market arasındaki fiyat farkından ibaret değil. Eskiden pazar filesini doldurmak bir alışkanlıkken, bugün neredeyse bir hesap problemi hâline geldi. Domatesin, ekmeğin, peynirin fiyatı artık sadece sofrayı değil; toplumun psikolojisini, tüketim kültürünü ve hatta gündelik sohbetleri bile şekillendiriyor. 

“Türkiye’de genel enflasyon ve gıda enflasyonu/TÜİK”

Peki bu artışın nedeni/nedenleri nedir ?

Üretim maliyetlerinin Artışı

Gıda enflasyonunun ana sebeplerinin başında, üretim maliyetlerindeki belirgin artışlar yer almakta. Tarımda kullanılan girdi maliyetleri, son yıllarda ciddi bir artış gösterdi. Özellikle mazot, gübre ve ilaç gibi temel tarım girdilerinin fiyatlarındaki yükselme, üreticinin maliyetlerini artırdı. Buna ek olarak, dünya çapında yaşanan iklim değişikliklerinin etkisi, tarımsal üretimin verimliliğini olumsuz yönde etkiledi/etkiliyor. Tarım ürünlerinin yetiştirilmesindeki zorluklar, arzda azalmaya ve dolayısıyla fiyatlarda artışa yol açıyor. 

Lojistik ve arz zinciri sorunları

Bir diğer önemli faktör, Türkiye’nin geniş coğrafyasında yaşanan lojistik zorluklar. Gıda ürünlerinin tedarik zincirindeki aksaklıklar ve artan taşıma maliyetleri, enflasyonist baskıları artırıyor. Üretim bölgesinden market raflarına kadar olan mesafeler ve aracıların rolü, fiyatların yükselmesinde etkili oluyor. Bunun yanı sıra, döviz kuru dalgalanmaları da ithal girdi maliyetlerini artırarak, yerli üreticilerin rekabet gücünü zayıflatıyor. Sonuç olarak, üretici ve tüketici arasındaki fiyat farkı genişliyor.

Döviz kurları ve ithal gıda ürünleri

Türkiye’nin gıda ithalatı, özellikle buğday, mısır ve süt ürünleri gibi temel ürünlerde büyük bir paya sahip. Döviz kurundaki artış, bu ithalatların maliyetini doğrudan etkiliyor. Türk Lirası’nın değer kaybı, yurtiçindeki üreticiler için ithal girdi fiyatlarının yükselmesine ve dolayısıyla gıda fiyatlarının artmasına yol açıyor. Bu durum, tüketici fiyatlarına da doğrudan yansıyor.

Tüketici davranışlarındaki değişim

Gıda enflasyonunun artması, tüketici davranışlarını da etkiliyor. Yüksek gıda fiyatları, tüketicilerin alışveriş alışkanlıklarını değiştirmesine yol açıyor. Örneğin, daha ucuz alternatiflere yönelim, daha küçük porsiyonlarla alışveriş yapma ve bazı gıda ürünlerinin yerine farklı ürünlerin tercih edilmesi gibi davranışsal değişiklikler gözlemleniyor. Ancak, bu durum aynı zamanda düşük gelirli haneler için daha büyük bir sorun teşkil ediyor. Gıda harcamaları, bütçenin büyük bir kısmını oluşturan haneler için bu fiyat artışları yaşam standartlarını daha da zorlaştırıyor. 

Çözüm önerileri ve geleceğe yönelik perspektif

Gıda enflasyonunun başlıca sebebi en başta arz-talep dengesizliklerinden kaynaklanmaktadır. 85 milyon olan ve artan sığınmacı popülasyonu ile birlikte daha yüksek bir düzeye ulaşan beslenme barınma ihtiyacı “gıda güvenliği” noktasında arz-talep dengesizliklerine neden olmaktadır. Zira tarih boyunca da görülmüştür ki plansız nüfus şoklarına uğrayan ülkeler iktisadi manada “kıtlık” problemleri ile karşı karşıya kalmışlardır. Bu sebeple Avrupa ülkelerinde sığınmacı ya da göçmen politikalarının arz/talep projeksiyonları ve en başta “kendine yeterlik” ilkesi çerçevesinde planlandığı görülmektedir. Bu kapsamda gıda enflasyonunu kontrol altına almak için kısa vadeli ve uzun vadeli çözüm stratejilerinin oluşturulması gerekmektedir. 

Kısa vadede, fiyatların yükselmesinin önüne geçmek için devletin denetim ve düzenleme mekanizmalarını güçlendirmesi, aracıların etkisini minimize etmesi ve özellikle ithal girdi maliyetlerini dengeleyici politikalar geliştirmesi önem taşımaktadır.

Uzun vadeli çözüm ise, yerli üretimi teşvik edecek tarım politikalarının hayata geçirilmesi, tarımda teknoloji kullanımının yaygınlaştırılması ve sürdürülebilir tarım uygulamalarının artırılmasıdır. Ayrıca, iklim değişikliğiyle mücadele eden politikalar, üretim verimliliğini artırarak gıda fiyatlarındaki istikrarsızlığı azaltabilir.

Gıda enflasyonunu önlemeyle ilişkili olarak Dünyada Lisanslı Depoculuk ve Dijital ve Tarım Pazarları gibi uygulamalar da izlenmektedir. Türkiye’de lisanslı depoculuk uygulamalarına son yıllarda hız verilmiş ancak orta ve küçük ölçekli üreticilere yaygınlaşması sağlanamamıştır. Dolayısıyla “serbest rekabet piyasası !!”  halihazırda büyük ölçekli üreticinin kontrolünde işlemektedir. Sermaye “az vicdan çok cüzdan…” ilkesi ve vahşi kâr hırsı ile hareket etmektedir. Bu sosyal ve iktisadi yapı içerisinde,  arazisini ölçek ekonomisi durumuna getirmek isteyen çiftçilere destek verilmemektedir. Bu yaklaşımın devamı halinde varolan iktisadi eşitsizlikler ve köyden kente göç olgusu şiddetlenerek devam edecektir. 

Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları Analiz Müdürlüğü 2021’de henüz faaliyetlerine başlamıştır. Lakin ABD ve Avrupa ülkeleri gibi örneklerde gelecek yıllara dayanan üretim projeksiyonlarını geçmişten bu yana ya da AB’deki Ortak Tarım Politikası” uygulamalarından bu yana görmekteyiz(Bknz. Eski ismiyle Şikago Tahıl Borsası-Şikago Ticaret Borsası/ABD).  “Yeni Hal Yasası” çalışmaları ise ancak tamamlanmak üzeredir. 

Gıda enflasyonu sadece fiyat artışlarını değil, aynı zamanda ekonominin genel dengelerini de etkilemektedir. Türkiye’nin bu sorunu çözme kapasitesi, yalnızca gıda güvenliğini değil, aynı zamanda toplumun genel refahını da doğrudan etkilemektedir. Bu nedenle, çözüm önerilerinin kapsamlı ve bütünsel bir şekilde ele alınması büyük önem taşımaktadır.

Unutulmamalıdır ki; Tarımsal olarak kalkınamamış hiçbir ülkenin endüstriyel olarak kalkınması da mümkün değildir !!… 

“Milli ekonominin temeli ziraat, ziraatin temeli ise tarım ekonomisidir…”

Dünya Bankası/Dünya ülkelerinde gıda enflasyonu sıcaklık haritası

Sevgiyle kalın…

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X