İsrail, Suudi Arabistan ve Ürdün…
ABD Başkanı Donald Trump’ın ilk Ortadoğu ziyaretinde temasta bulunacağı üç ülke.
Ziyaret tarihi muhtemelen mayısın son haftası…
ABD başkanları İsrail’e gidecekleri zaman genellikle Suudi Arabistan ve Ürdün’ü de ziyaret ederler.
İsrail’den sonra Riyad ve Amman’ı da yoklarlar…
Galiba şimdi de öyle olacak.
Sonradan Türkiye ve Mısır’ı da dahil ederler mi?
Bu yönde ufukta bir şey görünmüyor. Ama belli de olmaz…
*
Trump, anımsanacağı gibi, başkan olmadan önce seçim çalışmaları sırasında İsrail’den çok İsrailciydi. Hatta seçimi kazanması halinde ABD Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıma sözü vermişti.
O nedenle Tel Aviv’deki hükümet, ABD Başkanı’nın, ziyaret sırasında Kudüs’ü bir bütün olarak İsrail’in başkenti ilan etmesini bekliyor şimdi.
Oysa ABD, İsrail’in Filistin topraklarını işgalinden bu yana (1948) Kudüs üzerinde hiçbir tarafın otoritesini tanımıyor.
Yani, Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak ilan etmesi o kadar da kolay değil.
Seçim döneminde lafını ettiğinde, özellikle Filistin’den çok büyük tepki almıştı.
Ama bu konu onca dert arasında Trump’ın fantezisi gibi geliyor insana.
Çünkü İsrail’in öncelikli derdi İran!
*
Trump’tan önce Savunma Bakanı James Mattis ziyaret etmişti İsrail’i geçenlerde…
Sonradan ortaya çıktı ki, Mattis Ortadoğu’da NATO tarzı bir bölgesel ittifak planını masaya koymuştu. Hatta İsrail medyası da plana “Ortadoğu NATO’su” adını vermişti.
Plandaki hedef ülke İran’dı. Tabii yanı sıra İran’ın desteklediği ve başını Hizbullah’ın çektiği ‘Direniş Ekseni’ de hedef alınıyordu.
James Mattis, İsrail Savunma Bakanı Avigdor Lieberman’la yaptığı ortak basın toplantısında Ortadoğu NATO’sunu oluşturacak ülkeleri de saymıştı.
Mattis’in listesinde birinci sırada ABD-İsrail ittifakı geliyordu. Diğerleri Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleriydi.
*
Tabii ki öncelikli amaç İran’a karşı İsrail’i koruma altına almaktı.
Bunun için de İran’ın Suriye’deki askeri varlığına karşı çıkılmasını, Hizbullah’a destek vermeye devam etmesi halinde yaptırım uygulanmasını talep ediyordu Netanyahu hükümeti.
Bu arada işgal ettiği Suriye toprağı Golan tepelerini de kendi topraklarına katmanın peşindeydi. Eğer ABD, Golan tepelerini İsrail toprağı olarak tanırsa Tel Aviv işgali meşrulaştırmış olacaktı.
*
Her iki ülkenin tüm bu hesap kitaplarının içinde, nedense Rusya’nın adı geçmiyor.
Oysa Suriye hava sahasının güvenliği Rus ordusunun kontrolünde.
Moskova, ABD’nin Tomahawk füzeleriyle Suriye’ye saldırmasından sonra ülkenin hava savunma sistemlerini güçlendirmişti.
Bu durum İsrail’i de caydırıyor doğal olarak. Geçmişte yaptığı gibi canı istediğinde Suriye hava sahasına giremiyor artık. Uzaktan füze fırlatarak saldırıyor.
Örneğin son Şam saldırısı böyle oldu.
Oldu ama Suriye ordusunun iddiasına göre ciddi bir zarara da yol açmamadı.
*
Peki, İsrail bu duruma dayanabilir mi? Rusya’yla çatışmayı göze alamayacağına göre ABD’yi kışkırtacaktır. Nitekim kışkırtıyor da.
Ama kimin ya da kimlerin altta kalacağını kestirmenin olanaksız olduğu çok tehlikeli bir oyun bu.
(Kaynak: Yakın Doğu Haber)