ABD yönetimi nihayet Suriye planını, ayrıntılı olarak açıkladı.
Daha doğrusu açıklamak zorunda kaldı.
Hafta ortasında, ABD Senatosu Dış İlişkiler Komisyonu’nda senatörler bastırınca ayrıntılar açığa çıktı.
Ortadoğu’dan sorumlu Dışişleri Bakanı Yardımcısı David Satterfield’ın sorulara verdiği yanıtlar önemli bilgiler içeriyor.
Örneğin, IŞİD sonrası ABD’nin Suriye politikası ne olacak?
Satterfield’ın açıklamalarına göre, bir kere ABD, Suriye’den çıkmayacak.
Bunun temel nedenleri de şöyle:
-Suriye’nin, kritik önemdeki kuzey ve kuzeydoğusunda istikrar sağlanmalı.
-Ayrıca PYD/PKK öncülüğündeki SDG’nin korunmaya ihtiyacı var.
-İran’ın, Suriye’deki varlığını geliştirmesi ve sağlamlaştırması engellenmeli.
*
Anlaşılıyor ki ABD, Suriye’de kalmak için elinden ne geliyorsa yapacak.
Öte yandan Rusya, “Suriye terörü bitiriyor, sen artık çekil” diyor ama bu uyarı Washington’ın bir kulağından girip diğerinden çıkıyor.
Satterfield, Rusya’nın Soçi süreciyle kontrolü ele almasına da ABD’nin izin vermeyeceğini söylüyor.
ABD ve Rusya’nın ortak bir görüşte buluşabileceği sanılıyordu. Ama artık öyle görünmüyor.
ABD ne yapıp edip arkasında zayıf bir Suriye bırakarak ayrılmak istiyor.
Zayıf bir Suriye’nin karşıtı güçlü bir İsrail olur.
Suriye sorunu dönüyor dolaşıyor İsrail sorununa dayanıyor.
Oysa Rusya da İsrail’e, haklı olduğu konularda, pekâlâ destek çıkar, çıkıyor da.
Ne var ki, İsrail’in gelecek hayali çok farklı. Öyle anlaşılıyor.
Şöyle bir şey herhalde: Küçük Suriye, büyük İsrail.
*
İsrail öyle güçlü olmalı ki, Ortadoğu’yu tek başına kontrol edebilsin.
İyi de bunu bölgede olan, bölgeyle bağlantısı bulunan kimse istemez. İstemez çünkü zayıf Suriye, çevre ülkeleri de zayıflatır.
Büyük İsrail, güçlü İsrail, bölgenin emperyalizm karşısında sömürgeleşmesine destek olur.
Bunun denemeleri de yapılmıyor değil. İsrail canı istediğinde Suriye’nin askeri üslerini bombalıyor, ardında da “İran silahları vardı, silahlar Hizbullah’a gidecekti, onun için vurdum” diyor.
*
Tabii bunun bir sınırı olacaktır elbette. Suriye’de askeri çatışmaya girme tehdidi yapan İsrail, gün gelecek yanıtını alacaktır.
Ama o zaman asıl suçlu olarak, parmaklar ABD’yi işaret edecektir…
İsrail’de ruh hastaları bakan koltuğunda
“Filistinlilere müdahalede yeterince kan akmıyor. Nasıl bir özel silahımız var ki, ateş açıyor, duman bırakıyor ama kimse yaralanmıyor. Ölümlerin ve yaralanmaların zamanı gelmedi mi?”
Bu sözlerin sahibi İsrail’in Tarım Bakanı Uri Ariel… İstiyor ki, İsrail askerleri Filistinlilerin üzerine ateş açsın, onların öldürsün, yaralasın…
Ariel gibi birkaç bakan daha var; örneğin Savunma Bakanı Liberman…
Bunlara kalsa Ortadoğu kan gölüne döner.
Tabii İsrail de bundan payını alır, İsrail halkı da bedel öder.
Ancak bunlar nasıl insanlar ki, kendi halkının başına açacakları belalardan da bihaber.
Doktorun teşhisine de gerek yok, ruh hastası bu bakanlar.
Gerçekte hastanede kontrol altında tutulmaları gerekirken bakanlık koltuğunda oturuyorlar.