AB’nin 60. yıl zirvesine Almanya Başbakanı Angela Merkel’in yaptığı konuşma damgasını vurdu. Merkel’in vurgulamaları daha çok Avrupa’nın güvenliği üzerineydi. Almanya lideri şöyle diyordu:

“Biz güvenli, koruyucu ve güçlü bir Avrupa istiyoruz. Kendimize serbest dolaşım olanağı tanıdık ama dış sınırlarımızın nasıl korunacağını yeterince ele almadık. Bu konularda ortak bir ajandaya ihtiyacımız vardı. Bunu sağlamış bulunuyoruz. Bu nedenle Avrupa için bugün iyi bir gün. Farklı hızlarda bir Avrupa, kesinlikle ortak bir Avrupa olmadığı anlamına gelmeyecektir.”

Tabii bu “farklı hızlarda Avrupa” konusu oldukça netameli… Birliğin küçük ve zayıf ülkeleri “kendilerinin ikinci sınıf Avrupa ülkesi olarak görüldüğünü” düşünebilir.

Örneğin bir büyük proje söz konusu olduğunda, diyelim Polonya’nın boyunu aşıyorsa, ne olacak? Bu durum şöyle formüle edilmiş: “Farklı tempo ve yoğunlukta ama ortaklık içinde ve aynı yönde.”

Bu formül, üye ülkeler arasındaki farklara göre ortaya çıkabilecek sorunları baskılayabilir mi? Ya da ne kadar baskılayabilir?

AB’nin zayıf üyeleri kendilerini rahat hissetmediklerinde ne yapacaklar?

Ama sadece zayıflar da değil, diğerleri de, İngiltere’siz AB içinde dönüp dolaşıp Berlin’in kapısını çalmaktan başka olanakları yoksa ne olacak?

AB 60 yıl sonra, değişen dünya koşullarında geldiği noktada, zor bir dönemece girmiş bulunuyor. (Kaynak: AB Haber)

Trump’a ilk büyük darbe kendi partisinden geldi

ABD Başkanı Donald Trump’a, yeni sağlık yasası konusunda, önce kendi partisinin milletvekilleri dur” dedi.

Tasarının Temsilciler Meclisi’nden geçmesi için 215 oy gerekiyordu. Ama 28 Cumhuriyetçi üye, Demokratlarla beraber, Trump’ın astığı astık kestiği kestik halini söndürüverdi.

Şu anda ABD’de eski Başkan Barack Obama’nın sağlık reformu yürürlükte. Trump, zorlukla da olsa, yenilgiyi kabul ederken “Bir süre daha Obamacare devam edecek” dedi. (Obamacare, sağlık reformu yasasının halk arasındaki adı).

BBC’deki bir yoruma göre, Cumhuriyetçilerin Kongre’nin iki kanadında da çoğunlukta olmalarına karşın, Trump’ın kendi tasarısını geri çekmek zorunda kalması çok büyük bir yenilgi, büyük bir darbe…

Peki, Trump’a kendi partisi neden engel oldu? Bu sorunun birkaç yanıtı olabilir. Ama bilinen şu ki, yeni sağlık yasasına destek vermeyeceklerini açıklayan Cumhuriyetçileri Trump, “Obamacare’i yürürlükte bırakmakla” tehdit etmişti, “Görürsünüz gününüzü” der gibi.

Ne ki, oylamadan sonra süt dökmüş kediye döndü. Tabii bu duruma düşmek de, ABD Başkanı’na hiç yakışmadı.

Ve anlaşıldı ki, kendini “uzlaşma ustası” olarak gösteren Donald Trump, daha kendi partisi içinde bile uzlaşmayı beceremiyordu.