Sığınmacı akını kapılarına dayanınca AB ülkelerinde şafak attı.
“Eyvah”, diyor hepsi, “Şimdi, ne yapacağız?”
Ama daima onlar akıllı ya… Bulmuşlar yine kendilerini kurtaracak bir formül:
AB, Türkiye’de büyük bir sığınmacı kampı kurmalı ve sığınmacıları ayıklamalıymış.
Düşüncenin patenti Almanya İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere’e ait: Türkiye’de kamp kuracaklar, hangi sığınmacının Avrupa’ya kabul edileceğine kendileri karar verecekler.
İşlerine yarayacak sığınmacıları alacaklar, yaramayanları Türkiye’de bırakacaklar.
Köle pazarı gibi yani…
Alman Bakan bunu açıkça söylüyor.
Yakışık alır mı? Ayıplamazlar mı? Umurunda bile değil.
Tam emperyalist kafadan çıkacak bir düşünce: “Büyük bir sığınmacı kampının Türkiye’de kurulabilmesi için AB fonlarından yararlanabiliriz. O sığınmacı kampında kimin Avrupa’ya alınacağına karar verebiliriz.”
Thomas Maiziere’in pazarın kurulacağı yer olarak ilk tercihi de İzmir olmuş. İzmir’de Avrupa’ya gelmeyi bekleyen binlerce sığınmacı olduğunu söyleyen Maiziere, “Kampı burada kurabiliriz” diyormuş.
Haydi, seç beğen al!.. Hepsi Suriyeli bunların!..
Alman Bakan, hem Türkiye’yi, hem de Suriyeli sığınmacıları aşağılıyor.
İki dünya savaşı yaşamış, Afrika ve Ortadoğu’dan kovulmuş, Avrupa’da lanetlenmiş Almanya’nın zihninde hiçbir değişiklik yok mu?
Berlin geçmişte neyse, yine öyle sanki…
ABD, Türkiye’yi örnek gösterdi
BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon, Avrupa’da yaşanan sığınmacı kriziyle ilgili olarak dünya liderlerine 30 Eylül’de zirve çağrısı yaparken Washington çözüm için AB’ye Türkiye’nin çabalarını örnek gösterdi.
Beyaz Saray Sözcüsü Josh Earnest, Türkiye’nin Suriyeli sığınmacıların temel ihtiyaçlarını karşılamaya ciddi kaynaklar aktardığını belirterek, “Dolayısıyla bu, sahip olduğu olanaklar açısından AB’nin baş etmesi gereken bir durumdur” dedi.
Öte yandan BM Göçmen Hakları Özel Raportörü François Crepeau AB’nin sığınmacı krizini yönetemediğini savunarak Brüksel’i eleştirdi.
Crepeau şöyle konuştu:
“Duvar inşa ederek, gaz sıkarak, şiddete başvurarak, gözaltına alarak, barınak, gıda ve su gibi temel ihtiyaçlara erişimi engelleyerek, nefret söylemi kullanarak, sığınmacıların Avrupa’ya gelmesini durdurmak mümkün değildir.”
Gürültücü ve kaba Çinliler
İsviçre’de Çinli turistler çok gürültü yaptıkları, yerlere tükürdükleri, tuvalet kullanımını bilmedikleri ve diğer yolcuları rahatsız ettikleri için tren seferlerinde ayrımcılığa uğradılar.
Yetkililer, gerginlik yaşanmaması için Çinli turist gruplarına özel trenler ayrıldığını, tuvaletlerin nasıl kullanılacağına ilişkin tabelalar takıldığını ve daha sık tuvalet temizliği yapıldığını söylediler.
Ne var ki Çinliler, kendileri için ayrı tren seferleri düzenlenmesine tepki gösterdiler.
Çin’de yayınlanan gazetelerdeki haberlere göre, Çinli turistler, İsviçre ekonomisine büyük katkıları olduğunu belirtilerek, karşılaştıkları muamelenin insan haklarına aykırı olduğunu öne sürdüler.
İsviçre’de yayınlanan Blick gazetesi de, ülkede Çinli turist sayısının hızla arttığını ve bu sayede turizm sektöründe zor durumdaki şirketlerin yeniden toparlandığını bildirdi.