Noam Chomsky, “Kader Üçgeni” adlı kitabında (*) İsrail’in, geçmişte, Filistinli sivillere yönelik acımasız saldırılarının nedenlerini analiz ediyor.
Yazının başlığını kitaptan ödünç alarak 220’inci sayfadaki bir dipnot bilgisini paylaşalım:
“Savunmasız sivil hedeflere saldırılması konusundaki askeri doktrin, bu konudaki tavrı, kuşkusuz herkesin önünde dile getirilmemiş olsa da, son derece açık olan David Ben Gurion’dan kaynaklanmaktadır. Gurion’un bağımsızlık savaşını anlatan günlüğüne yazdığı 1 Ocak 1948 tarihli girişi şöyle:
Karşılık verilmesinin gerekip gerekmediği konusunda bir soru işareti yok. Sorun, sadece zamanı ve yeri hakkında. Bir evi yıkmak yetmez. Acımasız ve güçlü tepkiler göstermek gerekiyor. Eğer aileyi tanıyorsak, kadın ve çocuklar da dahil acımasız vurmalıyız. Yoksa tepkinin hiçbir etkisi olmaz. Eylem anında suçlularla masumları ayırmaya gerek yok.”
***
Bir çarpıcı bölüm daha…
Kendisi de bir Yahudi olan Amerikalı ünlü düşünür Chomsky, 1978 Lübnan işgalinde İsrail Genelkurmay Başkanı olan Mordehai Gur’un Filistinlilerle savaşa ilişkin açıklamalarını önemli buluyor. Yorumu, İsrailli bir askeri analizciden aktarıyor:
“Güney Lübnan’da bilinçli olarak sivil halka darbe indirdik, çünkü bunu hak etmişlerdi… Gur’un [bu] sözlerinin önemi, İsrail ordusunun sivil halka her zaman bilerek ve isteyerek vurduğunun kabul edilmesindedir… Ordu, diyor Gur, hiçbir zaman sivil hedeflerle askeri hedefler arasında ayrım gözetmedi… İsrail yerleşim bölgeleri saldırıya uğramadığı hallerde bile bilinçli olarak sivil hedeflere saldırdı.”
***
ABD ile İsrail arasındaki çok özel ilişki… ABD’nin stratejik çıkarları adına bölgeye egemen olacak Büyük İsrail planı…
Onca katliama, onca vahşete karşın, gelmiş geçmiş tüm ABD başkanlarının, gözü kapalı bir şekilde İsrail’i savunmaları, en büyük askeri ve mali yardımları İsrail’e yapmaları…
Tüm bunları Comsky, belirli tarihsel dönemler içinde, derinliğine analiz ederek yorumluyor.
***
İsrail, Gazze’de saldırılarını sürdürüyor: Ölü sayısı 650’yi aştı. Çoğu kadın ve çocuk…
BM yardım örgütleri sivillerin içinde bulunduğu koşulları “kahredici” olarak nitelendiriyor.
Dünya Sağlık Örgütü, İsrail saldırılarında 18 hastane ve kliniğin hedef alındığını bildiriyor.
Demek ki, askeri doktrin yürürlükte… İsrail 1948 yılında nasıl başladıysa aynen öyle devam ediyor.
Ve Batılılar bu durumu İsrail’in savunma hakkı olarak görmekten ve destek olmaktan hiç vazgeçmiyorlar.
(*) İletişim Yayınları, 1993.
242 sayılı karar
BM Güvenlik Konseyi’nin Filistin sorunuyla ilgili çok sayıda kararı var. Ama hemen tümü kâğıt üzerinde kalmış kararlar bunlar. Örneğin, 22 Kasım 1967 yılında kabul edilen 242 sayılı karar var ki, uzmanlar, uygulanması halinde Filistin sorununun çoktan çözüme kavuşmuş olacağını savunurlar.
Karar, Altı Gün Savaşı’nın ardından alınmış, toprak karşılığı barışı öneren bir karardı. Karara göre, İsrail işgal ettiği toprakların tamamından çekilecek, Doğu Kudüs başkent olmak üzere bağımsız bir Filistin devleti kurulacak, göçe zorlanan Filistinlilerin geri dönmesi ya da tazminat ödenmesi ve Filistin ile İsrail’in sınırlarının belirlenmesi kabul edilecekti. Ama hem İsrail, hem ABD kararı yok saydı.