BM’nin verilerine göre 2017’nin başında bu yana 500 bin Suriyeli ülkelerine geri dönmüş bulunuyor.

Söz konusu veriler, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği UNHCR kaynaklı.

UNHCR Sözcüsü Andrej Mahecic, geri dönüşlerin tamamen gönüllü olduğunu belirtti. 

Oysa ülkedeki maddi koşullarda kayda değer bir iyileşme henüz gözlenmiyor.

Ancak bu durumda eve dönüşler daha da değer kazanıyor.

Anlaşılan ülkeden göç edenlerde umutlar yükselmiş.

Suriye ordusu, başta IŞİD olmak üzere tüm terör örgütlerini temizliyor ve çatışma yaşanan yerleri, yeniden eski huzurlu bölgeler haline getiriyor.

Demek ki, Suriye’den göç Şam yönetiminden kaynaklanmıyor.

Göçün asıl nedeni terör. 

Ne var ki, 2011’den bu yana Batı’nın enformasyon kanalları göçün tek nedeni olarak Esad’ı ve Şam’daki yönetimi gösterdi.

Tabii bu büyük bir yalandı.

Bakınız, Halep ve Hama IŞİD’den arındıkça bu kentlere geri dönüşler hız kazandı. 

Geri dönüşlerin yoğun olduğu diğer kentlerse başkent Şam ve Humus oldu.

İlginçtir, ABD’nin kimyasal silah kullanılacağına ilişkin iddiası yurtlarına geri dönmek isteyen Suriyelileri etkilemedi.

Bu arada…

IŞİD geriledikçe İsrail’in ruhsal konforu bozuldu ve her zaman yaptığı gibi silaha sarıldı.

Son on gündür Kuneytra’da hem Suriye mevzilerini bombaladı, hem de terör örgütlerine destek verdi.

Ancak Suriye birlikleri havadan ve karadan operasyonlarla El Nusra başta olmak üzere terör örgütlerinin saldırılarını geri püskürtmeyi başardı.

İsrail’in amacı, Şam yönetiminin gücünü dağıtarak IŞİD’in kendini toparlamasını sağlamaktı.

Ne ki, sahada görünen Suriye ordusunun her yere yetişmesiydi. 

Nerede IŞİD varsa, karşısında mutlaka Suriye askerleri bulunuyordu.

Düşünelim: Tüm Batı cephesi Suriye’de çok ciddi şekilde terörü destekledi ama Şam’daki yönetimi deviremedi.

Tam tersine Ortadoğu’da modern silahlarla savaşmasını öğrenen yeni bir Suriye ortaya çıktı.

Bunu başaran Rusya’dır, diyenler olacaktır.

Tabii Moskova’nın katkısı olmuştur.

Ama asıl başarı ABD, İngiltere, Fransa ve İsrail’indir.

Suriye ordusu, ülke içindeki savaşta terörle ve terörün dış kaynaklarıyla nasıl mücadele edileceğini onların sayesinde öğrenmiş bulunuyor.

 

 

Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad El Sani ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında uzun bir telefon görüşmesi gerçekleşti. 

Görüşmede, hem yatırımlar ve enerji konuları hem de Katar krizi ele alındı. Tabii Katar krizi önemliydi.

Kremlin’den yapılan açıklamada “Katar’la diğer bazı ülkeler arasındaki ilişki krizinin kapsamlı bir şekilde görüşüldüğü, Vladimir Putin’in, mevcut anlaşmazlıkların aşılmasına ve oluşan karmaşık durumun normalleşmesine yönelik siyasi ve diplomatik çabaların önemini vurguladığı” belirtildi.

Rusya Devlet Başkanı ayrıca Katar’a karşı ülkeler cephesinde yer alan Bahreyn Kralı Hamad Bin İsa el Halife’yle de bir telefon görüşmesi yaptı. O görüşmede de kuşkusuz konu Katar’dı.

Dikkati çeken, Körfez ülkelerinin arasındaki çekişmede Putin’in devreye girmesi. Bu da kuşkusuz Katar’ın isteği…

Arapları ABD birbirine düşürdü, toparlamak Rusya’ya kaldı gibi bir durum söz konusu. Görüntü bu yönde…

ABD’nin Ortadoğu politikasında böyle bir gerilemeye uğrayacağı hiç tahmin edilemezdi.