Engin Özpınar
Engin Özpınar
E-Posta: [email protected] YAZARIN TÜM YAZILARI

Türkiye açısından Afrin’in önemi nedir?

Bunu bilmeliyiz ki, olanı biteni anlamakta zorlanmayalım.

Anımsayalım…

Afrin’in adı daha önce Rojava’yla birlikte duyuluyor ve yazılıp çiziliyordu.

Nedeni şuydu: Suriye’nin kuzeyinde Kürt nüfusun yaşadığı bölgeler Afrin’le birleşirse, Türkiye’ye komşu olacaktı.

Bu da Türkiye’nin Şanlıurfa, Mardin, Şırnak, Gaziantep, Kilis ve Hatay illerinin Kürtlerin yaşadığı kantonlara komşu olması demekti.

İşte, Suriye iç savaşında ABD, Suudi Arabistan ve İsrail üçlüsünün tezgâhladığı oyunlardan biri de buydu.

Türkiye’nin bunu kabul etmeyeceğini, oynanan oyunu bozmak isteyeceğini bile bile dayatıyorlardı.

***

Aradan epey zaman geçti ve bugünlere geldik…

Şimdi Türkiye, Afrin operasyonuna ya başladı ya başlayacak. Eli kulağında gibi bir durumun içindeyiz.

Washington, Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Heather Nauert’in ağzından Ankara’yı uyarıyor: “Afrin’e operasyon yapmayın, şiddete başvurmayın, bu yönde bir adım atmayın.”

Moskova’dan net bir açıklama yok.

Şam’ın açıklamasını Moskova’nın görüşleri olarak okuyabilir miyiz?

Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı Faysal Mikdat şöyle diyor:

“Afrin bölgesine yönelik askeri bir saldırı yapılırsa bunu uluslararası yasalar çerçevesinde Türkiye ordusunun Suriye Arap Cumhuriyeti’nin egemenliğine yönelik bir saldırısı olarak değerlendireceğiz ve buna uygun bir cevap vereceğiz.”

Almanya’nın açıklamasıysa oldukça dengeli:

“Türkiye’nin Suriye sınırında meşru bazı güvenlik endişeleri olduğunu biliyoruz. Bu çerçevede Türkiye’nin endişelerinin dikkate alınması gerekiyor. Ancak Türkiye’ye de bölgede siyasi ve askeri açılardan ihtiyatlı olması çağrısında bulunuyoruz.”

***

Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli’nin “Afrin harekatı yapılacak. Harekat için şartları olgunlaştırıyoruz” şeklindeki sözleri Rusya ve ABD’yle, belki Suriye’yle de, görüşmelerin devam ettiğine işaret ediyor.

Ama ayrıca kimi çıkarlar üzerinde pazarlıklar da sürüyor olabilir.

Olabilir çünkü en başta ABD’nin talepleri (İsrail’in taleplerini de kapsadığı için) kolay kolay bitmez.

Rusya’nın talepleriyse (Suriye’nin talepleriyle beraber) ciddi bir düşünme ve tartışma sürecini gerektirebilir.

Örnekleyelim…

ABD/İsrail ikilisinin kafasında Lübnan’a girip Hizbullah’ı yok etmek gibi absürd bir plan yattığı biliniyor. Bu operasyonda Türkiye ne yapar, ne der ve nerede durur?

İkilinin Türkiye’nin düşüncesini önemsememek gibi bir lüksü olamaz.

***

Rusya/Suriye’ye gelirsek… Şam’la el sıkışmak, yeter de artar bile.

Evet, yaşanan onca şeye karşın bunun mümkün olacağına inanıyoruz.

Suriye, kendi kuzeyinde ABD ve İsrail’in hükmettiği bir grubun varlığını niçin istesin ki?

“Halkı açlıktan öldürme stratejisi”
 

ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, Kuzey Kore’de açlıktan ölümlerin arttığını, bunun da Washington’ın yaptırım stratejisinin işe yaradığını gösterdiğini söylüyor.

Tillerson, “Yaptırımların gerçekten zarar vermeye başladığını Japon sularına giren Kuzey Kore balıkçı teknelerindeki cesetler kanıtlıyor” diyor.

Bir ülkeyi teslim almak açısından, o ülkenin halkını aç bırakmak, bir askeri strateji olarak görülebilir.

Ama bu gaddarlıktır, canavarlıktır. Üstelik ortada savaş da yoktur.

İnsan olan bunu nasıl yapar, nasıl övünür ve nasıl sevinir?

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X