Erşan Solaklı
Erşan Solaklı
E-Posta: [email protected] YAZARIN TÜM YAZILARI

Barselona-Güney Fransa notları: Duvarlardan Dali’ye

Köşe Yazısını Dinle

Geçen hafta ziyaret ettiğimiz Barselona’da, aslen Arjantinli olup yaklaşık 10 yıldır Barselona’da graffiti ve duvar resimleri çizen Jose Pavez ile birlikte birkaç saatliğine de olsa graffiti çizme şansı bulmuştum. Kendine “Rojo Pavez” adını veren Jose, yıllardır yalnızca köpek figürleri çiziyor. Kimi zaman neşeli, kimi zaman hüzünlü ama her biri kendi hikayesini anlatan köpekler… Onun bu istikrarlı ve kendine özgü tarzı beni oldukça etkiledi. Bir duvarın önünde, aynı dili konuşmadan, sadece renklerle ve hareketlerle kurduğumuz iletişim, sanatın evrenselliğini bir kez daha hissettirdi bana. Sürekli köpek çizişinin nedenini sorduğumda ise küçükken Arjantin’deki başıboş sokak köpekleriyle kurduğu bağdan çok etkilendiğini ve bu hissi yeniden sokağa taşımak istediğinden bahsetti Jose.

Barselona zaten sokak sanatı açısından başlı başına bir açık hava müzesi gibi. Şehrin arka sokaklarında, duvar diplerinde, atölye kapılarında ya da bir köprü ayağında aniden karşınıza çıkan işler, kentin ruhunu tamamlıyor. Her biri farklı bir hikayenin, bir düşüncenin ya da sadece bir anlık duygunun yansıması. Özellikle El Raval ve Poblenou bölgeleri, grafitinin ve mural sanatının yoğunlaştığı alanlar olarak öne çıkıyor. Endüstriyel dokunun sanatla buluştuğu bu bölgelerde, duvarlar sessiz ama oldukça güçlü bir şekilde konuşuyor.

Biz de Jose ile beraber, El Poble’nin kaykay ve bisiklet pistinin olduğu bir meydanında güzel bir duvarda çalıştık. Onun French Bulldog’uyla, benim Barselona’nın bir liman kenti olduğunu hatırlatan Denizci’m ortaya güzel bir sentez çıkardı diye düşünüyorum. Dikkatli bakanlar duvardaki Bursa-Barselona yazısını görebilir! Güneş batarken, duvarın önünde oturup boya kokusuna karışan deniz esintisini hissetmek, bana Bursa’daki festival günlerini hatırlattı. Farklı coğrafyalarda, farklı dillerde ama aynı heyecanla duvar boyayan insanların olması, bu kültürün aslında ne kadar evrensel olduğunu bir kez daha gösterdi. İyi ki, küçük bir çocukken önce defterimin kenarına, sonra da sokaklara bir şeyler karalamışım ki, bugün böylesi bir uğraş ile dünyanın farklı yerlerinden insanlarla dostluk ve muhabbet kurabiliyorum, teşekkürler Graffiti!

Şehirle ilgili ise en çok dikkatimi çeken şeylerden biri, Gazze ve Filistin meselesine gösterdikleri duyarlılıktı. En az Müslümanlar kadar, hatta belki de birçok Müslüman ülkeden daha fazla sahiplenmişler bu konuyu. İspanya Başbakanı’nın İsrail’e yönelik yaptırımlarını düşündüğümüzde, Barselona sokaklarında gördüğüm bu dayanışma duygusu daha da anlam kazanıyor. İsrail menşeli markaların boykot edildiğini gösteren tabelalar, duvar yazıları ve graffitiler kentin her köşesinde karşınıza çıkıyor. Sanat, burada yalnızca estetik bir ifade değil; aynı zamanda vicdani bir duruş, sessiz ama güçlü bir protesto biçimi haline gelmiş.

Barselona sadece Gaudi’nin şehri değil; aynı zamanda sokak sanatının da sessizce büyüdüğü, duvarların nefes aldığı bir şehir. Renklerin, fikirlerin ve özgürlüğün harmanlandığı bu atmosferde, sprey kutusunun çıkardığı o tanıdık ses, dünyanın neresinde olursan ol, hep aynı duyguyu taşıyor insana: ifade etme özgürlüğünü. Yazının sonuna ekleyeceğim, tüm şehirde rast geldiğim sanat eserlerinden oluşan fotoğraflara göz atmanızı tavsiye ediyorum.

Barselona’dan sonraki rotamız, Fransa sınırına doğru uzandı. Katalonya’nın kuzey kıyılarında yer alan Perpignan, Collioure, Banyuls-sur-Mer ve Cerbère gibi küçük kasabalar, her biri kartpostal güzelliğinde yerlerdi. Renkli ev cepheleri, dar taş sokaklar, sabahın erken saatlerinde balıkçıların limana dönüşü… Her şey sanki zamanın biraz yavaşladığı, hayatın daha sade aktığı bir tablo gibiydi. Sınırı geçip yeniden İspanya tarafındaki Portbou’ya vardığımızda, eski gümrük binasının duvarlarında yine tanıdık simgeler olan barış, dayanışma ve özgürlük graffitileri karşımıza çıktı.

Bu yolculuğun en özel duraklarından biri ise Figueres oldu. Salvador Dali’nin doğduğu bu şehirde, onun tasarladığı Dali Tiyatrosu-Müzesi’ni ziyaret etmek, sürrealizmin kalbine bir yolculuk gibiydi. Dali’nin gerçeklikle oyun oynayan eserleri, hem çocuksu bir merak hem de derin bir zeka barındırıyor. Müzenin kubbesinden içeri süzülen ışık, sanki Dali’nin hayal gücünü yeniden canlandırıyor gibiydi. Duvarların ve renklerin diliyle kurduğum bağın, Dali’nin dünyasında bambaşka bir boyuta geçtiğini hissettim.

Barselona’dan Figueres’e, oradan küçük kıyı kasabalarına uzanan bu yolculukta duvarlar, renkler, insanlar ve fikirler bir bütün haline geldi. Her şehir kendi rengini, her duvar kendi sesini taşıyordu. Ama hepsinin ortak bir yanı vardı: ifade özgürlüğü.

Belki de sanatın en saf hali tam da budur: Bir duvarın önünde, hiçbir kelimeye ihtiyaç duymadan, sadece renklerle derdini anlatabilmek!

Erşan Solaklı – Barselona & Güney Fransa Notları

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X