Erşan Solaklı
Erşan Solaklı
E-Posta: [email protected] YAZARIN TÜM YAZILARI

Kuzey Almanya notları: OZM’de hüsran, Barış Manço’ya selam!

Köşe Yazısını Dinle

Geçen hafta bu köşeden size veda ederken epey heyecanlıydım. Hatırlarsınız, Hamburg’un efsanevi sokak sanatçısı, “gülen yüzlerin babası” OZ abimize bir saygı duruşunda bulunmuş, bavulumu toplayıp onun adına açılan OZM Sanat Galerisi’ni ziyaret edeceğimin sözünü vermiştim. Hatta “uslu bir çocuk olursam” Hamburg duvarlarına bir imza bırakabileceğimi bile fısıldamıştım kulağınıza.

Önce şu OZM meselesini aradan çıkaralım. Büyük bir hevesle, OZ’un anısını yaşatmak için yapılan sanat galerisini yakından görebilmek umuduyla galerinin kapısına dayandım. Ancak ne yazık ki karşılaştığım şey sanat dolu duvarlar değil, kilitli kapılar oldu. “Belki öğle arasındadırlar, belki randevu gerekiyordur” diyerek iyimserliğimi korudum. Mailler attım, sosyal medyadan mesajlar yolladım, telefonla dahi ulaşmaya çalıştım ancak ne yazık ki, hiçbir geri dönüş alamadım. Galerinin dışarıdan birkaç fotoğrafını ve yan duvarındaki başka bir Alman graffitici olan, efsanevi 3 boyutlu duvarlarıyla bildiğimiz Mirko “Daim” Reisser’in bir eserinin fotoğrafını çekebildim.

Aslen Karadenizli olduğumdan olsa gerek , biraz inatçı bir yapım vardır, bilen bilir. “Pes etmek yok” dedim ve üç gün sonra rotamı tekrar oraya çevirdim.

Sonuç?

Yine hüsran, yine kapı duvar.

OZM’yi ne yazık ki sadece dışarıdan, binanın soğuk cephesine bakarak görebildim. OZ abimizin ruhuna bir selam çaktım ama içerideki hazineye ulaşamamak içimde ukde kaldı. Belki de OZ, “Sokak sanatçısı sokakta olur, galeride değil!” diyerek öbür taraftan bana nanik yapıyordur, kim bilir?

Şehirde OZ’a ait ve üzeri kapatılmamış birkaç gülücüğe rastlamak hala mümkün:

Gelelim Hamburg’a…

Şehir tek kelimeyle harika.

Düzenli, kolay ulaşılabilir, kırmızı tuğlalı yapılarıyla sade ama görkemli ve kendine has bir ruhu var. Ama dostlar, o soğuk nedir öyle?

Hamburg’un soğuğu şakaya gelmiyor. Bir liman şehri de olduğu için bir yandan deli gibi rüzgar eserken, bir yandan da lapa lapa kar bile yağdırdı üzerimize.

Soğuk demişken, graffiti maceramdan bahsetmezsem olmaz.

Evet, o kadar yolu gidip de boyamadan dönmek olmazdı.

Ancak hava o kadar buzdu ki, bir ara spreyi tutan parmaklarımın hissizleştiğini fark edip “Vazgeçsem mi acaba?” diye düşündüm.

O dondurucu rüzgar yüzüme vururken sanat aşkı ile zatürre korkusu arasında gidip gelmedim değil.

Sonunda çizdim mi? Çizdim!

Ama neler çizdiğimi, hangi maceraları yaşadığımı ve o donmuş parmaklarla ortaya ne çıkardığımı önümüzdeki haftaya saklıyorum.

O da haftaya cumartesinin sürprizi olsun.

Bu seyahatin en keyifli kaçamaklarından biri de Bremen turumuz oldu. Sabah erkenden yola çıkıp, günübirlik bir macera için otobüsle Bremen’e geçtik. Bremen Mızıkacıları’nın şehrinde bizi karşılayan atmosfer, Hamburg’a göre daha küçük bir şehir olsa da, ondan aşağı kalır değildi.

Beni en çok etkileyen şeylerden biri rahmetli Barış Manço’nun 1981 yılında “Arkadaşım Eşek” klibini çektiği Bremen Mızıkacıları’nın heykeli oldu.

Çocukluğumdan arda kalan harika bir şarkı ve klip.

Hem Hamburg’daki Stadtpark hem de Bremen’deki Bürgerpark kentlileşme bilinci açısından en çok gıpta ettiğim yerler oldular. Park deyip geçmeyin. Bu devasa yeşil alanların hikayesini dinleyince insan hayret ediyor. Doğal görünseler de aslında tamamen insan zekasının ve emeğinin ürünü olan, yapay olarak 1900lerin başında  ve ortalarında oluşturulmuş alanlar bunlar. Şehrin ortasında, insan eliyle yaratılmış bu cennet bahçeleri, Almanların doğaya ve kamusal alana verdiği önemin en büyük kanıtı gibi. Ağaçların dizilişinden göletlerin kıvrımlarına kadar her şey bir mühendislik harikası ama sanki bin yıldır oradalarmış gibi de doğal. Hızla sanayileşen şehirlerinde kendilerine ait yeşil alanlar bırakmak için kamudan özel olarak halkın talep edip ıslah ettiği bu parkları yaşatmak için halk hala organizasyonlar yapıp bağış da topluyormuş. Neredeyse her semtten bu parklara 15-20 dakika gibi zamanda ulaşabilmek mümkün. Bizler ise sanıyorum 15-20 dakika içerisinde ancak AVM’lere ulaşabiliyoruz…

Ve tabii ki zamanlama manidar…

Tam da Noel pazarlarının (Christmas Market) açılışına denk geldik.

Şehir meydanları bir anda tarçın ve zencefil kokularıyla, rengarenk ışıklarla doldu taştı. Bremen’de denk geldiğimiz o muazzam havai fişek gösterisi ise gecenin finaliydi. Gökyüzü binbir renge boyanırken, nehirdeki gemiden atılan fişeklerin yoğunluğundan geminin alev alacağından korksak da, gecenin sonunda Shire’a havaifişek patlatmaya gelen Gandalf’ı gören Hobbitler gibi şendik!

Gece geç saatlerde Bremen’den Hamburg’a dönerken yorgun ama mutluydum. OZ’un galerisine girememiş olabilirim ama onun boyadığı sokakların, o sokaklardaki yaşamın ve ışıkların tadını sonuna kadar çıkardım.

Haftaya Hamburg duvarlarında bıraktığım izleri ve Hamburg’erli graffiti maceramı anlatmak üzere, şimdilik hoşça kalın…

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X