Büyük İskender, ünlü filozof Aris-
to’ya bir mektup yazmış…
“Zaptettiğim topraklardaki in-
sanları, tahakkümüm altında tuta-
bilmek için neler yapmalıyım?” di-
yerek görüşünü sormuş:
-Ülkenin ileri gelen insanlarını
sürgüne mi göndereyim?
-Bunları hapse mi atayım?
-Kılıçtan mı geçireyim?
***
Aristo cevap vermiş…
-Sürgünde toplanıp sana karşı
başkaldırırlar.
-Hapse atsan, hapishaneler mili-
tan yuvası olur, kontrolden çıkarlar.
-Kılıçtan geçirirsen, onlardan
sonraki kuşak intikam hırsıyla bü-
yür, tahtını sallar.
***
Aristo’nun son nasihatı ise şöyle:
“İnsanların arasına nifak tohum-
ları ek…
Birbirleriyle savaşınca, hakem
olarak kendini kabul ettir. Ama an-
laşmaya giden bütün yolları da tıka-
mayı unutma.”
***
Aslında bu model bize hiç yabancı de-
ğil…
Açılım maçılım derken, bir de bakmı-
şız ki kendi ülkemizde kiracı oluvermişiz.
Koltuk sevdası
Hep okuruz, “30-40 yıllık baş-
kan güven tazeledi” diye…
Gerçek öyle midir peki?
Başka kişilere şans verilmemesi mi-
dir?
Yoksa gerçek; derneklerdeki ve si-
yasette bu tür kişilerin elindeki gücü
kaybetmek istememesi midir?
***
Bu ciddi anlamda tartışılmalı…
Bu insanların amacı başta yararlı
olmak iken, yıllar geçtikçe hayatlarını
mevkilerine göre düzenler, gitmeleri
gereken zamanı bir türlü kestiremezler.
***
Zirvedeyken bırakmak nedir bil-
mezler…
Sonrasında; çevrelerine yarardan
çok zararları dokunmaya başlar.
***
Koltuk güç olarak algılanır…
İşte tam bu noktada…
Seçenlerin, seçecekleri insanların
ne getirip, ne götüreceğine dikkat et-
meleri gerekir.
***
Unutmayın…
Bazı insanlar gelince, bazı insanlar
da gidince güzeldirler.