Bu soruyu bugün sormamız, aslında dün cevaplamış olmamız gerektiğini gösteriyor.
Çünkü dünya çoktan başka bir yere geçti. Üretim değişti, rekabet değişti, şehirlerin kaderi değişti. Değişmeyen tek şey ise; geride kalanların, bu değişimi en son fark edenler olması.
Bursa, uzun yıllardır “sanayi kimliğiyle” anılan bir şehir. Bu kimlik, Bursa’nın alın teridir; yok sayılmaz, küçümsenmez. Ancak şunu artık açıkça konuşmak gerekiyor: Sanayi, tek başına geleceği taşımaya yetmiyor. Bugünün dünyasında asıl farkı yaratan şey; üretileni akıl, yazılım ve teknolojiyle katma değere dönüştürebilmek.
İşte tam bu noktada şu soru karşımıza çıkıyor: Bursa, geleceği izleyen bir şehir mi olacak, yoksa geleceği inşa edenlerden biri mi?

DevFest’25 ve gençlerin enerjisi
Geçtiğimiz günlerde Atatürk Kültür Merkezi Merinos Yerleşkesi’nde düzenlenen DevFest’25 Bursa Teknoloji Festivali, bu sorunun cevabına dair önemli ipuçları verdi. Orada sadece sahnede konuşanlar değil, dinleyenler de dikkat çekiciydi. Salonlar gençlerle doluydu. Merak eden, not alan, soru soran bir kitle vardı.
Salona baktığımda şunu net olarak gördüm: Bu şehirde düşünen, sorgulayan ve üretmek isteyen ciddi bir genç potansiyel var. Mesele bu potansiyelin varlığı değil; bu potansiyelin nerede ve nasıl değerlendirileceği.

En kritik soru şu: Bu gençler, hayallerini Bursa’da kurabilecek mi?
Bir şehir gençlerini tutamıyorsa, aslında geleceğini de tutamıyor demektir. Teknoloji şehri olmak; billboardlara slogan asmak değil, gençlere alan açmak demektir. Ofisler, kuluçka merkezleri, destek mekanizmaları ve yatırımcıyla temas noktaları… Bunlar olmadan “vizyon” sadece güzel bir kelime olarak kalır.
Teknoloji bir sektör değil, ortak bir dildir
Yerel yönetimlerin rolü artık eskisinden çok daha belirleyici. Yol, bina, altyapı elbette önemli. Ancak bugün şehirler; veriyle yönetilen, dijitalleşmiş ve hızlı karar alabilen yapılar olmak zorunda. Akıllı şehir uygulamaları artık bir tercih değil, kamu yönetimi için zorunlu bir “dil” haline geldi.
DevFest’te altı çizilen gerçek şuydu: Teknoloji tek başına bir sektör değil; bütün sektörlerin ortak dili. Sanayi de, sağlık da, eğitim de, tarım da artık teknolojiyle güçleniyor. Bursa’nın sanayideki köklü tecrübesi, teknolojiyle evlendiğinde ortaya çıkacak potansiyel heyecan verici.
Görünmez kahramanlar: Sivil topluluklar
Bu noktada GDG Bursa (Google Developer Groups) gibi yapıların önemini ayrıca vurgulamak gerekiyor. Bu topluluklar, ekosistemi ayakta tutan ana damarlardır. Gençleri bir araya getiriyor, bilgi paylaşıyor ve cesaretlendiriyorlar. Bu yapılar desteklenmeden, teknoloji şehri olma iddiası sürdürülebilir olamaz.
Sonuç olarak; Bursa’nın teknoloji şehri olması, geçmişini inkâr etmesi değil; aksine, geçmişinden aldığı gücü geleceğe taşıması demektir. Sanayiyle büyüyen bu şehir, şimdi “akılla” büyümek zorunda.
Artık şu gerçeği kabullenmeliyiz: Teknolojiye yatırım yapmayan şehirler, geleceğe yatırım yapmıyor demektir. Bursa’nın önünde net bir tercih var: Ya değişimi izleyenlerden olacak ya da değişimi yönetenlerden.
Ben bu şehrin ikinci yolu seçecek kapasiteye sahip olduğuna inanıyorum. Yeter ki cesaret edelim, gençlere güvenelim ve geleceği bugünden ciddiye alalım.
Çünkü teknoloji Bursa için bir lüks değil, hayati bir zorunluluktur.

Flipboard