İsmail Salar
İsmail Salar
E-Posta: [email protected] YAZARIN TÜM YAZILARI

“Hey Siri, en yakın kafe”: Sesli arama çağında pazarlama

Köşe Yazısını Dinle

Bugün farkında olmadan hepimiz yeni bir alışkanlık edindik. Bir şey ararken artık elimiz klavyeye değil, dilimize çalışıyor. Telefona dönüp, “Hey Siri, en yakın kafe nerede?” diye soruyoruz. Bu basit cümlenin aslında pazarlamanın geleceğini değiştirdiğini fark ediyor musunuz?

Ben şunu görüyorum: Sesli arama artık teknoloji meraklılarının oyuncağı değil, hayatımızın olağan parçası. Yolda yürürken, direksiyon başında, markette alışveriş yaparken… Yazmaya vakit bulamadığımız her an, konuşmak en hızlı yol haline geldi.

Neden sesli arama bu kadar önemli?

Benim dikkatimi çeken en büyük veri şu: Sesli aramaların çoğu, “yakınımdaki” ihtiyaçlar için yapılıyor. İnsanlar “yakındaki otel”, “en yakın eczane” ya da “Bursa’da kahvaltı nerede yapılır?” diye soruyor. Yani sesli aramanın merkezinde hepimiz için en kritik alan olan yerellik var.

Bu da şunu gösteriyor: Küçük işletmeler için büyük bir fırsat doğdu. Çünkü sesli aramada ilk çıkan işletme, müşterinin ilk tercihi oluyor. Bir kafenin, bir berberin, bir tamircinin artık kendini Google’ın değil, Siri’nin kulağına tanıtması gerekiyor.

SEO’dan VEO’ya geçiş

Eskiden işimiz kolaydı: SEO yapardık. Yani doğru anahtar kelimeleri seçip “Bursa kafe fiyat menü” gibi ifadelerle üst sıralara çıkmaya çalışırdık. Ama sesli arama bambaşka bir mantıkla çalışıyor.

Sesli aramada kimse böyle kısaltılmış ifadeler kullanmıyor. İnsanlar doğal bir dille soruyor:
“Google, Nilüfer’de uygun fiyatlı kahvaltı nerede yapılır?”

İşte bu yüzden artık SEO değil, VEO (Voice Engine Optimization) konuşuyoruz. Markaların içeriklerini doğal bir konuşma diliyle hazırlaması, soru-cevap formatında düzenlemesi ve insanların sesli komutlarına uyum sağlaması gerekiyor.

Küçük işletmelere benim notlarım

Benim gözümde küçük işletmeler sesli aramaya en hızlı uyum sağlayabilecek grup. Çünkü onların esnekliği var, hızlıca adım atabiliyorlar. Peki nereden başlamalılar?

  1. Google My Business güncel olacak. Çalışma saatleri, adres, menü, hatta otopark bilgisi eksiksiz girilmeli.
  2. Soru-cevap içerikleri hazırlanmalı. “Glutensiz ürün var mı?”, “Engelli dostu giriş mevcut mu?” gibi doğal sorulara yanıt vermek gerekiyor.
  3. Yerel kelimeler kullanılmalı. “Mudanya’da deniz manzaralı restoran” gibi ifadeler çok daha etkili oluyor.
  4. Mobil hız artırılmalı. Sesli aramaların çoğu telefondan geliyor. Yavaş bir siteye kimse ikinci şans vermiyor.

Bir anekdot: Mustafa Yağız’dan işaret

Geçenlerde Oğlum Mustafa Yağız oyun oynarken telefonumu eline aldı. Klavyeye dokunmadı, oyundaki karakterleri sesli komutlarla yönlendirmeye başladı. “Şimdi kalkan al, sonra ilerle” diye konuştu. Birkaç dakika içinde oyunun içindeki kararları bile sesle çözüyordu.

Benim için bu sahne çok basitti ama bir o kadar da öğreticiydi: Sesli teknoloji artık sadece iş dünyasının ya da teknoloji meraklılarının değil, çocukların bile doğal iletişim dili olmuş durumda. Bu bana şunu gösterdi: Sesli arama günlük yaşamda en hızlı yol haline geldi ve yeni nesil için yazmak yerine konuşmak olağan bir refleks.

Görünürlükten duyulurluğa

Ben hep şunu söylüyorum: Gelecek, yazmaktan çok konuştuğumuz bir gelecek olacak. Markaların görünürlüğü değil, duyulurluğu önem kazanacak.

O yüzden asıl soru şu:
Siteniz sadece okunmak için mi hazır, yoksa sesli sorulara cevap verecek kadar konuşkan mı?

 

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X