İsmail Salar
İsmail Salar
E-Posta: [email protected] YAZARIN TÜM YAZILARI

Otomobil mi, yürüyen bilgisayar mı?

Köşe Yazısını Dinle

Eskiden otomobil dediğimizde akla gelen şey belliydi: Beygir gücü, silindir hacmi, o tatlı motor sesi… Direksiyonun başına geçince kendinizi adeta pistlerde hissederdiniz. Şimdi? Artık motorun gürlemesinden çok, ekranın açılış animasyonunu izliyoruz. Elektrikli araçlar sadece bir ulaşım aracı değil; içinde yüz binlerce satır kod barındıran, veri toplayan, öğrenen ve karar verebilen koca bir bilgisayar. Bazı uzmanların “yürüyen bilgisayar” benzetmesi tam da bu yüzden cuk oturuyor. Çünkü direksiyonu sadece ellerinizle değil; sensörler, yazılımlar ve algoritmalarla çeviriyorsunuz.

Tekerlek üzerinde kod satırları

Bir zamanlar otomobil, mekanik mühendisliğin gurur kaynağıydı. Şimdi ise yazılım mühendislerinin göz bebeği. Eskiden ustaya “motor sesine bir bak” derdik, şimdi “yazılım güncellemesi geldi mi?” diye soruyoruz. Direksiyonun sertliğinden batarya yönetimine kadar her şey kodla belirleniyor. Kısacası, kaputu açsanız vida değil, versiyon numarası görme ihtimaliniz var.

Gerçekten çevreci mi?

Peki bu yeni nesil araçlar ne kadar çevreci? Reklamlarda “sıfır emisyon” deniyor, kulağa harika geliyor. Ama işin perde arkasına bakınca tablo biraz değişiyor. Lityum, kobalt, nikel… Bu madenleri çıkarmak için doğaya verilen zarar, batarya üretimindeki yüksek enerji tüketimi, geri dönüşüm zorlukları… Yani mesele, sadece egzozdan çıkan gaz değil; üretimden geri dönüşüme kadar tüm süreci konuşmak lazım. Yoksa “çevreyi koruyorum” derken başka yerden zarar verebiliriz.

Türkiye bu dönüşüme hazır mı?

Türkiye, bu treni kaçırmak istemiyor. Şarj istasyonları yaygınlaşıyor, yerli batarya üretim tesisleri gündemde. TOGG sahnede, milletin gururu. Ama mesele sadece otomobil yapmak değil; enerji arz güvenliği, yazılım kabiliyeti ve teknoloji bağımsızlığı da işin içinde. Yani sadece “aracı üretelim” değil, “ekosistemi de kuralım” demek gerekiyor.

TOGG’un rolü

TOGG, sadece araba değil, “mobilite ekosistemi” peşinde. Yerli yazılım, veri merkezleri, batarya yatırımları… Potansiyel var, ama rekabet büyük. Dünyada herkes bu yarışta öne geçmek için pedal basıyor. Bizim de sadece yola çıkmamız değil, tempoyu yakalayıp önde tutmamız lazım.

Batarya ve enerji bağımlılığı

Fosil yakıttan kurtuluyoruz diye sevinirken, bu kez de lityum bağımlısı olmayalım. Şu an Çin, batarya üretiminde tek başına ligde oynuyor. Türkiye’nin bu konuda kendi tesislerini kurması, geri dönüşüme yatırım yapması ve farklı batarya teknolojilerini araştırması şart. Yoksa benzin istasyonlarının yerini “batarya kuyruğu” alabilir.

Veri toplayan araçlar

Ve işin bir başka boyutu: veri. Bu araçlar, konumunuzu, hızınızı, sürüş tarzınızı, hatta sesli asistan üzerinden söylediklerinizi bile kaydedebiliyor. Yani “ben arabamı tanıyorum” devri bitti, artık “arabam beni ne kadar tanıyor” devri başladı. İyi düşünmek lazım.

Son söz

Elektrikli araçlar, garajımıza park etmiş geleceğin ta kendisi. Sadece araba değil; veri merkezi, enerji tüketicisi, şehir planlamasının aktörü. Gelecek geldi, hem de sessiz sessiz. Sorun şu: Direksiyonda gerçekten biz mi varız, yoksa kod satırları mı?

 

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X