Muhammet Fatih Şahin
Muhammet Fatih Şahin

3. Musul

Basit bir kaide vardır: ‘Masa başında kazanmak istiyorsan mutfakta mutlaka yer alacaksın.’ Maalesef bundan önce iki kez kazanmak istedik ama mutfakta olmadık. Ancak bu sefer hem bölgenin refahı hem de milli menfaatlerimiz için aynı hataya düşmeyeceğiz.

1991 yılında Birinci Körfez Harekâtı yapılırken Turgut Özal Cumhurbaşkanı’ydı. Geleceği çok iyi okuyan Özal Amerika’nın Irak’a gireceğini çok önceden görmüştü. Türkiye’nin de bu operasyonda doğru bir yerde konumlanması gerektiğine inanıyordu. Zira Amerika’nın Irak’a girmesinden sonra Irak diye bir ülke kalmayacaktı. Irak’ın bütün ordusu, yönetimi, kendi iç dinamikleri paramparça olacaktı. Amerika bir başına ülkeye girecek istediği değişiklikleri yapacak ve elini kolunu sallayarak çekip gidecekti.

Amerika’nın Irak’a girmesi, Amerika’nın Irak üzerinde mutlak hâkimiyet kurması anlamına geliyordu. Dolayısıyla Türkiye’nin Amerika ile beraber Irak’a girmesi de Türkiye’nin de Irak üzerinde söz hakkının bulunması anlamına geliyordu.

Özal bu düşüncesini ilk olarak kurucusu olduğu Anavatan Partisi Genel Başkanı ve Başbakan Yıldırım Akbulut ile paylaştı. Bu operasyonun içerisinde yer almanın milli menfaatlere olan etkisini anlattı. Maalesef ki Başbakan Akbulut Özal’a sırtını dönmüş ve asla böyle bir girişimin içerisinde yer almak istemediğini söylemişti. Özal hayal kırıklığına uğrasa da amacından vazgeçmemiş ve bu düşüncesini Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay Paşa’ya iletmişti. Torumtay Paşa da Başbakan Akbulut gibi bu operasyonun içerisinde yer almak istemediğini söylemişti. Özal’ın ısrarcı girişiminden sonra ise Torumtay Paşa Genelkurmay Başkanlığı görevinden istifa etmiş ve mevcut tutumunu net bir biçimde göstermişti. Muhalefetin de Özal’ı Türkiye’yi savaşa sokmakla suçlamasının üzerine Özal maalesef geri adım atmış ve Türkiye tarihi bir fırsatı kaçırmış oldu.

Aradan bir müddet geçince üzücü olay gerçekleşti ve Irak bölündü. Yani Kuzey Irak diye yeni bir yönetim kurulmuş oldu. PKK Kuzey Irak’ı kendi çiftliği bellemiş ve Türkiye’ye yönelik hain planlarını çok rahatça gerçekleştirebilecek büyük bir alan kazanmış oldu.

Aradan 12 yıl geçtikten sonra ise Amerika yarım kalan işini tamamlamak için tekrar Irak’a girmeye karar verdi. İkinci Körfez Harekâtı olarak tarihe geçen bu girişim Türkiye’nin de kader anlarından birisiydi. Zira Türkiye Büyük Millet Meclisi, Amerikan askerlerinin Türkiye’ye girişinin ve Türk ordusunun Amerika ile birlikte Irak’a operasyon düzenlemesinin önünü açan önergeyi oylayacaktı. Tarihlere 1 Mart tezkeresi olarak geçecek olan bu tezkere öncesinde AK Parti’nin kurucu genel başkanı Recep Tayyip Erdoğan bu operasyonda Türkiye’nin mutlaka yer alması gerektiğine inanıyordu. Ancak Erdoğan tezkerenin yapılacağı dönemde yasaklı olduğu için başbakanlık koltuğunda oturamıyordu. Parti de henüz yeni kurulduğu için Erdoğan parti içindeki gücünü tam olarak tatbik edemiyordu. Erdoğan’ın Irak tezkeresine katılması hususunda defalarca beyanatlar verip milletvekillerine evet demeleri yönünde çağrıda bulunmasına rağmen istediği neticeyi kendi milletvekillerinden bir türlü alamıyordu. Bülent Arınç gibi AK Parti’nin kuruluş aşamasında yer alan bazı milletvekillerinin bu girişime izin verilmemesi gerektiğini söylemesi AK Parti içerisindeki birlikteliği engelliyordu. Yani AK Parti içerisinde bir bütünlük oluşamıyordu.

Bütün bu gelişmelerin sonucunda 1 Mart günü TBMM tezkereyi 13 oy farkla veto etti. Yani Türkiye’nin Irak operasyonunda yer alması engellenmiş oldu.

Erdoğan da yıllar önce Özal gibi Irak operasyonunda doğru bir yerde konumlanmayı istemesine rağmen kendi ekibini buna ikna edememiş ve Türkiye’nin her zamanki gibi dünyadaki gelişmelere seyirci kalmasını engelleyememişti.

Bugün de Musul’a yeni bir operasyon düzenleniyor. Musul operasyonu ile birlikte DEAŞ o bölgeden temizlenecek ve bölgenin yeni ağabeyleri operasyon sonrası yapılacak masa başı toplantılarında belli olacak. Türkiye eski düşünce yapısını bir kenara atmalı, akut kayıplarını göz önünde bulundurarak kronik kazançları yabana atmamalıdır. Kendi sınırının dibindeki böyle bir olaya asla seyirci kalmamalıdır. Eğer Irak’a bir operasyon düzenlenip terörle mücadele edilecekse yüzyıllar boyunca o bölgenin mutlak hükümdarlığını yapmış olan Türkiye bu mücadeleyi vermelidir.

Bundan birkaç yıl sonra bölgede tekrardan kan, acı ve gözyaşını artıracak politikalar uygulanması işten bile değil. PKK gibi nice terör örgütlerinin o toprakları ele geçirmesini ve bölgede çıkabilecek yeni iç savaşları engellemeliyiz. Bundan önceki iki sefer alamadığımız cesur kararları bugün almalı ve Musul’da mutlaka Türkiye olarak yerimizi almalıyız.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X