14 Mayıs seçimlerine giderken önemli bir haftayı geride bıraktık. Partiler milletvekilleri aday listelerini yüksek Seçim kurulu teslim etti.

Cumhur ittifak açısından bunu ele alacak olursak AK Parti ve MHP’nin ayrı listelerle seçime gitmesi kendileri için doğru tercihti. Milliyetçi Hareket Partisi’nin ve AK Parti’nin kemik kitlesi mevcut. Bu isimler sadece kendi partilerin oy vermek ve kendi liderliğini desteklemek istiyorlar. Eğer AK Parti ve MHP ortak bir listeyle seçime gitseydi tek çatı altına gitmelerine kıyasla daha düşük oy alabilirdi.  Ancak Büyük Birlik Partisi ve Yeniden Refah Partileri açısından durum farklı…

Bu partiler Hüda Par gibi AK Parti şemsiyesi altında seçime girselerdi daha fazla milletvekili çıkarabilirlerdi. AK Parti açısından da daha yüksek bir oy oranına sahip olma durumu söz konusu olabilirdi. Ancak partiler kendi gelecekleri açısından daha doğru olduğuna inandığı hamleyi yaptı.

Millet ittifakına dönecek olursak orada da CHP ve İYİ Parti’nin ayrı listeler olarak seçime gittiğini görüyoruz. Yani iki büyük parti her iki grupta da kendi amblemleri ve kendi listeleri ile seçime gidiyorlar ancak altılı masayı oluşturan küçük dört partinin hepsinin CHP listelerinden seçime gitmesi Cumhuriyet Halk Partisi açısından risk barındırıyor.

Ciddi bir milletvekili kontenjanı bu dört küçük partiye verildi. Dört partiye potansiyel oy yüzdelerinden çok daha büyük bir milletvekili kontenjanı ayrıldı. Bu durum tabii ki CHP’li seçmende problem oluşturdu. Nitekim yıllarca partiye hizmet etmiş olan teşkilatçısından gazetecisine kadar birçok kişi bu durumdan rahatsız oldu. Kamuoyuna açık alanda tartışmalar yapıldı. %1’in bile çok önemli olduğu bu seçim sisteminde yaşanan sıkıntıların Cumhuriyet halk partisine zarar vermesi kaçınılmaz.

Dört küçük partinin kendi logolarıyla seçime gitmeleri şöyle bir risk barındırıyordu. Eğer az bir oy alırlarsa siyaset sahnesinden tamamen çekilme durumları söz konusu olabilirdi ancak şimdi alacakları gerçek oy belli olmayacak. Ankara’da, İstanbul’da ve birçok yerde Cumhuriyet Halk Partisi’ne oy verdikleri için ‘Bizim aslında alacağımız oy çok yüksekti ama sizin listenizden seçime girdiğimiz için aldığımız o düşük çıktı’ gibi bir argüman öne sürerek gerçek oylarının her zaman daha fazlasını iddia edebilecekler.

Siyaset cesurların işidir. Cesur olsalar ayrı bir ittifakla seçime gitseler kendi amblemleri ile seçime girmiş olsalardı ve %7’nin üzerinde bir oy almış olsalardı bu hem AK Parti’ye verilebilecek en büyük zarar olurdu hem de gelecek açısından kendilerine büyük bir siyaset alanı açardı.

Memleket Partisi şu anda bunu başardı. Muharrem İnce hiç kimseyle ittifak yapmadan tek başına seçime gidiyor. Bizim vatandaşımız risk alan insanları sever.  Bu sayede Muharrem İnce şu anda tek başına %7’nin üstünde oy alma ihtimali olan bir parti oldu. Eğer bunu başarırsak Türk siyasetinde çok kilit bir noktaya ulaşacaktır.

7 Haziran seçimlerinde de HDP parti olarak katılma kararı aldı. Bu karardan sonra çok eleştiriler gelmişti. HDP barajı açamazsa Ak Parti ciddi bir milletvekili sayısına sahip olacaktı. Ancak HDP özgüveni ve milleti de buna inandırması neticesinde barajı aşmayı bildi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da Cumhuriyet tarihinin gördüğü en büyük depremden 3 ay sonra seçime gidilmesine karar vererek güçlü bir liderlik sergilemiş oldu. Nitekim böylesi büyük bir doğal afetten sonra ülkeyi yöneten liderlerin daha savunmada ve çekingen bir ruh hali sergilemesi beklenir. Ancak icraatları, gelecek vaatleri ve ekibine olan güveni ile insanlara umut vaat eden güçlü bir profil olarak karşımıza çıkıyor.

14 Mayıs seçimleri ciddi bir kırılma seçimidir. Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı’nın kazanmasına göre ülkenin gidişatı çok farklı bir yöne evrilecek. Bunu zaten her iki ittifakın bileşenleri de açıkça söylüyor.

Ülkemiz ve milletimiz açısından hayırlısı olsun.