Türk insanının gönlüne girebilmek için cesur olmak yeterlidir. Hele bir de mağdur olduysanız artık tam bir halk kahramanısınız demektir.
Böyle bir durumla karşılaşan siyasetçi bir anda ülkedeki her kesim tarafından desteklenen bir lider konumuna yükselebilir.
Böyle bir durumla karşılaşan gazeteci ise bir anda ülkedeki her kesim tarafından desteklenen gazeteci olur.
Hayır kampanyasının en etkili iki hamlesi de bu mantıkla icra edildi…
Evvela MHP tabanının oylarını Bahçeli’den uzaklaştırmak, Genel Başkan’a bayrak açan ‘Hayırcı Muhaliflerin’ gücünü artırabilmek gerekiyordu.
İnsanların da peşinden gideceği bir lider bulunması lazımdı. Meral Akşener tam da bu kalıba uyuyordu.
Akşener’in iktidarın yükselişini engelleyemedikleri bir lider konumuna yükseltmesi gerekiyordu.
İşte bütün bu algıları oluşturabilmek için tek bir hamle yeterli oldu.
Şartelleri indirmek…
Akşener de konuşması sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik ‘Siz de kuruluş aşamalarında engellemelerle karşılaşıyordunuz, kendi yaşadığınızı bize neden yaşatıyorsunuz’ gibi havalı cümleler kurunca bir anda bütün haber kanalları bunu yayınlamaya başladı.
Akşener’in bundan önce sessiz sedasız gideceği bütün iller bu olaydan sonra ‘haber değeri taşımış’ oldu.
Aydın Doğan tarafından ‘Hayır’ dediği için işine son verilen İrfan Değirmenci ise aynı olayın medya ayağını oluşturuyor.
Aydın Doğan hayır dediği için kendi çalışanlarının işine son verecek olsaydı, kendisine çalışan bulamazdı…
Seçimden hemen önce ekran yüzünü hayır dediği için kovmak ‘İrfan Değirmenci, sen hiç izlenmiyordun ama bak seni şaşaalı biçimde kovduk. Bundan sonra yolun açık olacak senin, merak etme’ demekten farksızdır.
Üstelik evet diyeceğini açıklamış çalışanlarına hiç sesini çıkarmazken…
Yaşanan bu iki olay evet diyenlerinin acımasız güç sahipleri, hayır diyenlerin ise mazlum halk olduğu algısını zihinlere işlemeye çalışıyor…
KAPALI KIZA SALDIRI…
Minik bir kızın sırf kapalı olduğu için saldırıya uğraması nereden bakarsanız bakın kabul edilemez.
Yarın da mini etek giymiş birisine de saldırı yapılmayacağının garantisi yok…
Ancak toplumun büyük bir çoğunluğunun bu saldırıları asla tasdik etmediğini, bunları yapanların hedeflerinin provokasyon olduğunu bilmeliyiz.
Saldırı olabilir ancak o hengamede bunu kameraya kim çekti? Basına kim servis etti? Bunları da düşünmeliyiz. Referandum öncesi milletimizin sinir katsayılarını yükseltip istenmeyen olayların meydana gelmesini engellemeliyiz.
TRUMP YARA ALIYOR…
ABD Başkanı Trump rakipleriyle giriştiği mücadelede yara almaya devam ediyor.
Önce Adalet Bakan Vekili Sally, ardından Çalışma Bakanlığı için önerdiği Andrew ve en güvendiği isim Ulusal Güvenlik Danışmanı Flynn istifa etti.
Lideri etkisiz kılmak için yanındakileri budamak en önemli hamledir. Trump kendi ekibini birer birer yem olmasına karşı bir çözüm üretmek zorunda.
Güçlü bir lider olmak istiyorsanız, ekibinizi siz getirir siz götürürsünüz. Başkasının bunu yapmasına asla izin vermezsiniz.
KRAL SELMAN’IN NAZİKLİĞİ…
Kral Abdullah’ın makamını devralan Kral Selman, Suudi Arabistan’ın dış politikasını baştan aşağı değiştirdi.
Eskiden olsa Amerika’nın sözünden çıkmayan, Türkiye’ye karalama faaliyetlerinde bulunan bir Suudi Arabistan ile karşılaşırdık.
Şimdi ise Amerikan Başkanı’nı Vali ile karşılayan, Türkiye Cumhurbaşkanı’nı Kralları ile karşılayan bir devlet görüyoruz.
Mekke’yi ve Medine’yi kendi sınırlarında barındıran, yeraltı zenginliği bu denli fazla olan bir ülkenin Türkiye’ye karşı bu denli nazik bir tavır içerisine girmesi ne yalan söyleyeyim bir vatandaş olarak gururumu okşuyor.