KATAR
Birinci Dünya Savaşı’ndan önce dünya petrollerinin % 70’i bizim elimizdeydi. Ancak savaştan sonra her şey değişti. İngilizler ve Amerikanlar tüm ganimeti kendi aralarında paylaşma kararı aldı. 1927’de imzalanan anlaşmaya göre İngiliz ve Amerikan şirketleri Musul petrolleri üzerinde 75 yıllık imtiyaz hakkı elde etmişlerdi.
1927’den tam 75 yıl sonra tarihler 2002’yi gösterirken Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ile anlaşarak Saddam kimyasal silah kullanıyor diyerek tekrardan bölgeye girdi ve Musul petrollerini tekrardan kendi aralarında paylaştı.
Suriye’nin kuzeyinde kurulan ve tüm dünyada örgütlenmeyi başaran DEAŞ ise Suriye’nin en büyük petrol bölgeleri olan Rakka, El Ömer, Deyr Ez zor kentlerini de kontrol etmeyi başarıyor.
Yapılan savaşların, oynanan oyunların tek bir gayesi var, para… Hangi ülkenin pastadan daha fazla payı alacağı belirleniyor. Demokrasi, özgürlük, hak ve hürriyet lafları arkasına sığınarak Müslüman dünyasını kandırmak Batı için sıradanlaşmış durumda. Eğer ki barış ve demokrasi sözcüklerini kendimiz söylüyorsak her türlü destek olmaya hazırız ancak Batı’dan geliyorsa oturup düşünmekte fayda var.
Kral Selman’ın tahta geçmesiyle birlikte Suudi Arabistan ile ilişkilerimiz ivme kazanmıştı. Ancak Trump’ın işbaşına gelmesinden sonra Suudi Arabistan’ın-Amerika ile ilişkileri güçlenmeye başladı. Şu anda Trump’ın 19 trilyon dolar borcumuzu Körfez ülkelerine ödeteceğim söylemi gerçekleşmeye başladı. Ortadoğu her geçen gün daha ısınmaya ve patlamaya yaklaşıyor. Trump’u iş başına getiren silah sanayinin isteği gerçek oluyor. Silah satışları artıyor. Ortadoğu’dan alınan silahlar ile Ortadoğu’ya olan borç kapatılıyor.
Amerika’nın Körfez ülkelerinde parasını yönetmekte en çok zorlandığı ülke Katar oldu. Katar Türkiye ile yakın ilişkiye girerek Türkiye’ye zor zamanlarında yardım eli uzattı ve Amerika’nın gizli ablukasını deldi. Bu Amerika için kabul edilemez bir durumdu. Ortadoğu’daki 2 milyon nüfusa sahip bu ülkeye bedel ödetmek gerekirdi ve düğmeye bastı.
Suudi Arabistan ve peşine takılan ülkelerin yaptırımı ile başlayan bu süreç Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor. Suudi Arabistan’ın İngiltere’de patlayan bombalar için saygı duruşuna geçmemesinden sonra İngiltere’nin de hedef ülkelerden birisi olduğunu anlıyoruz. İran’da patlayan bombalardan sonra Suudi Arabistan’ın hedef gösterilmesinden sonra ise İran’ın da hedef olduğunu anlıyoruz. Yani büyük bir bloklaşma ve topyekûn bir saldırı söz konusu. Katar üzerinden başlayan planlar dünyanın yeni düzeninde kimin daha güçlü olacağını ve kimlerin tasfiye olacağını belirleyecek. Eğer ki bu krizleri zararsız atlatmak hatta kazançlı ayrılmak istiyorsak vatandaş olarak yapmamız gereken husus, her ne olursa olsun içerideki birliğimizi sıkı tutarak, tek millet olmanın gerekliliğini yerine getirmek olacaktır.
ARDA TURAN
Milli Takım’daki skandallar sürekli birbirini izliyor. Futbol hariç her şey konuşuluyor. Futbolda dönen katakulli siyasette bile dönmüyor. Çünkü futbol demek milyon dolarlar demek. İtibar ve şöhretin tavan yapması demek. Bu da samimi insanların tasfiye olması demek…
Geçtiğimiz günlerde Bursa’da kadın doktora uygulanan şiddeti ulusal basınımız ‘’Doktora saldırı’’ diyerek verdi. Ancak Arda Turan medya mensubuna saldırınca ‘’Utanmadan saldırdı, Kendini bilmez adam’’ gibi sert sözlerle eleştirildi. Öğretmenler, doktorlar, memurlar ve niceleri sürekli şiddete maruz kalırken bunu sıradan bir habermiş gibi servis eden basın mensupları ok kendine dönünce acımasızca haber yapmaya başladı. Üstüne üstlük doktorlara saldırı yapanların tutuklandığı haberini vermekten bile aciz kaldı. Dolayısıyla şiddet özendirilip milletin aklına sokulmuş oldu. Arda küfrettiği ve boğazını sıktığı için eleştiriliyor ancak Arda’ya yapılan manevi şiddetin ve hakaretin hesabı maalesef sorulmuyor. Bu ülkeye zerre kadar faydası dokunmayan adam ‘’Sana Barcelona’ya transfer olamazsın demedim adam olamazsın dedim Arda’’ diyebilecek küstahlığa sahip oluyor.
Arda’nın hedef gösterilmesindeki ikinci neden ise asla küfür ve kavga ile anlatılamaz. Eğer öyle olacak olsaydı Volkan Demirel’in bunun on katı linçe maruz kalması gerekirdi. Arda spor camiasındaki vesayetle uyumlu hareket etmediği için hedef gösterildi. Ancak inanıyorum ki ibre çok geçmeden tersine dönecektir…