Sınırların yeniden şekillendiği günümüzde dünyaya hükmedecek gücün belirleneceği bir savaşa doğru hızla yol alıyoruz. Her geçen gün taraflar netleşiyor, kriz derinleşiyor…
Trump’ın Suudi Arabistan Kralı Selman ve Mısır Devlet Başkanı Sisi ile verdiği üçlü pozun aynısını Erdoğan, Putin ve İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin vermesi karşı hamle olarak değerlendirildi. Son zamanlarda Suriye politikasında da İran, Rusya ve Türkiye işbirliği sonucunda Amerika’nın bölgedeki yalnızlığı bir hayli artmış durumda.
Amerika eskiden istediği politikaları rahatça uygular ve ülkelerdeki işbirlikçileri sayesinde ciddi kamuoyu oluşturabilirdi. Karşısında direnç görmezdi. Ancak artık yavaş yavaş devir değişiyor.
Suriye’deki yönetimi devirmek isteyen Amerika bunu başaramadı. DEAŞ’a çok ciddi destek verdi ancak DEAŞ’ın gücü her geçen gün azalıyor. FETÖ’yü 40 yıldır besleyip büyüttü fakat Türkiye’deki başarısız darbe girişiminden sonra örgüt can çekişmeye başladı. PKK’ya destek verdi lakin savunma sanayiinde yerlilik oranlarının artması sonucunda PKK da yok olma sınırına yaklaştı. Amerika’nın Ortadoğu için yaptığı planlar zaman içerisinde eline yüzüne bulaştı.
15 Temmuz ihanet girişiminden sonra Türk milleti ciddi bir şok yaşadı. O gece görünmez bir düşmana karşı savaşan halkımız canını ortaya koyarak vatanına sahip çıktı. Memleketin her köşesinde nice isimsiz kahramanlar sayesinde darbe girişimi püskürtüldü. Ancak milletimiz esas şoku ertesi günlerinde yaşadı. Ordu içerisinde onlarca generalin, yargı camiasındaki binlerce hakim ve savcının, devlet dairelerindeki her kademeden yüz binden fazla kişinin FETÖ’ye bağlı olduğu ortaya çıkmış oldu. Gözler önüne serilen tablo FETÖ ile mücadele ettiğini iddia eden AK Parti seçmeninde bile şaşkınlığa yol açtı. Gelen her bilgi FETÖ’cülerin ne kadar hain ve sinsi yapılandığını daha net ortaya çıkarıyordu. Ordu ve Emniyet’in adeta Amerika’da bulunan bir adamın iki dudağına bakan insanlar tarafından yönetildiğini öğreniyorduk.
Yaşadığımız her şokun arkasından ihraçlar ve gözaltı kararları geliyordu. Bizler üzülürken Amerika’yı da üzüyorduk. Yıllar boyu yerleştirdikleri yüz binden fazla ajan artık deşifre olmuş ve itirafçı olmaya başlamışlardı. Batı’nın Türkiye üzerindeki kriptolarının deşifre olması Türkiye’nin bağımsızlığının da önünü açıyordu.
Özellikle 15 Temmuz’dan sonra anlaşıldı ki Türkiye’nin kırmızı çizgisi PKK ve FETÖ’dür. Artık FETÖ ve PKK’nın üstü bu topraklarda tamamen çizildi. Hangi hükümet işbaşına gelirse gelsin milletin FETÖ ve PKK’ya destek vermesi asla mümkün değil. Gün geçtikçe Batı da Türk halkının bu kararlı duruşunu görmeye başlayaıp terör örgütleri ile Türkiye’yi kefenin karşı tarafına koymak zorunda kalacak. Türkiye ile dost olmak isteyen devletlerin hiçbirisi bu örgütlere destek veremez duruma gelecek ve terörün dış destekleri kesilmeye başlayacaktır.
Türkiye’nin doğrudan ya da dolaylı olarak Amerika’nın planlarını boşa çıkarması Amerika’yı PYD’yi güçlendirmeye ve yeni bir Kürt oluşumunu hayata geçirmesine yol açtı. Öcalan posterleriyle ideoloji belirlemek isteyen YPG tüm Kürtleri tek çatı altında toplamak ve Türkiye ile savaşmak istiyor. Amerika’nın yardım gönderdiği bütün silahların tek hedefi Türkiye’yi vurmak ve pes ettirmek.
Türkiye ise bundan önce olduğu gibi PYD’yi de başarısız girişim olarak tarihe yazdırmak ve bölgedeki müttefiklerini artırarak Amerika’yı siyaseten de zayıflatmak için girişimlerde bulunuyor.
Amerika ise Reza Zerrab davası ile Erdoğan’ı köşeye sıkıştırmak ve gerektiği taktirde Türkiye’ye ambargo uygulamanın önünü açmak istiyor. Kısaca büyük bir bilek güreşi oynanıyor. Bizim halk olarak yapacağımız en büyük adım birlik ve beraberliğimizi artırmak ve dışarıdan gelen her türlü baskıya direnmek olacaktır.
GÜNÜMÜZ DÜNYASINDA İNSANLARI SATIN ALMAK İÇİN KULLANILAN 3 ÖZELLİK
Para, şöhret, kariyer,
NE ZAMAN BÜYÜK DEVLET OLURUZ
En büyük hayali devlet memurluğu olan insanlar yetiştirmeyi bıraktığımız zaman.