Üç buçuk yıl öncesiydi. Gezi Parkı eylemleri son bulmuş, 17-25 Aralık operasyonları ise henüz yaşanmamıştı. HSYK’ya FETÖ hükmediyordu.
O dönem teşkilatta ağırlığı olan ancak FETÖ’cü HSYK tarafından pasif görevlere getirilen başsavcılardan birisiydi Mustafa Alper. Van Bölge Adliye Mahkemesi Başsavcısı’ydı. Ancak bölge adliye mahkemeleri dava kabul etmeye başlamamıştı. Öğrencinin olmadığı okulda müdür gibiydi.
Mustafa Amca ile sohbet ettiğimde çok başarılı birisi olduğunu anladım. Zira sağlık meslek lisesindeyken puan kesintisine rağmen Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni kazanmış, hukuk fakültesini de dereceyle bitirmiş. aslen Muğlalı olduğu için batıda hizmet etmek istediğini söylemişti. Uzun yıllar doğuda hizmette bulunmuş. Van, Muş (Varto) ve İskenderun’da görev yapmış. Mustafa Amca’yı gördüğüm zaman başarının ne demek olduğunu bir kere daha anladım. Hukuki konularda temayüz ettiğini gözlemledim. Devlete ve millete hizmet etmek istediği gözünden belliydi ancak HSYK’ya hükmeden FETÖ tarafından aktif biçimde değerlendirilmiyordu.
Kısa bir süre sonra 17-25 Aralık yargı darbe girişimi yaşandı. FETÖ’nün Türkiye Cumhuriyeti’ni tamamen ele geçirmek için yaptığı girişim devlet idarecilerinin ve milletin sağduyusu sayesinde bertaraf edildi. Adalet Bakanlığı’na Bekir Bozdağ getirildi. Devlet hızlı bir refleks göstererek Adalet Bakanı’nın HSYK üzerindeki yetkisini artırdı. Kuruldaki FETÖ hâkimiyetine kısa vadede son verildi. Mustafa Alper de ilk kararname ile Malatya İl Başsavcılığı’na getirilerek yargıdaki FETÖ yapılanması ile mücadele etmeye başladı.
Mustafa Alper gibi FETÖ hâkimiyetinde pasif göreve getirilen bazı kıdemli başsavcılar Bekir Bozdağ’ın Adalet Bakanlığı’na getirilmesiyle birlikte tekrardan etkin konumlara getirildiler. Eskişehir, Bursa, Samsun, Denizli, Gebze gibi büyük adliyelerin başına o dönem bölge adliye mahkemesi başsavcıları getirildi.
FETÖ’nün yargıdaki hâkimiyetini kırmanın kalıcı yolu HSYK seçimlerinden galip ayrılmak ile mümkündü. Mustafa Alper de FETÖ ile mücadele eden ‘’Yargıda Birlik Platformunda etkin biçimde görev aldı ve FETÖ ile olan mücadelesine hız kazandırdı.
15 Temmuz ihanet girişimde çocuklarına yazdığı duygu dolu mektubunda ‘’Bugüne kadar hep helal lokma yedim ve size de helal lokma yedirdim. Devletin okullarında okudum. Ülkeme karşı sevgi ve saygımı hiç kaybetmedim. Şimdi ben gideceğim, geri dönmeyebilirim. Bunlar gelip geçer. Korkmayın ve babanızdan asla utanmayın’’ diyerek helalleşmiş ve Denizli’deki FETÖ’cü subaylara yönelik gözaltı kararı vermiştir.
Kısaca Mustafa Alper FETÖ’nün en güçlü olduğu zamanda bile kendi safına çekemediği büyük bir hukuk adamıydı. Örgütün merkez olarak addettiği Denizli’de FETÖ operasyonlarını yürütüyordu. 1990’larda olduğu gibi ansızın karşısına çıkan bir kamyonla çarpışması sonucunda şehit oldu.
Bu operasyonlar sırasında birçok tehdit ve şantaja maruz kaldığına yürekten inanıyorum. Hiçbirine pabuç bırakmadığı için bedelini hayatıyla ödemek zorunda kaldı. Vefatının hemen arkasından da FETÖ’cü yazarların ‘’Yaşasın Cehennem’’ temalı twitleri de bu kazanın arkasında kimlerin parmağı olduğunu çok net gösteriyor.
FETÖ ile hukuki yollardan mücadele etmek gerçekten çok zor. Çünkü bu örgüt eskiden devletin her kademesinde görev aldı. Hangi kurumun nasıl tepki vereceğini önceden bilip ona göre pozisyon alabiliyorlar. Delil bırakmadan işlerine devam edebiliyorlar. Ancak Mustafa Alper gibi hâkim savcılarımız sayesinde birer birer deşifre oluyorlar.
Hem mesleki birikimi yüksek olduğu için suçlu ile suçsuzu ayırt edebilmek hem de hiçbir şantaja boyun eğmemek gerçekten zor bir iş. Bu operasyonlar Türkiye tarihinin en büyük operasyonlarıdır. Yapılan iş asla hafife indirgenemez. Bilmeden meydana gelen bir yanlışlık 80 milyon vatandaşın ahını almak anlamına gelir. Mustafa Alper’in şehit edilmesiyle birlikte Türkiye’deki tüm hâkim savcılara ‘’Sizin de sonunuz böyle olur, bizimle uğraşmayın’’ mesajı veriliyor. Ancak ben inanıyorum dik duruşunu kaybetmeden bunların üzerine yürüyecek yüzlerce hâkim ve savcımız var.