Muhammet Fatih Şahin
Muhammet Fatih Şahin

Tarihimizdeki 3. seferberlik

14 Aralık 2016 günü Cumhurbaşkanı Erdoğan muhtarlarla yaptığı toplantıda ‘Buradan tüm vatandaşlarımıza sesleniyorum. Anayasamızın 104. Maddesi’ne göre Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin başı olarak PKK’sıyla, FETÖ’süyle, DHKP-C’siyle ve adı, söylem, yöntemi ne olursa olsun, tüm terör örgütlerine karşı milli bir seferberlik ilan ediyorum’ diyerek yeni bir döneme girdiğimizi tüm dünyaya ilan etmişti.

PKK ile mücadele ediyoruz, ancak şu anda PKK terör örgütünün 9 bin 500 militanı etkisiz hale getirildi. Bazı medya kuruluşlarına el konuldu. Açıktan PKK propagandası yapan siyasiler gözaltına alındı, tutuklandı.

15 Temmuz darbe kalkışmasından sonra FETÖ ile kararlı bir mücadele dönemi başladı. Yaklaşık 100 bin örgüt militanı devlet kadrolarından uzaklaştırıldı. Örgütün medyasına, maliyesine, devlet kadrolarına ciddi ölçüde ket vuruldu. FETÖ geçtiğimiz günlere nazaran oldukça güçsüz, zayıf ve cılız bir hale getirildi.

DHKP-C ise gündemde hiç olmayan, medyatik olarak eylem yapamayan bir terör örgütü görüntüsü vermeye başladı.

Türkiye tarihine baktığımız zaman iki defa seferberlik ilan edildiğini görüyoruz. Bunların ilki Birinci Dünya Savaşı’na girmemizden hemen önce, diğeri ise İkinci Dünya Savaşı’na girmemize ramak kala aldığımız seferberlik kararıdır. Şu andaki yapılan ise üçüncü seferberlik kararı olarak tarihe geçiyor. Tarihte iki defa alınan seferberliklerin ikisinde de dünya savaşı yaşanıyordu.

Bu ülkede defalarca darbe teşebbüsleri yaşandı. Milletimiz de hazırlanan planları öncesinden göremedi. Milletimizin görememesi normaldi ancak devletimiz de bunları göremedi. MİT Müsteşarı’nın ifadeye çağrılması, Gezi eylemleri, 17 Aralık gibi darbe girişimlerinden önce Türkiye’de her şey günlük gülistanlıktı. Ancak hepsinde hükümet devrilmekten milletin verdiği destekle kurtuldu. Ancak değişen hiçbir şey olmadı…

Mısır’da darbe yapıldığı zaman bütün milletimiz ‘Mısır Türkiye’nin 30 yıl gerisinden geliyor’ söyleminde bulundu. Hiç kimse Türkiye’de darbe dönemi kapanmıştır yorumları yaparken dönüp de kendisine bakmıyordu. Hiç kimsenin aklında 15 Temmuz gibi kanlı bir darbe kalkışması ihtimali belirmiyordu.

Türkiye’ye baktığımızda geçtiğimiz günlere nazaran çok daha güçlü bir konumda bulunduğunu ancak buna rağmen seferberliğin ilan edildiğini görüyoruz. Kötü düşünmek, can sıkıcı konuşmalar yapmak istemediğimiz için düşmanın güçlü olduğunu, sinsi olduğunu ve harekete geçmek için işaret bekleyen piyonları olduğunu görmek istemiyoruz.

Eğer bu seferberlik ülkedeki durumun ciddiyetini anlatmak ve rehaveti önlemek için söylendiyse; yazılı olarak hiçbir yaptırım barındırmıyorsa ortada sıkıntılı bir durum yok demektir. Bu kuvvetli bir ihtimaldir. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan kendisini iyi ifade edebilen yapısıyla Türkiye’nin geçmekte olduğu günleri anlatırken çeşitli kelimeler ve söz sanatları kullanarak seferberlik kelimesini kullanmadan bu amacını gerçekleştirebilecek bir liderdir. Yani bu söz önümüzdeki günlerde alınacak bir seferberlik kararı için kamuoyunu hazırlamak için de söylenmiş bir söz olabilir. Bu da kuvvetli bir ihtimaldir.

‘Devletin tüm güç ve kaynaklarının, başta askeri güç olmak üzere savaşın ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde hazırlanması, toplanması, tertiplenmesi ve kullanılmasına ilişkin bütün faaliyetlerin uygulandığı; hak ve hürriyetlerin kanunlarla kısmen veya tamamen sınırlandığı bildiridir’ şeklinde özetlenen seferberlik neden ilan edildi? Ülkedeki birliği egemen kılınması, devlet kurumlarının daha hassas çalışması ve milletimizin aldığı en ufak bir istihbaratı bile yetkililerle paylaşması için mi alındı? Yoksa milletimizin bilmediği durumlar mı var? Bekleyip göreceğiz…

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X