Hükümete yakınlığı ile bilinen bazı köşe yazarlarının son günlerde yaptıkları açıklamalar uykumuzu kaçıracak kadar önemli ve korkutucuydu. Gazetecilerden milletvekillerine, genel yayın yönetmenlerinden büyükşehir belediye başkanlarına kadar geniş bir yelpazede ardı ardına geldi açıklamalar…
Söylenen kulis bilgilerine göre asker içerisinde FETÖ’cülerle iş birliği yapan belli bir grup varmış. Darbe arzusuyla yetiştirilmiş lakin bunu gerçekleştirecek ortam bulamamış olan bazı subayların 15 Temmuz’dan sonra darbe hevesleri tekrardan gün yüzüne çıkmış ve ordudan temizlenemeyen FETÖ’cülerle beraber yeni bir ihanet ortaklığına girişmişler.
15 Temmuz’dan sonra ülkede büyük çaplı FETÖ operasyonları başladı. Bu operasyonlarda on binlerce FETÖ militanı ihraç edildi. Yargıda ve emniyette çok ciddi temizlik hareketi yapıldı. Lakin TSK içerisindeki temizlik aynı ölçüde olamadı…
Çünkü, HSYK seçimlerinde hâkim ve savcıların siyasi kimlikleri biraz olsun açığa çıktı, 17-25 Aralık’tan sonra da Emniyette ciddi anlamda temizlik girişimi yapıldı. Ancak askerlerin FETÖ’ye ne kadar yakın olduğunu gösteren somut bir olay yaşanmadı. 15 Temmuz darbe gecesinde görev alan subayların dışında FETÖ’ye yakın olan subaylar ne yazık ki diğer kurumlarda olduğu kadar tespit edilemedi.
Önceki yazılarımda referandum sürecinin kolay geçmeyeceğini, TSK’daki bütün FETÖ’cülerin 15 Temmuz ihanet kalkışmasında görev almadığını, olası bir başarısızlık durumu göz önünde bulundurulduğu için kırk yıllık yapılanmanın riske atılmadığını söylemeye çalışmıştım. Şimdi de iktidara yakın bazı çevreler tarafından aynı uyarılar yapılmaya başlandı.
ABD on yıllar boyunca FETÖ’yü besledi ve büyüttü. FETÖ üzerinden bütün İslam coğrafyasını kontrol etmeyi amaçladı. Başarılı olduğu takdirde Türkiye başta olmak üzere birçok ülkeyi avucunun içine alacak ve kıskıvrak ele geçirecekti. Ancak şu anda bu plan deşifre oldu. Türkiye Amerika’ya açıkça rest çekerek ‘Ya FETÖ ya ben’ dedi. Buna rağmen Amerika yönetimi FETÖ elebaşısını teslim etmemekte ısrar ediyor. Her gün onlarca militanı gözaltına alınan, millet nazarında hiçbir karşılığı olmayan bir örgütü Türkiye’ye tercih etmesinin arkasında neden aslında çok basit…
Demek ki FETÖ’nün hala operasyonel gücü var! Rehavete kapılmamak lazım… Ancak karamsar da olmamak lazım, zira tarih tekerrürden ibarettir.
1962 yılında Menderes’in asılmasından sonra, idareyi elinde bulunduran TSK ülke yönetimini tekrardan sivillere teslim etme kararı aldı. Yapılan seçimler sonucunda Menderes’in devamı niteliğindeki partiler çoğunluğu ele geçirdi. ‘Biz Menderes’i astık, tekrardan onun partisi iktidara geldi. Biz boşuna mı darbe yaptık’ diyerek bu işe tepki gösteren ALBAY Talat Aydemir ve arkadaşları tarafından yeni bir darbe kalkışması yapıldı. Başbakan İnönü dahil birçok siyasetçi ve TSK mensubu generalleri bertaraf eden Aydemir Cuntası başarılı olsaydı Kenan Evren’den daha çok tanınan bir cuntacı olacaktı. Ancak bu büyük girişim İnönö’nün kıvrak zekasıyla bastırıldı.
Bir yıl aradan sonra Talat Aydemir ve arkadaşları tekrardan darbe girişiminde bulundu. Ancak bu sefer tecrübeli olan devlet aklı bu harekâtı çok kolay bastırdı ve Talat Aydemir ve arkadaşlarını idam ettirerek cümle âleme ders verdi…
ALMANYA VE TERÖR
Almanya başta olmak üzere batı dünyası her zaman kendinden olmayanı hor ve hakir görmüştür.
İnsanların başını ezmek için bebek katilleri ile dost olmaktan geri de durmamıştır.
Bekir Bozdağ’a yapılanlara şaşırdık mı? Hayır. 3 ay öncesinde de Meclis Başkanvekili Ayşenur Bahçekapılı’ya aynı terbiyesizliği yapmışlardı. Ona şaşırmış mıydık? Hayır.
Zaten teröristleri baş tacı yapıp saraylarda ağırlayan Almanya’dan başka bir tavır da beklemiyoruz.
Alman bakanlar Türkiye’ye gelirken artık biraz dikkat etsinler. Mütekabiliyet ilkesini unutmasınlar.