Muhammet Fatih Şahin
Muhammet Fatih Şahin

Yasama ve yürütme

Mevcut Anayasamızın mantıksal hatalarını anlattığım ‘Düşe Kalka’ yazısı okuyucularım tarafından büyük bir ilgi gördü. Yazının birçok noktada aydınlatıcı olduğu söylendi. Bundan sonra ise yeni bir yazı ile başkanlık sisteminin neleri içerdiğini, sistemin ne gibi yararları olduğunu anlatmam istendi. Aslında geçen hafta bu hafta yazacağım yazıyı yazacaktım ancak Musul Operasyonu çok kritik bir operasyondu ve bunun hakkında bir şey yazmasam olmazdı. Bunun için başkanlık sistemine bir hafta ara vermek doğru olacak diye düşündüm. Gecikmeli de olsa başkanlık sistemini anlatacağım ilk yazıyı kaleme alıyorum.

‘Türkiye devleti bir Cumhuriyettir.’ Bu cümle Anayasamızın ilk maddesidir, değişmez maddesidir, değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddesidir. Bu madde devletimizin yönetim tarzını oldukça net bir biçimde ifade ediyor. Yani milletin kendi idarecilerini seçmesi gerektiğini anlatıyor. İlk maddeden ifade edilen bu cümle Anayasa’nın geri kalanının nasıl şekillenmesi gerektiğine de ışık tutuyor. Yani bizim anayasamıza yazılacak her maddenin milletin iradesine olumlu katkı vermesi gerekiyor. Aksi takdirde Anayasamızın ilk cümlesi ile geri kalan cümleler arasında derin bir kopukluk oluşuyor. Milli iradenin devletin üç temel erkinin tamamında tecelli etmesi gerekiyor. Şimdi yasama ve yürütmenin nasıl şekillenmesi gerektiğine bakalım…

Yasama demek yasa yapan demektir. Kanun koyan ve devlet kurumlarının işleyişini belirleyen demektir. Bu görev de Gazi Meclisimizindir. Meclisimiz milletvekillerinden oluşuyor. Meclis’i oluşturan vekiller de millet adına faaliyet gösteriyor. Yani milletvekilleri kendi illerindeki insanlarla konuşan ülkedeki sıkıntılı meseleleri tespit eden ve bu konularla ilgili akılcı çözüm üreten kimselerdir. Ülkedeki şablonun esas belirleyicileri milletvekilleridir. Bundan dolayı yeni anayasada milletvekillerin mevcut yetkileri artırılmalı, kendi öz saygınlıkları korunmalı, kanun tekliflerindeki katkıları artırılmalı, görüşleri daha fazla dikkate alınmalı ve bürokrasinin dayatmalarına karşı kendini güvende hissedecek ortamları oluşturulmalıdır. Milletvekilleri çalışmıyor, fazla para alıyor gibi milletvekillerinin saygınlığını azaltacak spekülasyonların önüne geçilmelidir.

Yürütme erkini oluşturan yapı ise bakanlar Kurulu olmalıdır. ‘Devlet Başkanı yürütmenin başıdır’ ibaresi yeni anayasada bulunmamalıdır. Bu madde ile Devlet Başkanı’nı tek bir erkte konumlandırılmış oluyoruz dolayısıyla Başkan’a yasama ve yargı üzerindeki yetkiler verdiğimiz takdirde ise anayasanın özünü ihlal etmiş oluyoruz. Onun yerine ‘Cumhurbaşkanı yürütmeye liderlik eder, her hafta Bakanlar Kurulu’nu kendi liderliğinde olağan olarak toplar’ gibi anayasanın ilk maddesine uygun bir metin koymamız gerekiyor.

Bunun yanında yürütme erkini oluşturan Bakanlar Kurulu ve buna liderlik eden Devlet Başkanı ile yasama erkini oluşturan milletvekilleri farklı sandıklarda oylanmalıdır. Aynı oyla hem yasamayı hem de yürütmeyi seçmek kuvvetler ayrılığı ilkesine sonuna kadar tezatlık teşkil etmektedir. Zira hem milletvekilleri hem de Devlet Başkanı birbirinden bağımsız seçimlerle işbaşına geldiği için güçlü Meclis güçlü devlet başkanı anlayışı gerçekleşmiş olacaktır. Devlet Başkanı’na karşı dik durabilen milletvekilleri, milletvekillerine karşı dik duran Devlet Başkanı hayata geçirilmiş olacaktır.

Bunların yanında yasama erki ile yürütme erkinin birbirinden tamamen ayrı olması gerekmektedir. Eğer bir kişinin bakan olabilmek için milletvekili olması gerekiyorsa o sistemde yasama ile yürütme tamamen iç içe geçmiş demektir. Şu anda mevcut bakanını sorgulayan milletvekili parti içerisinde çatlak ses oluşturuyor görüntüsü oluşturacağı için kendi sonunu hazırlamış olacaktır. Dolayısıyla asıl görevi denetlemek olan milletvekili bu görevini ifa ettiği takdirde büyük bir problem oluşturmuş olacaktır. Kısaca yapmamız gereken husus milletvekillerini ve bakanları birbirinden bağımsız ve güçlü bir pozisyonda tutmak olacaktır.

Günümüz sisteminde yürütmenin başını halkoyuyla seçerken kalan kısmını milletvekilliği seçimleri ile seçiyoruz. Biraz oradan biraz buradan mantığı ile hareket ediyoruz. Sistematik bir idari anlayışla hareket etmiyoruz.

Eğer başkanlık sistemi referanduma sunulur ve halk da buna evet derse hem milletvekilliği hem de Devlet Başkanlığı seçiminin mutlaka tekrarlamamız gerekiyor. Aksi takdirde umutvari bir sisteme eski sistemin getirdiği çarpıklıklar ile girmiş oluruz. Bu da başkanlık sistemini destekleyen samimi insanlara gölge düşürmüş olacaktır.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X