CHP Bursa Milletvekili İlhan Demiröz, parlamentodaki görevinden önce de Bursa`nın çevre konularına duyarlı bir kentliydi.
Ziraat Mühendisleri Odası`nın başındayken yaptığı işler hala hafızalarda.
Demiröz, bu dönemde de çizgisini korudu ve çevreyi tahrip eden yatırımların karşısında durdu hep.
Tüm bunları, geçtiğimiz günlerde Plan ve Bütçe Komisyonu`nda yaşanan bir diyalog üzerine hatırlattım.
Komisyon tutanaklarından aynen yazıyorum:
CHP Bursa Milletvekili İlhan Demiröz: Değerli arkadaşlar, biz Kozağacı Vadisi’ndeki termik santralla uğraşırken bir de baktık ki Bursa’nın içinde,DOSAB’da, Demirtaş Organize Sanayi içerisinde bir termik santral daha kuruluyor ve günde bin 200 ton kömür yakılacak Bursa’nın içerisinde, 100 bin nüfuslu olan bir bölgede. Yani, bizim Bursa’dan başka gidecek yerimiz yok Sayın Bakan. Size özellikle belirtmek istiyorum. Bu DOSAB, bu yetkiyi, bu cesareti nereden buluyor? Ve kendisinin, oradaki basın mensuplarına ifadesi veya konuşması “Biz bu işi yapacağız” şeklindedir. Evet, ÇED raporunu orada ÇED’in nasıl yapıldığını biliyorum. DOSAB sanayi içerisinde olduğu için ÇED’le ilgili hemen olumlu ifadeler kullanılmış. Bursa’nın içerisinde böyle bir termik santral yapılıyor, bunun da arkasında kimlerin olduğunu, bu kadar cesaretle Bursa’nın içine nasıl geldiğini de öğrenmek istiyoruz. Çünkü günde bin 200 ton kömür yakılacak. Bursa’nın içerisinde kömür çıkmadığını da özellikle belirtmek istiyorum. Yani DOSAB’ın altında kömür yok, bu arkadaşlar su buharı ve elektrik üretecekler. 9 tane firma için o bölgedeki tüm insanları tehlikeye attıklarını söylemek istiyorum. Sayın Bakanım, son cümleyi şöyle bitirmek istiyorum: Tabii ki, bunu söylerken de inanın sıkılarak söylediğimi de ifade etmek istiyorum. Evet, ben de 33 yıl devlet memurluğu yaptım, 13 yıl idarecilik yaptım. İstifa etmek de bir süreç ve bu sürecin çeşitli faydaları var Sayın Bakanım, yani bunu size söylemekte ne kadar sıkıldığımı ifade etmek istiyorum. Şöyle faydaları var: Sizden sonra gelecek kişiler bu olayda bir istifa müessesesi olduğunu düşündükleri takdirde, inanın, o maden ocaklarını, o termik santralları, her bölgeyi kendileri kontrol eder. Onun için bu müessesenin çalıştırılması gerek. Bu da bir onurdur. Şartlar bunu elvermiştir. Bu şekilde yapmanızın uygun olacağını düşünüyorum.
Peki İlhan Demiröz`ün istifa çağrısına Bakan Yıldız ne demiş?
Derin bir sessizlik
Yani, yanıt yok…
Değirmenin suyu nereden Ferudun Bey?
2 sarhoş hidayete erip, Hak yoluna girmiş ve ilk işleri de oruç tutmak olmuş.
Sarhoşlardan biri, dayanamayıp her akşam iftardan sonra iki kadeh parlatıyor ve ertesi gün de tanıdğı bir hocaya gidip,” Hocam, oruç tutuyorum ama iftardan sonra iki kadeh içmekten de alamıyorum kendimi. Caiz midir?” diye sorarmış.
Hoca da: “Tabii ki evladım. Hem orucunu tutup hem de içkini içebilirsin” diyormuş her seferinde.
Diğer sarhoş ise kıvranıp dururmuş ve dayanamayıp soluğu arkadaşının yanında almış:
-Arkadaş, hem oruç tutuyorsun hem de içki içiyorsun. Bu işin sırrı nedir?
-Kolay arkadaş. Hem içkimi içiyor hem de ibadetimi yapıyorum. Çünkü kendime göre bir hoca buldum!
DOSAB yönetiminin, Hacettepe Üniversitesi`nden Gülen Güllü isimli hocaya, termik santral projelerini övdürmeleri, bana bu fıkrayı anımsattı.
Daha önce de yazdım, DOSAB yönetimi, önce Uludağ Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölüm Başkanı`na termik santral projelerine danışmanlık teklifi yapıyorlar.
Ancak Uludağ Üniversitesi`nden ret yanıtı aldıkları için rotayı Hacettepe Üniversitesi`ne çeviriyorlar.
Ve ithal bir hoca danışmanlık teklifini kabul ediyor.
Şimdi o hocanın verdiği raporu, “41 Soruda 41 Cevap” başlıklı bir kitapçık haline getirip, birkaç yaygın gazete ve bir yerel gazete aracılığıyla dağıttırdılar geçen hafta sonu.
Aslında, o kitapçığın ismi `41 soruda 41 palavra` olması gerekiyordu ya, neyse.
Nitekim, başta TMMOB İKK Genel Sekreterliği olmak üzere Bursa`daki akademik odaların tamamı,Demirtaş`ta yapılmak istenen termik santral için, insan sağlığına ve çevreye son derece zararlı olduğunu söylemesine rağmen, bu kitapçıkta termik santralın ne kadar çevreci bir yatırım olduğu anlatılıyor.
Ancak işin başka bir boyutu daha var.
Termik santralı aklama paklama kitapçığının basım ve dağıtım parası kimin cebinden çıktı?
Öyle ya, gazeteler bunu bedava dağıtmadı.
Birkaç gazetede dağıtılan bu kitaçığın faturasının 10 binlerle ifade edildiğini de biliyoruz.
Ayrıca, kitapçığı basan ajans da hatra binaen bu hizmeti vermemiştir.
Peki bu paralar kimin cebinden çıktı?
Kuşkusuz Ferudun Kahraman`ın fabrikası Sunteks`in kasasından çıkmadı.
O zaman DOSAB`ın kasasından ödendi.
Yani, DOSAB`da üretim yapan ve çoğu termik santrala karşı olan işletmelerin parası çarçur edildi.
Çünkü kuvvetle muhtemel termik santral kurulamayacak.
Ve DOSAB yönetimi de hayata geçmeyecek bir proje uğruna, sanayicilerin parasını sokağa attı.
Halka gidemiyorlar
DOSAB yönetimi, “ÇED sürecinde zorunlu olmamasına rağmen, biz yine de bölge halkına termik santralı anlatacağız” demişti.
Bu sözü aylar önce vermişlerdi.
Ancak koca bölgede, sadece bir siteye girebildiler.
O da sessiz sedasız.
Başta Panayır ve Demirtaş olmak üzere bölgede onları gören kimse yok.
Çünkü bölge halkı, santral savunucularını mahallelerine sokmayacağını ilan etmişti.
Hani halka, termik santralı anlatacaktınız?