Mustafa Özdal
Mustafa Özdal

Digital eğitim sosyalleşmeye vakit bırakacak

Köşe Yazısını Dinle

Bu hafta bir eğitimciyle, eğitimi konuşuyoruz.

Okullarda sınırlı da olsa yüz yüze eğitim başladı.

Özel okullar pandemi sürecini nasıl geçirdi?

Pandeminin öğrenci, öğretmen ve veliler üzerinde etkisi nasıl oldu?

Online eğitimden verim alındı mı?

Online ve yüz yüze eğitim arasındaki farklar nelerdir?

Yönder Okulları’nın gelecek hedefleri?

Konuğumuz Yönder Okulları Eğitim Lideri Dilek Gül Güleryüz.

“HERKES YÜZ YÜZE EĞİTİMİ ÖZLEDİ”

Okullarda yüz yüze eğitim belirli sınıflarda da olsa başladı. Öncelikle Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu kararını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye UNESCO verilerine göre, okulları en uzun süre kapalı tutulan ülkelerden biri. Bu süreçte çocuklar  birçok  becerilerinden mahrum bırakıldılar. Dolayısıyla okulların açılmasını elzem görüyoruz. Hem fiziksel hem psikolojik hem de akademik olarak etkilendi çocuklar. Tabii, sıfır risk var diye bir şey söyleyemem. Ama çok özenli önlemler  almak ve süreci iyi yönetmek diye bir şey vardır. Yetişkinler, okul yönetimi ve bakanlık da bu önlemleri  en iyi şekilde almaya çalışıyor.

Öğrenciler normal şartlarda tatili severler. Özellikle kar yağdı mı, akıllarına tatil gelir. Online eğitim nedeniyle eğitime ara verilmedi ama öğrenci okula da gitmedi. Bu durumun öğrenciler üzerindeki etkisi nasıl oldu?

Öğretmenlik yaptığım dönemden hatırlıyorum, öğretmenler de senede bir, iki kez kar tatili olmasını isterler. Değişiklik oluyor. Ama artık içinde bulunduğumuz durum bunun çok ötesine geçti. 11 aydır çocuklar evden eğitim görüyor. Bu onları çok zorladı.  Boyun, göz ve çeşitli fiziksel sorunlar çıkmaya başladı. Bunun dışında çocuklar oyun oynamayı unuttular, iletişim kurmalarında birtakım sıkıntılar başladı.  Okul, çocukların sadece akademik bilgiler edindikleri yerler değildir. Aynı zamanda sosyalleştikleri ve hayatlarını şekillendirdikleri büyük bir sistemin küçük bir parçasıdır okul. Çocuklar, okulda birçok konuda kendilerini geliştirir ve yetiştirir.  Evet online eğitimde akademik anlamda  eksiksiz ilerlemeye çalışıyor tüm okullar. Ama psikolojik anlamda, oyun beceresi  noktasında çok ciddi olumsuzluklar yaşıyorlar.

 

“TEDBİRLERLE RİSKİ EN AZA İNDİREBİLİRİZ”

Okulunuzda hangi tedbirleri uyguluyorsunuz?

Tabii Yönder Okulları olarak pandeminin ilk günlerinden itibaren, sanki ertesi gün okul açılacakmış gibi davrandık ve önlemlerimizi hep bu doğrultuda aldık.  Her an hazır olmak gibi bir mottomuz vardı. Şu anda da aynı şekilde  okulumuz hijyen anlamında oldukça dikkatli bir şekilde süreci yönetiyor. Temizlik personelinin sayısını arttırdık, tabii ki maske, mesafe ve diğer tedbirlere uyuyoruz. Sınıflarımız zaten çok geniş, 50 metrekarenin üzerinde. Böyle olunca bir öğrenciye düşen alan daha fazla oluyor. Sınıfları da yeterince doğru sıklıkta havalandırdığımızda riski azaltmış oluyoruz. Yine söylüyorum, kurumumuzda veya başka yerde sıfır risk var demek doğru değil. Ama süreci doğru yönetmek , doğru önlemler almak ve önlemleri sürekli hale getirmek önemli.

Öğrenciler ve velilerin yüz yüze eğitimle ilgili kaygıları var mı?

Kuşkusuz her öğrenci ve her veli süreçten aynı şekilde etklenmiyor. Kaygı düzeyi yüksek veli veya çocuklarda bunu daha sık görüyoruz.  Ancak bu böyle devam edemez. Bu pandemi bitecek, belki başka bir pandemi başlayacak.  Dolayısyla bu tür durumlarda önleyici rehberlik, yani bizim tanımlamamızla değişim sistemi ile sürece dahil olmaya çalışıyoruz. Özellikle bu tür sorunlar yaşayan öğrenci  ve velilerimizin değişim servisi sayesinde sürece daha rahat adapte olmasını sağlıyoruz.

 

“ÇOCUKLAR KOŞMAYI VE OYUN OYNAMAYI UNUTTULAR”

Yüz yüze eğitime başlayan öğrencilerin durumunu nasıl gözlemlediniz? Mutlular mı?

Öğrenciler çok mutlu. Şu anda 8.  ve 12. sınıflar okulda. Anaokulu öğrencileri zaten sürecin başından bu yana okuldalar. Normalde değişim ya da sağlık servisine, parmağına kalem batması ya da omzunu duvarda çizdirmesi gibi  günde 3, 4 basit vaka gelirdi. Ancak okulların ilk açıldığı dönemde bu servislere başvuru sayısı 40,45’i buldu.  Neden? Çünkü çocuklar yürümeyi veya koşmayı unutmuşlar. Oyun oynamayı, arkadaşlık etmeyi unutmuşlar. Bunlar çocukların en büyük ihtiyacı bu dönemde.

Online eğitimden verim alabildiniz mi?

Akademik anlamda verim alındı. Bu süreç bize bazı gerçekleri öğretti. Aslında dört işlemi öğretmek veya öğrenmek ya da çayın ülkenin hangi bölgesinde yetiştiğini öğretmek çok büyük sorun değilmiş. Bunlar online eğitimde de pekala öğretilebiliyormuş.  Elbette çocukların bundan etkilenişi ve alış düzeyleri bir birinden farklı. Akademik anlamda büyük ölçüde kazanımlar yerine getirildi. Eksikleri olan öğrencileri de yine online eğitimle açıklarını kapattık. Ancak sosyal ve psikolojik anlamda çok zor bir süreç oldu.

Peki online eğitim, eğitim kalitesini nasıl etkiledi? Çünkü  özellikle özel okullar sosyal aktivite hizmetleriyle öne çıkan eğitim kurumları.

Elbette olumsuz etkiledi. Öğrencilerimiz okula geldiğinde her türlü imkândan faydalanabiliyordu. Yüzme havuzu, okçuluk, tenis, voleybol, basketbol, buz pateni pisti ve şu anda sayamayacağım 40 etkinlik var okulda. Bunları yapamadılar bu süreçte.  Bu anlamda çocuklar hayallerine  ulaşamadılar.

 

“YÖNDER OKULLARI OLARAK SÜRECİ RAHAT GEÇİRDİK”

Yönder Okulları, bu süreci nasıl geçiriyor?

Yönder Okulları bir Üstün Dökmen Akademi markasıdır. Aynı şekilde Küçük Şeyler Anaokulları da… Okullarımız,  merkezi İstanbul’da olan Üstün Dökmen Akademi tarafından yönetilir ve denetlenir. Bu süreçte akademinin  çok ciddi desteklerini gördük. Bundan önce de aynı şekilde  ilerliyordu ama bu süreçte böyle güçlü bir yapının içinde olmak bizi çok olumlu etkiledi. Kurucularımız Prof. Dr Üstün Dökmen ve Uzman Psikolog Süleyman Hecebil, zümre toplantılarımıza katılarak süreci yönettiler. Böylesine güçlü iki ismin yanı sıra, Bursa’da da psikolojik danışman Ersin Yılmaz ile sürecimiz devam ediyor. Kendisi kurucumuzdur. Tabii psikoloji alanında uzman olan kurucularımızla süreç çok daha kolay yönetiliyor.  Bu anlamda şanslı yöneticilerden biriyim.

 

“PANDEMİ BİZE FIRSAT OLDU”

Çağımız digital çağ.  Ve yaşamımızda digitalleşmenin payı  her geçen gün artıyor. Pandemi nedeniyle  zorunluluktan uygulanan online eğitim, gelecek için altyapı oluşturdu mu?Yani pandemi olmasa da gelecekte online eğitimin daha fazla olacağını söyleyebilir miyiz?

Pandemi bu süreci çok hızlandırdı. Pandemi hiç olmamış olsaydı da digitalleşme elbette olacaktı ama son 1 yılda  yaşadıklarımız bunu çok hızlandırdı. Pandemi bitecek ve online eğitim hayatımızdan çıkacak diye bir şey yok.  Pandemi ile akademik becerilerin çok zor olmadığını öğrendik. Üstelik online eğitimle aynı anda çok sayıda öğrenciye hitap edebiliyorsunuz. Pandemi, bizim gibi, yani  psikolojik güvenliği çok önemseyen ve süreci bunun üzerine inşa etmek isteyen okullar için büyük bir fırsat oldu. Yani akademik süreçleri çok farklı kanallardan yürütüp, okullardaki sosyalleşmeyi artırabiliriz. Online eğitim, çocukların daha fazla oyun oynaması, daha fazla etkinlik yapabilmesi, daha fazla sosyalleşebilmesi,  daha da önemlisi 21. Yüzyıl yaşam becerilerini daha fazla edinebilmeleri için daha çok zaman bırakacak. Örneğin  eleştirel düşünmeye, medya okur yazarlılığına, Fen okur yazarlılığına,  Matematik okur yazarlılığına  daha fazla vakit kalacak. Elbette her çocuk sanatçı, ressam, müzisyen ya da sporcu olacak diye bir şey yok.  Tabii okulumuzdan da çok ünlü basketbolcular, İdil Biretler çıksın isteriz ancak bu olmuyorsa bile sanat ve spor kültürüne sahip çocuklar yetiştirmek isteriz. Bu da vakit isteyen, üzerinde çalışma gerektiren bir hedef.  Bu anlamda digitalleşme sürecinin bize katkıları olacaktır.

 

“ÖZEL OKULLAR ÇOK ÇABUK TOPARLANACAKTIR”

Pandemi nedeniyle eğitim kurumları olumsuz etkilendi. Özellikle özel eğitim kurumları. Genel olarak özel eğitim kurumlarının durumunu özetleyebilir misiniz?

Evet Türkiye genelinde, özellikle Bursa’da devlet okullarından özel okullara geçişler oldu.Yani her okulda az veya çok kayıplar oldu. Pandemiden etkilenmeyen çok az kurum ve kişi var. Ama bu süreç geçici ve özel okullar çok çabuk toparlanacaktır.  Çünkü özel okullar devletin sırtında çok büyük bir yükü de alarak devam ediyor. Bu da devlet okullarına daha fazla imkan götürmeyi de sağlıyor.  Özel eğitim kurumlarının niteliğini ve sayısını ne kadar artırabilirsek, bu ülkenin çocukları için daha büyük bir fırsat yaratmış oluruz.

 

“DAHA GÜÇLÜ VE EMİN ADIMLARLA İLERLİYORUZ”

Özel öğretimin yaygınlığı ve geleceğiyle ilgil öngörünüz nedir?

Özel okullar son 7-8 yılda öğrenci ve sayı bakımından artış gösterdi. Evet bu süreç özel okulları olumsuz etkiledi ama sanki süreç toparlandığında özel okullar ayakları yere sağlam basarak ilerleyecektir. Çok şey öğrendik çünkü bu süreçten. Aslında herkes öğrendi ama biz öğretmenler çok daha fazla şey öğrendik.  Çocukların nasıl yetiştirilmesi gerektiğini daha net görmüş olduk. Daha çok üretim odaklı çocuk yetiştirmenin önemini, daha çok sosyal becerileri gelişmiş öğrenci yetiştirmenin kıymetli olduğunu, sosyal yaşam problemleri çözmenin  havuz problemi çözmekten daha değerli olduğunu öğrendik. Dolayısıyla daha güçlü ve emin adımlarla ilerliyoruz. Bu nedenle özel okulların  sayılarının da niteliklerinin de artacağını düşünüyorum.

Özel okul, biraz da maddiyat çağrıştırıyor. Çocuğunu  özel okula yollayan veli, önemli bir bütçeyi gözden çıkarması lazım. İçinde bulunduğumuz ekonomik şartlar bakımından özel okulların geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Bu bir eğitim hizmeti ve bunun da bir bedeli var. İnsanlar da çoğu zaman gelir düzey çok yüksek olmasa da başka  şeylerden kısarak özel okuldan hizmet almayı tercih  edebiliyor. Bu çok büyük bir fedakarlık ve saygı duyuyorum. Anne ve babalar için zorluklara katlanmak demektir bu. Bu anlamda kendi velilerimle de gurur duyuyorum. Bizim veli profillerimiz daha çok çalışan insanlardan oluşuyor. Anlayışlı davranıp süreç içinde destek oldular bize.  Ben onların gerçekten ne kadar zor şartlar altında süreci yönettiklerini biliyor ve bunu da çok kıymetli buluyorum.

 

“SADECE AKADEMİK EĞİTİMLE OLMAZ”

Yönder Okulları’nın gelecek hedefleri?

Yönder Okulları ve Küçük Şeyler Anaokulu çok sağlam adımlarla ilerleyen kuruluşlar. Ben de 8 yıldır bu ailenin içindeyim önce veli daha sonra da yönetici olarak. Kurumumla, markamızla, meslektaşlarımla çok gurur duyuyorum.  Biz bu yolda, benzer hedeflerle birlikte yürüyoruz. Gelecek için sağlam  nesiller yetiştirmek üzere yola çıktık. Ve bunun yalnızca akademik becerilerle olmayacağını biliyoruz. Özellikle ana okulu eğitiminden başlayıp liseye kadar devam eden bir sürecimiz var. Yönder Okulları, daha çok Küçük Şeyler Anaokulu’ndan beslenir.  Öğrenci, anaokulundan başlayıp, liseye kadar bizim okullarımızda devam eder. Farklı okullardan gelen çocuklarla Nilüfer Küçük Şeyler Anaokulu’ndan gelen çocuklar arasında bariz farklar olduğunu gördük. Çünkü Küçük Şeyler Anaokulu’nun programı çok daha zengin ve kıymetli. Türkiye’nin en iyi okul öncesi anaokulu dersem yanlış olmaz. Biz de  Yönder Okullarında benzer perspektifle süreci yönetiyoruz. Bizim bayrağımız sadece akademik olarak dalgalanmıyor. Akademik süreçlerin çok önemli olduğunu biliyoruz ama öğrenci alttan psikoloji ve sosyal süreçlerle desteklenmezse bir yerde mutlaka sıkıntı yaşanır ve yıkılır. Dolayısıyla çocukların hem psikolojik güvenliklerini sağlamaya hem de sosyal becerilerini geliştirmeye çalışıyoruz. Yoksa gerçekten toplama ve  çıkarmayı,  okuma,  yazmayı  ya da çayın hangi yörede yetiştiğini öğretmek iş değil. Ama bunları nedenleriyle, nasıllarıyla, çeşitli bağlantılar kurarak mümkün oldukça çocukların birbirlerine soru sormaları sağlayarak ve süreci zenginleştirerek öğretirseniz, ilerleyen zamanlarda çocuk önüne çıkan herhangi bir soruda 4 veya 5 seçenekten doğruyu bulması hiç de zor olmayacaktır.

Son olarak neler söylemek istersiniz?

Tüm meslektaşlarıma öğrencilere ve velilere sağlıklı bir dönem diliyorum.

FOTOĞRAFLAR: BİRCAN ÖRSEL

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X