Mustafa Özdal
Mustafa Özdal

Mudanya’da faaliyet raporuna ret

Referandum gündeminin yakıcılığı süredursun, Mudanya‘da da önemli gelişmeler devam ediyor.

Dünkü yazımda  AK Parti ve MHP gruplarıyla, eski CHP‘li 4 bağımsız üyenin Başkan Türkyılmaz‘ın faaliyet raporuna ret oyu verileceğini okumuştunuz.

Sürpriz olmadı ve faaliyet raporu 15 ret, 10 kabul oyuyla reddedildi.

Yine dün de yazdığım gibi faaliyet raporunun üçte ikiden az çoğunlukla reddedilmesiyle Başkan Türkyılmaz’ın koltuğu elinden gitmeyecek.

Ancak, dün sadece 2 fazla ret oyu, Mudanya Meclisi’nin düşmesi anlamına gelecekti.

Ayrıca faaliyet raporunun reddedilmesi, gelecek günlerde yaşanacaklarının habercisi olabilir.

Yani, CHP içindeki yeni bir tartışmabaşka gelişmeleri tetikleyebilir.

Çünkü artık CHP, Mudanya Belediye Meclisi’nde muhalefet konumuna düştü.

Bunu iki gelişmeden anlıyoruz.

Bir, tüm komisyonlarda  CHP muhalefet partisi artık.

İki, faaliyet raporu AK Parti, MHP ve bağımsızların ittifakıyla reddedildi.

Öte yandan, gelecek oturumlarda bütçe ve kesin hesap raporları oylanacak.

Ve yine AK Parti, MHP ve bağımsızların ittifakıyla bütçe ve hesap raporları da reddedilecek.

Yani artık CHP’yi Mudanya‘da zor günler bekliyor.

Peki Mudanya Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz için, bu durum ne anlama geliyor?

CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun Mustafakemalpaşa mitinginde karşılaştığım Türkyılmaz, “Ben Mudanya Belediye Başkanıyım. Muhalefete düşmem” dedi.

Yani Türkyılmaz‘ın  son gelişmeleri umursamadığını anladım.

————————

 

Ankara gelişmelere ne diyecek?

 

Mudanya‘daki iki gelişmeden sonra gözler CHP Genel Merkezi‘nde…

Öyle anlaşılıyor ki İl Başkanı Şadi Özdemir, yaşananlara müdahil olmayacak.

Ancak Ankara‘nın gelişmelere kayıtsız kalmayacağına dönük haberler geliyor.

Ne yapacağına dair somut bir bilgi paylaşamam.

Ancak seyirci kalmayacağı iddiasını aktarabilirim.

Tabii referandumdan sonra.

————————

 

Referandum

 

Şu günlerde sıkça karşılaştığımız tek soru, referandumun nasıl sonuçlanacağı.

Ancak sonuçtan çok 17 Nisan sabahı nasıl bir Türkiye’ye uyanacağım beni daha çok ilgilendiriyor.

Aslında HSYK ve Anayasa Mahkemesi ile ilgili maddeler dışında, 17 Nisan sabahı herşey eskisi gibi olacak.

Bakanlar görevlerine devam edecek, cumhurbaşkanının yetkileri mevcut sistemde olduğu gibi sınırlı kalacak, milletvekilleri bugün olduğu gibi kanun yapabilecekler.

Yani 2019‘a kadar hiçbir değişiklik olmayacak.

Ayrıca Anayasa Mahkemesi ile HSYK, FETÖ ve diğer vesayet odaklarından temizlendiği için, o iki maddenin hemen yürürlüğe girmesinin de pratikte pek fazla bir anlamı yok.

Cumhurbaşkanın partili olmasının önünü açan maddenin de hemen yürürlüğe girmesinin bir sakıncası olduğunu düşünmüyorum.

Nitekim, mevcut Cumhurbaşkanı zaten partisini inkar etmiyor.

O zaman, neden  bu referanduma, kader seçimi gibi anlamlar yükleyerek, hadiseyi adeta bir varoluş veya yok oluş meselesine dönüştürüyoruz?

Hayır bloku, referandumu Türkiye‘nin bir beka sorunu olarak nitelendirirken, evet’çiler ise meseleyi salt bir demokrasi sorunu olarak görmekten hareketle bir rejim değişikliğine gidileceğini öne sürüyor.

Hal böyle olunca, iki sonuç da bir kesimi memnun etmeyecek görünüyor.

O halde referandumdan hemen sonra siyasetçilerin ilk işi, sandık  sonucunun  toplumsal kırılmalara yol açmasını önlemek olmalı.

Referandumu hangi taraf kazanırsa kazansın, yeni bir balkon konuşmasına çok ihtiyacımız olacak. 

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X