Mustafa Özdal
Mustafa Özdal

Sel felaketlerinin nedeni coğrafya bilimini yok saymak

Bursa’daki sel felaketi can kayıplarına yol açarken, “ihmal var mı?” sorusunu gündeme getirdi. Nilüfer Belediye Başkan Yardımcısı Osman Ayradilli, sel felaketlerinin tesadüf olmadığını belirterek “Felaketi yaratan bizdik. Coğrafya bilimi yok sayılınca böyle felaketler olmaya başladı. Oysa coğrafya demek çevre demektir.Binlerce yıl önce oluşan yapılaşmaları bozmaya başlayınca, doğa size cevap veriyor ve sonucu böyle felaketler oluyor” dedi.

Ayradilli, dere ıslahlarının kent merkezlerinde yapıldığını ancak asıl tehlikenin dağ yamaçlarında olduğunu  kaydetti. Kentsel dönüşüm konusunda da öneriler getiren Ayradilli, değerli plan yapılması gerektiğini vurguladı:

“Geçmiş yıllardaki yapıların yüzde 90’ı zaten teknik olarak riskli.  Ne yapılması gerekir? Kentlerin yenilenmesi ve gençleştirilmesi adına planların ada ve parsel bazında değil, bölgesel olarak yapılıp, yenilenmesi gerekir.”

Pazartesi Söyleşileri’nde bu hafta, Bursa’da yaşanan sel felaketlerini mercek altına aldık.

Konuğumuz Osman Ayradilli, sel felaketlerinin nedenleriyle ilgili tespitlerini paylaştı.

Kentsel dönüşümde de görüşlerini paylaşan Ayradilli, çözümün genel planlardan geçtiğini söyledi.

Belediye meclis üyeliği yolculuğuyla başlayıp, balık avcılığı tutkunluğuyla noktaladığımız söyleşide Ayradilli’ya siyasi hedeflerini de sorduk.

 

Bu dönem yeniden meclis üyesi seçilerek, ara verdiğiniz kent yöneticiliğine yeniden başladınız. 1989 yılından bu yana aralıklarla belediye meclis üyeliği yapıyorsunuz. Nasıl gelişti meclis üyeliğiniz?

 

Sayın Bozbey’in büyükşehir adaylığı kesinleştikten sonra 30 yıllık arkadaşlığımız olan Turgay Erdem, Ankara’dan adaylık kararı kendisine tebliğ edilince yolda beni aradı. “Seninle çalışmak istiyorum” dedi ve ben de kabul ettim.

 

Süpriz oldu mu teklif?

 

Evet. Çünkü Turgay Başkan da ilk başlarda adaylığı istememişti.  Niyeti olmadığını biliyordum.

Ceyhul İrgil’in adaylığı konuşuluyordu. Sonunda  ikna oldu.

 

2 dönem önce, grup sözcülüğü dışında farklı bir göreviniz yoktu. Bu dönem, Nilüfer Belediyesi’nde başkan yardımcılığı görevini üstlendiniz. Mesai gerektiren bir iş başkan yardımcılığı. Yaşamınızı nasıl etkiledi?

 

Olumlu yansıdı. Yıllarca Bursa sevdalısı  olarak kentin sorunlarıyla zaten meclis üyesi olmadan da ilgileniyordum. Hiçbir zaman Bursa’nın sorunlarının dışında kalmadım. Bu kez masanın iki tarafındayım. Yani  sadece eleştiren değil, aynı zamanda icracı konumdayım.  Çok mu zor? Hem zor, hem kolay. Hem mimar, hem de şehir plancısıyım. Bu nedenle diğer arkadaşlardan biraz daha avantajım var.

 

“ŞEHİR PLANCILIĞI MİMARLIĞIN İHTİSAS ALANIDIR”

 

Sizin de ifade ettiğiniz gibi hem mimar hem de şehir plancısısınız. Mimarlıktan sonra şehir plancısı olmaya nasıl karar verdiniz?

 

Yıldız Teknik Üniversitesi’nde  mimarlık okumaya başladığım günden itibaren mesleğimi yapmaya başladım şantiyelerde ve bürolarda. Yani bir yandan eğitim alırken diğer yandan mesleğimi sahada uyguladım.   Çünkü mimarlıkta pratik yapmayınca, mesleği öğrenemiyorsunuz. Mimarlığı bitirdikten sonra şehir plancılığı bölümünü okudum. Şehir plancılığı hep sevdiğim bir meslekti. Tıp Fakültesi’nde nasıl ki 6 yıl okuyup, uzmanlık yapıyorsanız, ben de mimarlıktan sonra şehir plancılığında ihtisas yaptım. Şehir plancılığı, mimarlığın ihtisas alanıdır. Sadece şehir plancılığı veya mimarlık yeterli gelmeyeceği için, iki bölümü de okudum.

 

“FELAKETLER COĞRAFYA BİLİMİNİ YOK SAYDIĞIMIZ İÇİN GELDİ”

 

Malum, Bursa sel faciasıyla sarsıldı. Facianın ardından, dere yatağına yapılaşma yeniden gündeme geldi. Tek sorun, dere yatağına yapılaşma mı?

 

Sorun yine planlamayla başlıyor. Yüzlerce yıl önce, yani şehir plancılığı, mimarlık bilinmeden mesela Roma planları çok güzel planlardı. Bu Roma planlarını coğrafyacılar yaparmış. Çünkü planlama öncelikle coğrafya bilimidir.  Bizde ise daha yeni, 2020’nin şubat aylarında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı planlamada coğrafyaya önem vermeye başladı. Maalesef bizde coğrafya yok sayılınca böyle felaketler olmaya başladı. Oysa coğrafya demek çevre demektir.Binlerce yıl önce oluşan yapılaşmaları bozmaya başlayınca, doğa size cevap veriyor ve sonucu böyle felaketler oluyor.  Yeşil örtünün olduğu bölgelerde yağış çok fazla olur. Bakın tüm sel felaketlerinin yaşandığı yerlerde ağaçık alanların yoğun olduğunu görürsünüz.  Yüksek yerlerde su sızmalaryla başlayan birikintiler minik derelere, minik dereler ırmaklara, ırmaklar da nehirlere dönüşüyor. Siz bu yolları bozduğunuz zaman ki Kardeniz’de çok sık karşılarız, felaketlere davetiye çıkarıyorsunuz.  En son Bursa’da yaşanan 3 sel felaketine bakın. Setbaşı Köprüsü’nün dere yatakları düzenlendi, bir de alt yatakları oluştu. Alt dere yataklarına DSİ’nin sosyal tesislerini yaptınız. 1996’da bu bölgede sel felaketi oldu. Ama felaketi yaratan bizdik. 2006’da Alacahırka’da yine benzer sel felaketi oldu ve yine bir engelli vatandaşımızı kaybettik.  Yamaçlarda dere yataklarının oluşmaya başladığı andan itibaren bitki artıklarının yolu tıkaması sonucu, su bir şekilde yolunu buluyor.Bu işin yetkilileri kimlerdir? 2014’e kadar DSİ idi. 2014’te il genel meclisleri kapanınca yetkiler, büyükşehir belediyelerine devredildi. Ancak yılların tecrübeleri belediyelere aktarılamadı.  Yetkiler devredildi ama yılların birikimleri, deneyimleri belediyelere geçmediği için böyle felaketler oluştu.

 

“ASIL TEHLİKE MERKEZDE DEĞİL DAĞDA”

 

Sel felaketlerinin bir boyutu da dere ıslah çalışması. Kestel’deki facia özelinde soruyorum. Kördere’de ıslah sorunu var mıydı?

 

Genelde bir eksiklik var. Bu bölgede de var. Kent merkezlerinde dere ıslahları yapılıyor. Ancak 5 km dere ıslah hedeflenmiş 280 metre yapılmış. O da ovada. Ama asıl tehlike dağda. Ama Uludağ’ın kuzeyinden ama Gürsu’nun Kestel’in güney yamaçlarından gelen sularda. Maalesef buralarda değerli bir çalışma yapılmadı.

 

Bursa’da başka hangi bölgelerde taşkın alanlarda yapılaşma söz konusu. Yani, başka bölgelerde de tehlike var mı?

 

Maalesef vatandaşımız dağ yamaçlarında planlı alanların dışına, izinsiz alanların dışında yapılaşmaya gidiyorlar.  Bu yapıları inşa ederken, illa mühendis eli değmiş olması gerekmiyor. Vatandaşın duyarlı olup, sağdan, soldan, yukarıdan ne gelir bakması lazım.

 

Büyükşehir Belediyesi, 2015’te iklim değişikliği eylem planı hazırladı. Bu plan hayata geçti mi?

 

Hayır geçmedi. Sadece adı var. İmar uygulaması veya kaymakamlıklar ile ilçe belediyeleri eliyle yapılan plan yok.

 

“KENTSEL DÖNÜŞÜMDE DEĞERLİ PLAN ŞART”

 

Malum Bursa bir deprem bölgesi. Ve depreme dayanıksız birçok binanın yenilenmesi gerekiyor. Geçen dönem, 0,50 emsal  artışı yöntemiyle ağırlıklı olarak Nilüfer’de çok sayıda kentsel dönüşüm projesi hayata geçti. Ancak bu da dikey yapılaşmanın önünü açarken, alt yapı başta olmak üzere birçok sorunu da beraberinde getirdi. Yeni Büyükşehir Belediye yönetimi ise yoğunluğu artıran ve dikey yapılaşmanın önünü açan kentsel dönüşümü durdurdu. Sizin kentsel dönüşümde öneriniz nedir?

 

Kentsel dönüşüm sadece depreme dayanıklı binalarla bağdaştırılmamalı. Evet ana faktör bu.  Kent aslında yeni bir kent. Ama kentin önemli bölümü planlı yapılaşmalardan oluşmadı.  Yapıların ekonomik ömrü zaten bitmiş.  Geçmiş yıllardaki yapıların yüzde 90’ı zaten teknik olarak riskli.  Ne yapılması gerekir? Kentlerin yenilenmesi ve gençleştirilmesi adına planların ada ve parsel bazında değil, bölgesel olarak yapılıp, yenilenmesi gerekir. Genel anlamda   planların yenilenmesi,  ticari ve sosyal donatı alanlarının rezerve edilmesi gerekir. Uydu kentler çok pahalı bir iş. Mevcut alt yapının, yolların  yapılması, revize edilmesi çok daha hesaplı. Fransa’da, İngiltere’de uydu kentler yapılmıştır ama kaynak Afrika’dan gelmiştir. Bizim onlar gibi ekonomik kaynağımız yok. Bir uydu kentin maliyeti, yerinde dönüşümden 3-4 kat daha maliyetli bir iş.

 

Uydu kentler projesini destekliyor musunuz?

 

Öncelikle Bursa’nın konut rezervi sonuna kadar kullanılır ondan sonra yapılır. Çünkü uydu kentler inanılmaz bir maliyettir.

 

Yerinde dönüşümde de vatandaş ek maliyete katlanmak istemiyor. 

 

Vatandaş  1 liraya satın aldığı bir yeri kentsel dönüşümde 3 liraya çıkmasını istiyor. 250, 300 bin liralık yerinin 500, 600, 800 bin lira olmasını istiyor.  Böyle bir şey yok. O yapını ekonomik değerini yıllar içinde kullandınız. Bir koyundan iki post çıkmaz. Vatandaşın da elini taşın altına koyması lazım. 6306  sayılı yasa olumlu ama çok eksik. Neden? Uygulanmadı çünkü. Vatandaş kendi yapısını riskli ilan ediyor ama devlet kendi cebinden harcamak istemediği için vatandaşa yaptırmak istiyor. Bu  sosyal devlet ilkesine uymaz.

 

Kentin en büyük sorunları saymanızı istesem, ne söylersiniz?

 

Ulaşım ve değerli planlama. Çok basit bir örnek vereyim. FSM 20-30 yıl önce nasıl planlandı? Zemin, kapıcı katı, sığınak, depo. Bakın FSM’den bahsediyoruz. Üst katlar konut, manzarayı  görmek için. Aslında tam tersi olması lazım.  Toprakla bire bir ilişkisi olan yapı, en değerli alandır. Buradaki planlar ne oldu? FSM kendi kendine dönüştü. Hepsi kafeterya, lokanta gibi rekreait alanlara dönüştü. Dönüşümün kendisi budur. Bunu planlar öngörmediği için, yeni kentsel tasarım alanlarına ihtiyacımız var. Neyle? Mimarlıkla, imar planlarıyla. Ve en önemlisi kentsel peyzajla.  Biz peyzajı küçümsüyoruz ama aslında peyzaj tüm bunların bütününü kapsıyor. Her plan değerli değildir.  Kendi değerini kaybetmeden üzerine değer katarsa kimse o planı değiştirmek istemez.  Biz planları alalacele, düşünmeden, coğrafi ve kültürel analizleri yapmadan hayata geçiriyoruz. Ve planı çizimden ibaret görüyoruz.

 

“İTİRAZLARIMIZ DİKKATE ALINIYOR” 

 

Büyükşehir Meclisi’nde yapıcı bir muhalefet izlediğinizi görüyoruz. Evet Büyükşehir Meclisi’nde AK Partili ve MHP’li üyeler, çoğunlukta. Ancak çoğunluğa rağmen, itirazlarınız iktidar tarafından dikkate alınıyor mu? 

 

Alınıyor. Bunun bir öncesi, bir de sonrası var. Geçmiş yıllarda BUDO örneğinde olduğu gibi.  İDO’nun aşırı zammından sonra biz de yazılı önerge vermiştik. Bursa Büyükşehr Belediyesi nasıl şehir içinde ulaşımı sağlıyorsa  deniz ulaşımında da neden ulaşımı sağlamasın diye sorduk. Bazı konularda gereken şerhleri koyuyoruz. Tüm itirazlarımıza hayır dediklerini söyleyemem.  Ama siyasi ayrışmalarımız oluyor.  Mesela Büyükşehir Meclisi’nde Bursa Müftüğü’nün Yıldırım’da açmak istediği yatılı Kuran kursuna hayır dedik. Müftülük hem Yıldırım’da Kuran kursu istiyor hem de 15 Temmuz Demokrasi Meydanı’nda kendisine yer istiyor. Biz bunu reddettik.  Bazı konularda aceleci ve kolaycı davranıyorlar. T2 Tramvay Hattı yapılırken yalvardık, bu proje yanlıştır yapmayın diye. O dönemin AKP’li yöneticileri günlük 5 bin kişilik yolcu kapasitesine sahip hatta büyük yatırımlar yaptı. Bizi dielemdiler kent kaybetti. Muradiye Su’yu satmayın dedik, dinlediler Bursa kazandı.

 

“MAKAM HIRSIM YOK”

 

Yıllardır, belediye meclislerinde görev yapıyorsunuz. Bu dönem de başkan yardımcısınız. Hedefleriniz arasında belediye başkanlığı var mı?

 

Yok, samimiyetle söylüyorum yok. 1989’da SHP’deyken yine bir aile büyüğümüz Osmangazi’den belediye meclis üyesi yapmıştı beni. Daha sonraki yıllarda Gürhan Akdoğan, rica etti meclis üyesi olmam için.  Bu dönemde de Turgay Başkan, beraber çalışalım dedi, reddetmedim.  Daha çok görev teklif edilirse yapmak gibi bir eğilim var.  Diğer arkadaşları eleştirmek için söylemiyorum ama hırsla makam beklentim yok.

 

“DOĞAYI ÇOK SEVİYORUM”

 

Balık tutma hobinizin olduğunu biliyoruz. Söyleşiyi bununla kapatalım.

 

Doğayı çok seviyoruz. Karadeniz’in en yüksek dağlarında bir hafta hiçbir şey almadan, çadırımızı kurup kamp yapıyoruz. Bir doğasever olarak zirvelere çıkıyoruz. Dünyanın en güzel denizlerinden biri olan Marmara’da da 10 ay boyunca zıpkınla balık avlıyoruz.

 

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X