Mustafa Özdal
Mustafa Özdal

Tapu dairelerindeki ağır işleyişe vatandaş isyan ediyor

Faizler son yılların en düşük seviyesine inince, konut kredisi başvurularında da patlama oldu.

15 günde 140 bin civarında başvuru olmuş.

Yani kamu bankalarının, ekspertiz firmalarının, emlakçıların işi başından aşkın.

Tabii bunların arasında tapu daireleri de var ki, yazımın asıl konusu da onlar.

Dün bir tanıdığım dert yandı:

“Osmangazi Tapu Dairesi’nde 2 adet mülkün satışını yapacağım ama ne mümkün. Müracaat etmek için bile 15 gün sonraya sıra veriyorlar. Sadece bende değil, satış yapmak isteyen herkeste aynı sorun var. Wep Tapu diye bir sistem geldi işler hızlansın diye. Ancak bu yeni sistem daha yavaş. En az 15 gün bekliyoruz.

Bir de Alo 181 diye, vatandaşın işini hızlandırmak için kurulmuş bir hat var.

Bu numaraya ulaşmak ise deveye hendek atlatmakla eş değer.

Denilebilir ki, başvuru sayısı çok fazla ve tapu daireleri sınırlı personelle talebe yetişemiyor.

Öyle olsa keşke.

Çünkü, belirli bir ücret karşılığında anlaştığınız tapu takipçileri 1, bilemediniz 2 günde işinizi hallediyor.

Ancak vatandaş başvuru yapmaya kalksa en erken 15 gün beklemek zorunda kalıyor.

Ayrıca başvurunuzun kabul edilmesiyle, mülkünüzü satmış olmuyorsunuz.

Bir de satış süreci var.

O da en az bir hafta sürse, 3 hafta tapu dairelerinde deyim yerindeyse sürünüyorsunuz.

Evet durum bu.

Yani vatandaş mağdur.

Pandemi sürecinde durma noktasına gelen ekonominin çarkları, konut satışlarıyla dönmeye başlamışken, tapu dairelerindeki yavaş işleyiş süreci baltalıyor.

 

Sosyal medyaya düzenleme şart

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bakan Albayrak ve eşi Esra Albayrak için sosyal medyada yapılan çirkin yorumlara tepki göstererek, “83 milyonun sosyal medya terörü karşısında eli kolu bağlı kalmasını kabul edemeyiz. Bu kapsamda hukuki düzenleme üzerinde çalışıyoruz. Bu mecraların hukuki ve mali muhataplık tesis etmeleri için ne gerekiyorsa yapmalıyız. Erişim engeli, adli ve mali yaptırımları devreye sokacağız. Türkiye muz cumhuriyeti değildir. Yasama dönemi bitmeden bu meseleyi halletmeyi ümit ederim.

Geç olsa da yerinde bir açıklama.

Nitekim bu sosyal medya denilen şey, deyim yerindeyse, klavye teröristlerinin, haysiyet cellatlarının cirit attığı bir platforma dönüştü.

Maalesef, yargı da  yıllarca bu hakaretçiler karşısında  fazla hoşgörülü davrandı.

Başımdan geçen bir olayı paylaşayım.

Yıllar önce, sorumsuz bir kasaba siyasetçisi  yazımı sosyal medya hesabından paylaşıp, altına yorum yapılmasını istedi.

Tabii küfür ve hakaretler gırla gitti…

Küfür ve hakaret edenlerin kimliklerinden telefon numaralarına kadar tek tek tespit edip, avukatım aracılığıyla suç duyurusunda bulundum.

Sonuç:

Bir kişi dışında dava açılmadı.

Küfür ve hakaretler ağır eleştiri sayılmış.

Dava açılan o kişi de araya bir tanıdığımı soktu ve aracı kişi yalvarınca, şikayetimi geri çektim.

Böylece dosya kapandı.

Hasılı sosyal medya, yapanın yanına kar kaldığı bir bataklığı andırıyor.

Umarız Cumhurbaşkanı’nın sözünü ettiği girişimi yarım kalmaz.

 

Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu

 

Haber şöyle:

“Son günlerde ikinci el araç fiyatlarının büyük artış göstermesi ve otomobil fabrikalarının sıfır araçlarda kampanya yapması üzerine vatandaşlar sıfır otomobil bayileri önünde uzun kuyruklar oluşturdu. Daha önce ucuz olan ürünleri almak için görülen kuyruklar, fiyatları 110 bin  liranın üzerinde olan sıfır otomobiller için görülmeye başladı. Vatandaşlar sıfır

otomobil alabilmek için bayilerin önünde saatlerce kuyruk bekliyor.”

Fotoğraf Bursa’daki bir otomotiv bayisinin önünden çekilmiş.

Sözü şuraya getireceğim:

Son günlerde ÖTV indirimi yapılması için lobi faaliyetleri yürütülüyor ve kamuoyu yaratılmaya çalışılıyor.

ÖTV indirimi, durgun piyasaları canlandırmak için yapılır.

Yani sıfır kilometre araçların satışı yavaşsa ÖTV indirimine gidilir.

Ancak bu haber de gösteriyor ki, sıfır kilometre araçlarda talep sorunu yok, aksine talep patlaması yaşanıyor.

 

O demirler tehlike saçıyor

 

Dün sabah gazeteye gelirken aracımı park ediyorum.

Aracımı yanaştırırken, pat diye bir ses!

Önce ne olduğunu anlamadım, ardından sol ön lastiğin yarıldığını fark ettim.

Lastiğimi kullanılamaz hale getiren,  üstü kapatılmamış demirlerdi.

Kısa bir araştırmadan sonra demirlerin neden açıkta kaldığını öğrendim.

Bölgedeki esnaf, yol boyunca reklam tabelaları (totem) asmış.

Nilüfer Belediyesi ekipleri, tabelaları sökmüşler.

Esnaf, “Tamam tabelalarımızı söküyorsunuz ama bari demirlerin üstünü kapatın. İnsanların başına bir şey gelebilir” deseler de belediye ekipleri oralı olmamış.

Esnaf, kendi imkanlarıyla demirlerin üzerini kapatmış ancak sonuç ortada.

Hadi benim lastiğim gitti, önemli değil.

Ancak o demirler orada durduğu sürece, insanların  başına bir şey gelebilir.

Mesela birinin ayağı kayıp düşse, ucu sivri demirler canına bile mal olabilir.

Çok mu zor, 3 metrelik bir yeri traşlamak?

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X