Mustafa Özdal
Mustafa Özdal

Üniversite öğrencilerinin sınav isyanı

Malum, salgın nedeniyle ilköğretimden, üniversiteye kadar eğitime ara verildi.

Ne yaptı bu süreçte öğrenciler ve öğretmenler?

Teknoloji marifetiyle online eğitime geçtiler.

Yani açtılar bilgisayarlarını, bağlandılar internete,

tıpkı akıllı telefondaki görüntülü görüşme gibi hoca anlattı, öğrenci dinledi.

Online eğitimi tavsamadan disiplinli bir şekilde yürüten çok sayıda okul ve üniversitenin olduğunu duyuyorum.

Ancak Uludağ Üniversitesi’nde teknolojik alt yapı yetersiz olduğu için online eğitim yapılamadı.

Özellikle vakıf üniversiteleri, şehir dışındaki yüksek lisans öğrencileri nedeniyle uzaktan eğitim konusunda özel internet programlarını kullanıyorlar.

Yani salgından çok daha önce uzaktan eğitime hazırlıklıydı bazı üniversiteler.

Uludağ Üniversitesi’nde ise alt yapı olmadığı için, hocalar önce Zoom isimli programı kullanmaya çalıştı.

Ancak Zoom ile en fazla 100 kişi bağlanılabiliyor.

Diyelim ki sınıf mevcudu 400.

Bu durumda 300 öğrenci derse katılamadı.

Üniversitenin elinde başka bir program olmadığı için de, birçok bölümde online eğitim yapılamadı.

Ve önceki gün öğrencilere sınav duyurusu yapıldı:

-Sınavlar online e-sınav olacak.

-Test olursa 20 soru 20 dakika şeklinde olacak. Klasikte yoruma dayalı sorular sorulacak, cevap için önü arkalı tek kağıt kullanılacak. Kağıdın fotosu çekilip sisteme atılacak.

-Bütünlemeler de online, yani e-sınav olacak.

-Sınavlar 01-5 Haziran arasında olacak. Bu dönem e sınavlarla bitecek. Telafi eğitimi vs yok.

-Yaz okulu her şey yolunda giderse temmuz ayında başlayacak şekilde 5 hafta sürecek.

Duyuru böyle…

İyi güzel ama bu öğrenciler görmedikleri derslerin sınavlarını nasıl verecekler?

Yani teknolojik alt yapı yetersizliği nedeniyle online eğitim yapamayan bölüm hocaları, öğrencilere anlatmadıkları derslerden sınav mı yapacaklar?

Haliyle binlerce öğrenci isyan ediyor, ‘ne gördük de sınava gireceğiz?’ diyerek.

Bir de vermedikleri eğitimden sınava soktukları öğrencilere, ‘telafi eğitimi yok’ uyarısı yapılmış.

Eğitim mi verildi telafisi olsun?

Birçok hoca, kitabın tamamından sorumlu tutmuş öğrencileri.

Bir dersin kitabı 500-600 sayfa.

6 dersten sınav olduğunu düşünürsek, bir öğrenci yaklaşık 3 bin 500 sayfayı 1 ay içinde okuyup, öğrenmesi gerekir.

Durum bu.

Siz öğrencinin yerinde olsaydınız ne yapardınız?

 

Dünün yaşam koçları bugünün psikolojik danışmanları

Eskiden kendilerine yaşam koçu diyorlardı.

Sayıları da pıtrak misali her geçen gün artıyordu.

3 aylık kurslardan aldıkları koçluk sertifikalarıyla iş görüyorlardı.

Yani ne psikoloji, ne psikiyatri eğitimi almışlardı.

‘İçindeki gücü bul’, ‘Sen değişirsen dünya değişir’,Yepyeni ben’ gibi süslü sloganlarla müşterilerinin gözünü boyuyorlardı.

Peki tam olarak ne iş yapardı yaşam koçları?

Parası çok olanları yaşama bağlıyorlardı en kısa ifadeyle.

Aslında umut tacirliğiydi yaptıkları işin adı.

Artık yaşam koçu diye tanıtmıyorlar kendilerini.

Çünkü yaşam koçluğu kamuoyunda tepki aldı.

Daha oturaklı bir sıfat bulmaları gerekiyordu.

Ve kartvizitlerine artık psikolojik danışman yazdırıyorlar.

Kartvizitinde psikolojik danışman yazan birinin, üniversitenin psikoloji bölümünden mezun olduğunu anlarsanız değil mi?

Oysa bu sıfatı kullananlar, üniversitenin mesela işletme bölümü,  hatta lise mezunu olan dünün yaşam koçlarıdır aslında.

Yani üst satırlarda da yazdığım gibi, hiçbir bilimsel eğitim almadan bir takım kurslardan edindikleri sertifikalarla kendilerine psikolojik danışman diyorlar.

Oysa psikoloji de psikiyatri de bir bilim dalıdır.

Ve gerçekten çok iyi para kazanıyor dünün yaşam koçları, bugünün psikolojik danışmanları.

Hatta çoğu, bu mesleğe yıllarını vermiş psikologlardan ve psikiyatristlerden bile daha fazla kazandıklarını duyuyorum.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X