Niyazi Pakyürek
Niyazi Pakyürek
E-Posta: [email protected] YAZARIN TÜM YAZILARI

30 Ağustos zafer Bayramı’nı anarken

Osmanlı Devleti topraklarının paylaşıldığı Sevr Antlaşması’nın esasını, Birinci Dünya Savaşı sırasında İtilaf Devletleri arasında yapılan gizli paylaşma anlaşmaları oluşturur. Bu anlaşmaların Birinci Dünya Savaşı sırasında yapılmış olmasının nedeni, Balkan Savaşları’nın kaybedeni Osmanlı Devleti olduğundan Batılı emperyal devletlerin dış politikasında Osmanlı topraklarının bir an önce paylaşılması düşüncesi hâkimdi.

İtilaf Devletleri Birinci Dünya Savaşı sırasında dört gizli anlaşmayla Osmanlı Devleti’ni kendi aralarında bölüşerek İtalya’ya da pay vermişlerdi. 4 Mart- 10 Nisan 1915 tarihleri arasında İngiltere, Fransa ve Rusya arasında yapılan İstanbul anlaşması’nın ardından İtilaf devletleri, İtalya’yı ittifak saflarından ayırıp yanlarına çekebilmek için Osmanlı topraklarını Roma’ya peşkeş çektiler. Rodos ve 12 ada, İtalya’ya bırakılıyor, Trablusgarp’taki Osmanlılara ait haklar da ona devrediliyordu.

Skeys- Picot Anlaşması her ne kadar İtalya’dan saklı yürütülmüşse de 1017 başlarında durumu fark eden Roma, Londra Anlaşması uyarınca Anadolu’da kendisine verilmesi onaylanan toprakların kesinlikle belirlenmesini istedi. O sırada Selanik cephesinde İtalyan birliklerini de yönetmek isteyen İngiltere ve Fransa, bu çağrıya uymak zorunda kaldı. Böylece Nisan 1917’de yapılan anlaşmayla Antalya, Menteşe Sancağı, Konya’nın büyük bir kısmı, İzmir ve kuzeyi İtalya’ya bırakıldı.

Gizli anlaşmalar, İtilaf Devletleri’nin Osmanlı topraklarını paylaşıp kendi güdümlerinde yeni devletler kurmaya ve böylece “Doğu sorununu” çözmeye kararlı olduklarını gösteriyordu. Bolşevik ihtilali nedeniyle Rusya’nın savaştan çekilmesi, İngiltere ve Fransa’nın daha serbest davranmalarına imkân vermişti.

Birinci Dünya Savaşı sonunda İtilaf Devletleriyle Mondoros Mütarekesi’ni imzalayan Osmanlı Devleti, silahlarını teslim etmiş ve ordusunu terhis etmeye başlamıştı. Mondros Mütarekesi yürürlüğe girmesinden üç gün sonra Osmanlı toprakları işgal edilmeye başlandı.

Yunanlılar İtilaf Devletlerinin gölgesine sığınarak gizli ve açık tertipler hazırlıyordu. Yunanistan ve adalarla İzmir arasında haftada iki kez işleyen Rum torpidosu ile gizlice askeri eşya ve teşkilatta kullanılmak üzere eleman getirilmekte idi. Hedef, Aydın vilayetinin Yunanistan’a ilhakını bir oldu bitti haline getirmek için bir ihtilal çıkararak, hükümet daireleriyle, resmi kurumları işgal ve Türkleri öldürmekti. Diğer taraftan bütün varlıklarıyla Megali İdea’ya kendilerini kaptırmış olan İzmir Rumları, Yunanistan’a katılmak uğrunda, kararlı bir halde, teşkilatlı olarak çalışmaktaydılar.

30 Ağustos Zafer Bayramı Yunanlıların Anadolu’dan çıkarılışının zaferidir. Mesele Sadece cephelerde savaşmaktan ibaret değildir. Bu sürecin diplomasi tarafı da önemlidir. İstiklal mücadelesini veren kadro o zor şartlar altında bu mücadeleden galip çıkmış bizlere bu ülkeyi emanet etmiştir. Hareketin öncüsü olan Gazi Mustafa Kemal Paşa, Osmanlı’nın yıkılışını yaşamış biri olarak İstiklal mücadelesini vermiş ve emperyalist devletleri çok iyi tanımıştır.

Gazi Paşa 8 Mart 1922’de TBMM’de şunu söyler: Hangi istiklal vardır ki, ecnebilerin nasihatleri ile, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir…

Türkiye bir maymun değildir. Hiçbir milleti taklit etmeyecektir. Türkiye ne Amerikanlaşacak, ne Batılılaşacaktır. O, sadece özleşecektir.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X