ABD Doları dünyanın dövizi olma konumunu kaybederse Batı ekonomileri iflasa sürüklenir. Ayrıca dünyadaki dolar dengesinin değişmesi Amerikan ekonomisini çökertir. Bu demek oluyor ki, Amerika’nın kutsalı ABD Doları’dır ve Amerika kutsalını kaybederse dünyayı yeni bir dünya savaşına iter. Amerika buna hep hazırdır ve son birkaç yılda bu hazırlığını güçlendirme peşindedir.
ABD, bir taraftan Avrupa çevresini, bir taraftan Ukrayna, Gürcistan ile Rusya’yı, diğer taraftan Ortadoğu’yu ve diğer taraftan Çin’i de güneybatısından güneydoğusuna kadar çevirmeye ve kıskaç altına almaya çalışmaktadır. Ancak bütün bunlara rağmen Amerika’yı bekleyen tehlikeler yok olmuş değil. Doları bekleyen başka bir tehlike de Amerika’nın borçlarıdır. ABD devlet borçlarının kısa sürede gayri safi milli hasılanın % 100’ünü aşacağıdır. 2010 yılında 150 milyar doları aşan faiz ödemeleri 2020 yılında bir trilyon dolara yakın gerçekleşeceği tahmin ediliyor. Bunun yanında tamamen eskimiş altyapının yenilenmesi büyük yatırımları gerektiriyor.
Suudi Arabistan’daki darbenin bir nedeni de budur. Ama tek nedeni değil.
Amerika’nın tek dayanağı askeri gücünü devreye sokarak hak hukuk, uluslararası kurallar demeden enerji kaynaklarına, ekilebilir topraklara ve su kaynaklarına zorla hâkim olmak peşindedir. Bunun sonucu da bellidir. Bu durumda diğer emperyalist güçler ve zaten yarı sömürge olmuş ABD müttefikleri de bu kaos içinde Amerika yanında yer almaya zorlanacaktır. Bunun provaları Irak, Afganistan, Libya, Suriye, Suudi Arabistan, Kuzey Afrika, Körfez ülkelerinde yapılmaktadır.
Petro – dolar bu çatışmalarda anahtar rol oynamaktadır. Son Suudi Operasyonu bunun göstergesidir. Suudi Arabistan’da yapılan darbeyle Suud hanedanı bertaraf edildi ve yerine Selman hanedanı geçti. Bu mücadele burada biter mi? Kolay biteceğe benzemiyor ama ABD kendine lazım olanı elde etmiş durumda. Amerika’nın hedefi Aramko petrol şirketiydi ve bu şirketin adresini New York’a taşıdı. Bu şirketin değeri kimine göre on trilyon, kimine göre yirmi trilyon dolardır. Bu şirket artık ABD şirketidir tüm varlığıyla. Diğer taraftan, yeni Kral Selman Suudi Arabistan’ı ABD’nin güdümünde yeni bir mecraya sürüklemek üzeredir. ABD ve İsrail’in kontrolü altında bu süreç mezhep savaşına doğru sürüklenecektir. Obama döneminde ABD, İran’la işbirliği yaparken Suudi Arabistan’ı teröre destek vermekle suçluyordu. Trump şimdi aksini yapıyor. Trump, İran’ı teröre destek vermekle suçluyor ve Suudi Arabistan’la iş tutuyor. Lübnan’daki hareketlenme de bunun bir neticesi. Lübnan Başbakanı Hariri’nin Suudi Arabistan’da iken istifa etmesi normal bir durum değil. ABD ve İsrail bu coğrafyada eskiden beri bilinen yeni kaosları yaratma peşindeler. Önümüzdeki üç beş yıl bu coğrafya bugüne kadar yaşadığından çok daha acı ve kötüsünü yaşamaya mecbur bırakılacak. En acı tarafı da burası. Ama vaziyet onu gösteriyor.