Niyazi Pakyürek
Niyazi Pakyürek

Osmanlı’da kadılık ve adalet

Köşe Yazısını Dinle

Osmanlı Beyliği’nin kurucusu Osman Gazi, 1288’de Karacahisar’ı fethettikten sonra burayı kendisine merkez edinmiş ve Dursun Fakih’i buraya kadı olarak tayin etmişti. Böylece Dursun Fakih Osmanlı tarihinin ilk kadısı, yani hâkimi olmuştu.

Osmanlı İmparatorluğu’nda kadının sadece adli değil, mülki, beledi, askeri ve mali görevleri de vardı. Osmanlı mahkemelerinin bugünkü anlamda mevcut mahkemelerden farklı yönleri vardı. Mahkemeler ,sadece hukuki ihtilaflara bakmamakta, noterlerin yaptığı birçok işlemler, senetler, belgeleri de tanzim etmekteydi. Bugün belediyeler ile kaymakamlıkların yetki ve görev alanında bulunan birçok iş kadıların sorumluluk alanına girmekteydi. Kadı, Osmanlı döneminde sadece bir hâkim değil, ondan çok daha geniş yetki ve sorumlulukları bulunan bir görevliydi. Osmanlı’da kadılar kadar geniş bir görev alanı bulunan başka bir memur sınıfı yoktu.

Naima tarihinde kadının valinin zulmüne karşı durmasıyla ilgili ilginç bir hadise anlatılır: “ Meşhur akıncı ailelerinden Turhan Bey neslinden Faik Bey, mal tahsildarı olarak Mora tahririnden gelip Nasuh Paşazade cenginde hizmet etmiş ve hizmetleri karşılığında sadrazam tarafından takdir edilerek Rumeli Beylerbeyi tayin olmuştu. Ancak beylerbeyliği esnasında Sofya’daki altı ayı zulümle geçti. Birkaç kişiyi mahkeme yapmadan astıktan sonra Sofya Kadısı Sencâri Muizüddin Mehmet Efendi’den idamlarla ilgili bir mahkeme hükmü vermesini ısrarla isteyip, kadıya eziyet etti. Kadı bu üzerine yola çıkarak, İstanbul’a geldi. Divân-ı Humâyûn’da olup bitenleri anlatıp, beylerbeyinin yaptığı zulümleri defter olarak sundu. Kadının bu ifadesi üzerine Mirahur Osman Paşa Rumeli Beylerbeyliği’ne tayin edilip, Faik Paşa azledildi. Sofya Kadısı da vazifesinden istifa etti. Kapıcıbaşı Şehbaz Ağa kapıcılar ile varıp Faik Paşa’yı yakalayarak,İstanbul’a getirdiler.

Faik Paşa, Turahanoğullarndan olduğu için atalarından kalan büyük gelirlere sahipti. Ancak kanaat etmeyip halka zulmetmişti. Tarihçiler bu yüzden ecdadının şerefini yok ettiğini söylerler. Daha önce Hüsrev Paşa’nın sadrazamlığı sırasında yine zulüm suçundan 1000 değnek cezasına çarptırılmıştı. Beylerbeyi olduktan sonra, kibri iyice artmış ve yaşı yetmişe varıp, aksakallı bir ihtiyar olmasına rağmen dini emirlere kulak asmayıp, halka zulüm ve âlimlere eziyet etmeye devam etmişti.

Dönemin padişahı Sultan İbrahim, beylerbeyi İstanbul’a getirilince 1644 yılının başlarında Topkapı Sarayı’nda Yalı Köşküne inip Faik Paşa’yı Sofya Kadısı ile yüzleştirip, ne olup bittiğini takip etti. Faik Paşa, kadının zulmettiğini söyleyip, kendi yaptıkların inkar etti. Veziriazam beylerbeyini kurtarmak istedi, ancak Silahdar Paşa ile Cinci Hoca beylerbeyinin aleyhine çalıştılar. Faik Paşa, kendisinden önceki Beylerbeyi Dilâver Paşa’nın şahitliğine başvurulmasın istedi. Dilâver Paşa, kadının şeriata bağlı biri olduğunu, beylerbeyinin kadıya eziyet edip, halka zulmettiğini söyledi. Şeyhülislam Yahya Efendi’ye durum danışıldı. Şeyhülislam bunun katlı vacip olalı 30 yıldır diye cevap verince padişahın emriyle Faik Paşa bostancıbaşı tarafından boğduruldu.”

Osmanlı İmparatorluğu’na gelen elçi ve seyyahlar meraklı gözlerle Türklerin gücünün sebebini araştırırlardı. Padişahların otoritesi, Osmanlı ordusu ve Türk adaleti en çok üzerinde durdukları ve kendi ülkelerine örnek gösterdikleri uygulamalardı. Fransız Şarkiyatçı Guillaume Postel’e göre İngiliz Kralı meşhur VIII. Henry(1509-1547) bile iddialara göre, Kanuni Sultan Süleyman’In kanunlarını kendisine aktarmaları için güvendiği adamlarını Türkiye’ye göndermiştir.

Kaynak: Erhan Afyoncu- Son Dünya Düzeni. Yeditepe yay

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X