Niyazi Pakyürek
Niyazi Pakyürek

Soygunun, kanın, terörün adresi emperyalizm

Dünya her gün, parlak sözlerin sarf edildiği, güzel geleceklerin vaat edildiği, uluslararası anlı şanlı toplantıların yapıldığı bir tiyatro sahnesi. Gerçekte ise dünya, her geçen gün yaşam alanı olmaktan çıkıyor. Dünyada gayri adil olan ekonomik ve politik sistem devam ettikçe savaşların durmasına imkan yoktur, neden? En basitinden Suriye’de yaratılan DAİŞ’i ele alalım. Bütün dünyanın terör örgütü olarak gördüğü DAİŞ üç beş yıldır Suriye’de barınıyor ve kendini devlet görüyor. Tabii ki asıl soru, barınıyor mu, barındırılıyor mu? Cevap şüphesiz barındırılıyor olmalı. Bunun aksini iddia etmek kargaları bile güldürür. Şunu net olarak ortaya koymalıyız ki; hiçbir terör örgütü dünya egemenlerine rağmen varlık gösteremez. Ne DAİŞ, ne PKK, ne PYD, ne FETÖ ne de başkaları. O halde bütün terör örgütleri istisnasız egemen güçlerin(devlet-şirketler) birer maşasıdır. Terör örgütlerinin takındıkları maskeler farklı da olsa hepsinin hizmet ettiği patronlar aynıdır. Zira başka türlü olması mümkün değil. Olacak iş mi? ABD’si, Avrupa’sı, Rusya’sı DAİŞ’e karşı olacak ve bu DAİŞ bunca yıl ayakta kalacak. Her şey çok açık net ama belgelenemiyor. Bu da uluslararası hukuk olsa gerek. Tarih bu gibi oyunlarla dolu. Tarihten bir sayfayı açalım:

II. Dünya Savaşı’nda Avrupa ve yakın çevresini kana bulayan 5o milyon insanın hayatını kaybetmesine neden olan Hitler, kendine Tanrı tarafından bir misyon verildiğine inanıyordu. 12 Şubat 1938’de halka şöyle sesleniyordu: “Benim tarihi bir misyonum var. Ben bu misyonu gerçekleştireceğim. Çünkü Tanrı bu misyonu yerine getirme görevini bana verdi. Benimle beraber olmayanlar ezilecektir(11 Eylülde ABD Başkanı Bush da bu mealde sözler söyleyerek dünyayı tehdit etmişti). Aslında Hitler’in bir misyonu değil, savaştan büyük paralar kazanan şirketlerin çıkar misyonuydu. Bu güçler çıkarları için en büyük düşmanları ve en büyük katliamları yapanlarla bile işbirliği içinde olmaya hazırdı. Bunu CIA’nın kuruluşunda çok açık görürüz.- İsmail Tokalak- Kapitalizmin Soygun Düzeni- Ataç Yay.

Amerika Avrupa’yı kana bulayan Nazi subaylarıyla sonradan işbirliği yapıp onlardan acımasız organizasyonları nasıl yönettikleri konusunda yardım alıp CIA’yı kurdu. CIA’nın kural tanımazlığının ve acımasızlığının kökenleri burada yatar. Katliamlarda büyük rol oynamış Radoslow Ostrovsky, Emanuel Jastuk ve SS Generali Kushel Amerika’ya getirilenler arasındaydı. Bunların hiçbiri ceza almadığı gibi başta Justik olmak üzere birçok Nazi suçlusu Pentagon, FBI ve CIA üyelerini eğitmede ve organizasyonda kullandılar ve başta FBI olmak üzere bu kurumlar bu Nazi savaş suçlularını korudular, onlardan faydalandılar.

Nazi Generali Reinhard Gehlen(1902- 1979) Nazi Almanyasında espiyonaj faaliyetlerini başlatan kişi idi ve kendisi gelmiş geçmiş en büyük casusluk ustalarından biri olarak tanınıyordu. Gehlen’in yazdığı hatıralar birçok istihbaratçının başucu kitabı olmuştur. Nisan 1945’te Hitler intihar edince Gehlen de ordu komutanlığından ayrıldı. Gehlen 20 Eylül 1945’te yanında diğer üç casusluk uzmanı ile birlikte Amerika’ya götürüldü. Hiçbir zaman savaş suçlusu olarak yargılanmadı. Amerikan Stratejik Hizmetler Bürosu bünyesinde çalıştı. Amerikan istihbarat üyeleriyle işbirliği içinde Temmuz 1946’da Almanya’ya yollandı. 1947 yılında kurulan CIA’nın altyapısını hazırlayanlardan biriydi. Bu hikaye uzunca devam eder ve bunun gibi nice hikâyeler… Sonuç olarak bugün dünyayı tehdit eden ne varsa bunun arkasında emperyal güçler var. Afganistan işgali, İran-Irak savaşı, Körfez Savaşı ve Irak’ın işgali, Suriye iç savaşı, DAİŞ, YPG, PKK ve diğer terör örgütleri hepsi de bir üst aklın işi. İster kabul edin ister etmeyin.

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X