Niyazi Pakyürek
Niyazi Pakyürek
E-Posta: [email protected] YAZARIN TÜM YAZILARI

Türkiye’nin beka mücadelesi

Türkiye’nin kuşatılması sadece bugünün meselesi değil, çok eskiye dayanır. Birinci Cihan Harbi’nden önce başlamıştı. İlk ayağı Türklerin- Müslümanların Avrupa’dan atılması olmuştur. Balkan göçleri bunun sonucudur.

Batı daima medeniyetin öncüsü olduğunu iddia etmiş, diğerlerini gayri medeni görmüştür. Batı’nın aşağı yukarı son iki asırdır hâkim olduğu bu dünyaya bir “doğulu” olarak gelmişseniz, nereli olursanız olun, hangi dine sahip olursanız olun alt sınıf muamelesi görürsünüz. Hele Türkseniz çok daha altlara itilirsiniz.

Türkler Müslüman olduktan sonra, bütün Müslüman kavimler Türk olarak telakki edilmiştir Batı tarafından. Batı Türke öteki doğululardan daha farklı bir tanışıklık içindedir. Batı zihnindeki bu algıyı ‘tarihi tecrübe’ belirler. Bu itibarla’ Avrupa tarihini bilmeden Osmanlıyı, Osmanlı tarihini bilmeden Avrupa’yı anlamak mümkün değildir.

Yüzyıllarca Batı’ya karşı Doğu’nun, Hırıstiyanlığa karşı İslamın sancağını da kılıcını da Türkün taşıdığını bilir. Ortaçağdan beri Batı’ya kök söktüren tek Müslüman doğulu Türktür. Sadece Batılıların değil, Uzak Doğu’daki Çinlilerin de Avrasya ana karasına hâkim Rusların da Türklere dair kendi tecrübeleri olmuştur. Onların da ortak hafızalarında pek olumlu olmayan bir Türk imajı bulunur.

Birkaç yıldır Batı’nın başında yine bir Türk meselesi var. Kuvveti kudreti yettiğince Batı’nın bölgedeki hesaplarının karşısına dikilen bir Türkiye var.

Türkiye sadece bir koltuğunda PKK’yı diğer koltuğunun altında Fetö’yu korumaya alan ABD ile mücadele etmiyor. Rusya, İngiltere, Almanya, Fransa gibi küresel düzenin büyük aktörleriyle mücadelenin yanı sıra, İsrail, İran, Suudi Arabistan gibi aktörlerle de cebelleşiyor.

Türkiye bugün bir kuşatma ile karşı karşıyadır. Kuşatmanın asıl coğrafyası güney sınırlarımızdır ancak bu kadar değil. Karadeniz’in kuzeyinde Kırım- Gürcistan ekseninde bir Rus kuşatması da var. Biz millet olarak bunlarla başa baş mücadele ederiz. Ancak başka bir sorun daha var. Oda şu ki belimizi kırıyor.

Bu mücadelede Avrupa’nın, Amerika’nın maşalarını karşımızda buluyoruz. Başında takkesiyle “Hoca efendi” veya ‘imam’ olarak, veya üniformasıyla “asker” olarak ya da, aydın kisvesiyle, akademisyen titriyle, sanatçı, siyasetçi kılığıyla, cübbenin altında hakim,savcı, polis müdürü veya şefi,  işadamı olarak bizden zannettiğimiz satılmışları gördük.

MİT başkanına çekilmek istenen operasyon, daha doğrusu bu vasıtayla Başbakan Erdoğan’ı hapse atma çabası. 17-25 aralık yargı darbe girişimi, Gezi olayları ve buralardaki başarısızlığın sonucu 15 Temmuz darbe girişimi.

Bu denli ağır darbe girişimlerini yok sayanlar ya hiçbir şeyin farkında değiller ya da bir yerlere hizmet içindeler. ABD’nin Avrupa’nın Türkiye ile ilgili niyetleri bu kadar açıkken bizim birbirimizle kavgalı olmamız hiçbir şeye sığmaz. Şunu unutmayalım: “Dün bugünün içinde, bugün de yarının içinde gizlidir.” Tehlike dün vardı, bugün var, yarın da olacaktır.

Bir Kızıldereli atasözüyle bitireyim: “Ağacın dalları birbirleriyle kavga etmezler.” Biz ağacın dalları değil miyiz?

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X