Avatar
Selahattin Adıgüzeller

Aile içi şiddete estetik bakış!

Aile içi şiddet de, bizim milli sorunlarımızdan…
Ülke gündem sıralamasında trafik kazalarıyla yarışırlar…
Gazetelerin üçüncü sayfalarından birinci sayfaların manşetlerine taşar bazıları…
Üstelik de;
Çıkarılan onca caydırıcı yasalara, eğitici etkinlik ve eylemlere rağmen!
 
*
 
Daha iki gün önce bu konuda ilginç bir haber vardı gazetelerde…
Şiddet mağduru genç kadın, “Benim yüzümü ve kimliğimi değiştirin. Beni döven, taciz ve tehdit eden adamdan başka türlü kurtuluşum yok!” diyerek mahkemeye başvurmuş, isteği haklı bulunmuş…
Oysa, estetik ve kimlik operasyonuna ihtiyacı olan, kadına o zulmü yapan değil mi?
Asıl onu yakalayıp, insana benzeyene kadar estetik operasyondan geçirmeli!
 
*
 
Birkaç gündür de sosyal medyada bir gizli kamera şakası dolaşıyor…
Toplumun, aile içi şiddete duyarlılığını ölçmek için deney amaçlı yapılmış güya çekimler…
Kalabalık asansör içinde, karı koca rolündeki iki tiyatrocu genç, birbirleriyle kavga ediyorlar numaradan…
Erkek olanı kadını köşeye sıkıştırmış, öfkeyle bağırıp, çağırıyor, vurur gibi el kol hareketi yapıyor… Ne var ki;
Asansördeki diğer vatandaşlar bu kavgaya hiç müdahale etmiyor sadece endişe ve şaşkın gözlerle çaktırmadan izlemekle yetiniyor…
Bazıları korkup kaçıyor asansörden.
 
*
 
O görüntülere bakarak, toplumun aile içi şiddete karşı ne kadar duyarsız olduğu sonucu çıkarılmış ama deney eksik kalmış bence…
Asansörden çıktıklarında vatandaşlara, gerçeği açıklayıp, kavgaya niye müdahale etmediklerini de sorsaydılar, sonuç daha sağlıklı çıkardı…
Mağdur kadının “size ne kocamdır, döver de sever de!” diyerek tepki göstermesinden çekinenlerin oranı kaç?
Büyüklerimizin o meşhur ‘Karıkoca arasındaki kavgaya girilmez!’ sözünü hatırlayanların oranı kaç?
Aile içi şiddete veya kamera şakasına kurban olmaktan mı korkanların oranı kaç?
Keşke onları da öğrenebilseydik!

 

Zafer inananlarındır!

 

-Alouuu… Hayırsever işadamı Reza Bey’le mi görüşüyorum?
-Buyur benim…
-Kardeş be senden küçük bir ricada bulunacaktım…
-Nedir?
-İşlerimin yoğunluğundan çarşıya çıkamıyorum da, acaba sen getirtebilir misin?
-Neyi?
-Çok güzel bir kol saati gördüm katalogda… Onu isteyecektim. Sonra parasını bilahare ben bizzat elden taktim ederim sana…
-Parası önemli değil de, markası ne saatin, modeli nasıl?
-Benim ki Casio marka, kayışı plastik dijital bir saat, 10 lira civarında!
-Dalga mı geçiyorsunuz siz benimle?
-Ne o niye kasıyorsun? Zafer abine 700 bin liralık saati, piyanoyu getiriyorsun, Egemen abine kutu kutu çikolataları gönderiyorsun da, bize 10 liralık saati mi çok görüyorsun? Parasını vereceğiz dedik, hediye istemedik!
-Pardon sesini tam alamadım. Kimsin abi sen?
-Paralel hattan Fenasi Bey!
-Soyadınız?
-Kerim!
 
Konuştukça batanlar
 
Bazı ses sanatçıları var, onlar hiç konuşmasınlar, sadece türküsünü, şarkısını söylesin, dertlerini, toplumsal mesajlarını yalnız notalarla versin istersiniz…
Çünkü konuştukça batıyorlar!
Örnek mi?
İbrahim Tatlıses
Mustafa Topaloğlu
Yıldız Tilbe
Mahmut Tuncer
Kibariye
İlk aklıma gelenler ama liste uzun…
Bu listeye son eklenen, ne yazık ki Yavuz Bingöl oldu!
Kopardı diliyle bağlamanın bam telini! 

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X