Avatar
Selahattin Adıgüzeller

Kurbanını kesmeye kıyamayanlar…

Bir kurban bayramı daha geride kaldı…
Amacına uygun kurban kesenlerden, Allah razı olsun…
Kurbanı keserken, kazara elini, kolunu başka bir yerini kesenlere, incitenlere geçmiş olsun!
SMS ve telefonla yetinmeyip, aile büyüklerine bayram ziyaretinde bulunanların el öpenleri çok olsun!
Ve;
Bayramda kavurmaları, ızgaraları, haşlamaları kolesterole meydan okurcasına mideye götürenlere de afiyet olsun diyorum, daha da bir şey demiyorum…
 
*
 
Bu bayramda en çok yorulanların top-10 listesini yapsak, ilk üç şöyle sıralanır:
1- Kasaplar
2- Yola çıkanlar
3- Cep telefonuyla bayram mesajı atanlar!
Mesaj dedim de…
Muzip bir dostumun gönderdiği SMS`e çok güldüm…
Diyordu ki;
“Kurbanımızın işkembesini sana gönderiyordum, son anda vazgeçtim… Köşende işkembeden atarsın diye çekindim!”
Ben de boş durmadım teşekkür SMS`i attım kendisine:
“Madem öyle, etinden gönder ama yağlı olmasın, köşemde yazarken kalemim kaymasın!”
 
*
 
Kurban bayramının en güzel haberine gelince…
Bence;
Kurbanlık koçunu kesmeye kıyamayan Teyfik Dede`yle ilgili haberdi…
Yıldırım`da oğlu ile birlikte yaşayan 73 yaşındaki işçi emeklisi Teyfik Gülay, bayramdan 6 ay önce bir kurbanlık koç alıyor…
Evinin bahçesine bağlıyor…
`Murat` adını verdiği koça zamanla öyle bir alışıyor ki Teyfik Dede, onu evinin içinde elleriyle beslemeye başlıyor.
Bununla da yetinmiyor, boynuna papyon taktığı kurbanıyla birlikte şehirde gezmelere gidiyorlar.
Parklarda dolaşıyorlar.
 
*
 
Bayram sabahı, kasap bu saadeti sona erdirir diyordum…
Yanılmışım…
Teyfik Dede, başka bir koç alarak, onu kestirmiş.
Murat gelecek bayrama kadar özgür!
Demek ki neymiş…
Kurbanı çok erken almak, onunla fazla göz göze gelmek ve ona insan ismi koymak hiç doğru değilmiş!
 
Kasaptaki yaşlı kadın…
 
Bayramın ikinci günü…
Kurbanlık etini alan, istediği şekilde parçalatmak isteyenler girmiş kuyruğa mahalle kasabında…
Tepsiler, tencereler, kazanlar dolusu et…
Kimi kıyma istiyor, kimi biftek, pirzola…
Bir ara, eski giysili yaşlı bir kadın giriyor içeri…
“Torunum köfte istedi de… Kıyma yaptıracağım bu eti!” diyerek utana sıkıla gösteriyor elindeki o küçük poşeti, sıra bekleyenlere…
Kimse oralı olmuyor!
Kasap genç vicdanlı, sesleniyor:
“Ver ninem senin etin çok azmış, aradan çıkaralım bekleme.”
Yağdan görünmeyen bir lokma eti, kıyma makinesine atıyor.
Bir umut bekliyorum, o kilolarca eti olanlar birer parça takviye edip, yaşlı kadının bayram sevincini arttırır mı diye!
Umutlarımı kan tutuyor…
Küçücük kıyma poşetiyle kasaptan ayrılan yaşlı kadının ardından bakıyorum gözlerim dolu…
Bayram bitiyor orada benim için!
      
Bitmeyen oyun!
 
Taş ve molotof atanlar, sokakları, binaları, arabaları yakıp, yıkanlar, bu gerçeği biliyorlar mı?
Hangi gerçeği mi?
Türk Ordusu`nun IŞİD`i engellemek için Kobani`ye girmesi, Suriye`ye savaş ilanıdır…
İstenen de  tam budur!
Türkiye`yi Ortadoğu`daki ateş çemberinin içine atmak…
Siyasi ve ekonomik yönden göçünceye kadar aylarca, yıllarca savaştırmak…
Toprağımızdan, madenlerimizden, suyumuzdan ve daha birçok değerlerimizden ödün vermeyi kapsayan sözde barış planına razı ettirmek… 
Tuzağın en canalıcı sahneleri uygulanıyor…
Dublörlere dikkat!

ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

BUGÜN EN ÇOK OKUNANLAR

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X