Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, “Amerikalı bürokratlar tarafından güvenilir bir müttefik olduğu söylenen YPG’nin, Türkiye’nin meşru adımlarına karşı sivilleri canlı kalkan olarak kullanması, Beyaz Saray’da alarm zilleri çaldırmalı. Suriye’deki PKK tehdidini göremeyenler tarihi bir hata yapıyor.” ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, https://edition.cnn.com/ sitesinde yayımladığı makalede, Zeytin Dalı Harekatı’nı değerlendirdi. Kalın, Amerika Birleşik Devletleri’ne “DEAŞ ile mücadelenin bitmesine rağmen örgüte askeri yardımın devam etmesi Suriye politikasının nihai hedefiyle ilgili soru işaretleri doğuruyor.” uyarısında bulundu.
Kalın, 24 Ocak’ta Türkiye’nin Suriye sınırında bulunan Kilis şehrinde bir grup erkeğin, mahallelerindeki camide akşam namazı için bir araya geldiğini hatırlatarak, “Birkaç dakika sonra Afrin’den atılan roketler, 17. yüzyılda inşa edilmiş bu yapıya düşerek iki kişiyi şehit etti ve bir düzine insanın yaralanmasına neden oldu. Pazartesi günü ise Fatma Avlar isimli 17 yaşındaki bir genç kız, uyuduğu sırada bir roketin evine isabet etmesi neticesinde hayatını kaybetti. Bu olaylar, kendi nüfusundan daha fazla sayıda Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapan huzurlu bir bölgeye karşı bir süredir gerçekleştirilen saldırıların sonuncularıydı.” ifadelerini kullandı.
Son dönemde yaşanan roket saldırılarının kurbanlarından birinin PYD’nin demir yumruğundan kaçarak Türkiye’ye sığınan bir Suriyeli mülteci olduğuna işaret eden Kalın şöyle devam etti:
“CIA, PYD’yi terör örgütü PKK’nın Suriye kanadı olarak tanımlıyor. Washington’ın Suriye’deki başlıca müttefiki olan PYD/YPG örgütü, Uluslararası Af Örgütü raporlarına göre ele geçirdiği yerlerde köyleri yok edip, yerel halkı zorla sürgün ederek savaş suçu işledi. PYD ve askeri kanadı olan YPG, Suriye Kürtlerini temsil ettiklerini iddia ediyor. Ancak yüzbinlerce Suriyeli Kürt, ayrımcılıkla veya daha kötü şeylerle karşılacaklarından korktukları için Türkiye’ye sığınmış bulunuyor. Türkiye’nin 20 Ocak’ta başlattığı Zeytin Dalı Harekatı, bu meseleyi çözmeyi ve Suriyeli mültecilerin temelli olarak ülkelerine dönmesini sağlayacak güvenli bir ortam oluşturmayı hedefliyor. Harekatın öncelikli hedefleri arasında Suriye topraklarının tüm terör örgütlerinden temizlenmesi, Türkiye-Suriye sınırının güvenli hale getirilmesi ve Afrin ile diğer bölgelerdeki yerel halkın güvenliğinin sağlanması bulunuyor. PKK propagandasının aksine, Zeytin Dalı Harekatı Suriye Kürtlerini değil, 30 yıldan uzun süredir önemli bir NATO müttefiki olan Türkiye’ye karşı kanlı ve kirli bir savaş yürüten terör örgütünü hedef alıyor.”
“PKK tehdidini göremeyenler tarihi bir hata yapıyor”
İbrahim Kalın, bu aşamada Türkiye ve ABD tarafından terör örgütü olarak kabul edilen PKK’nın, Suriye topraklarını militan yetiştirmek, terör saldırıları planlamak ve Türkiye’de bulunan PKK’lı teröristlere silah ve mühimmat ulaştırmak için kullandığına dikkati çekerek, “Sadece geçtiğimiz yıl içerisinde PYD/YPG kontrolündeki Afrin bölgesinden Türkiye’nin sınır şehirlerine karşı 700’den fazla saldırı gerçekleştirildi. Sonunda Türkiye’nin sabrı tükendi ve gerekli adımlar atıldı.” bilgisini verdi.
Birleşmiş Milletler’e göre, Afrin’deki sivillerin Afrin’i terk etmesine izin verilmediğinin altını çizen Kalın, bölgeden alınan haberlere göre YPG militanlarının, yerel Hristiyan toplumunun üyelerini kaçırarak zorla silah altına aldığını kaydetti.
Kalın, “Amerikalı bürokratlar tarafından güvenilir bir müttefik olduğu söylenen YPG’nin, Türkiye’nin meşru adımlarına karşı sivilleri canlı kalkan olarak kullanması, Beyaz Saray’da alarm zilleri çaldırmalı. Suriye’deki PKK tehdidini göremeyenler tarihi bir hata yapıyor.” ifadesini kullandı.
“Suriye’nin toprak bütünlüğünü güvence altına alacak bir adım”
Türkiye’nin bazı Batılı müttefiklerinin, bu operasyonu DEAŞ ile mücadeleden sapma olarak gördüklerini anımsatan Kalın, şunları kaydetti:
“Oysa bu doğru değil. Tüm terör örgütlerini Suriye’den atmak, ülkede barış ve istikrarı temin ederek, Suriye’nin toprak bütünlüğünü güvence altına alacak bir adım olarak değerlendirilmelidir. Ayrıca Zeytin Dalı Harekatı, BM Anlaşması’nın 51. maddesinde yer alan kendini savunma ilkesi kapsamında tamamen meşrudur. Türkiye’nin mevcut adımları, savaştan zarar gören Suriye’nin yeniden inşasına yönelik uzun vadeli bir stratejinin parçası olarak değerlendirilmeli. DEAŞ’lı teröristlerin 2016 yılında Cerablus, Dabık ve El Bab’dan temizlenmesiyle sonuçlanan Fırat Kalkanı Harekatı neticesinde yüzbinlerce Suriyeli mülteci yurtlarına dönmüştü. Türkiye, bu bölgelerde şehirlerin altyapısını yeniden kurdu, yerel halka sağlık hizmetleri götürdü ve tüm kesimlerin temsil edildiği yerel meclisler oluşturdu.”
Zeytin Dalı Harekatı’nın, aynı zamanda Türkiye ve müttefikleri açısından Suriye’nin toprak bütünlüğünü muhafaza etme çabasının bir parçası olduğuna değinen Kalın, Suriye’de barış, istikrar ve güvenliğin temini amacıyla sahih siyasi değişim için çalışmaya devam ettiklerini bildirdi.
Kalın, “Bizim bakış açımıza göre Ortadoğu barışı, tüm taraflar ayrılıkçılığı desteklemekten vazgeçip, herkes için huzur, istikrar ve özgürlük getirecek güçlü demokratik kurumlar oluşturmaya çalışmadığı sürece ulaşılamaz bir hedef olarak kalacak.” ifadesini kullandı.
“Washington’ın Suriye politikasının nihai hedefi konusunda soru işaretleri yaratıyor”
ABD yetkililerinin çeşitli vesilelerle DEAŞ tehdidi ortadan kalktıktan sonra PYD/YPG’yi desteklemeyeceklerini söylediklerini hatırlatan Kalın, “Ancak sahadaki durum böyle değil. ABD’nin PYD/YPG’ye yönelik askeri desteği, Washington’ın Suriye politikasının nihai hedefi konusunda soru işaretleri yaratıyor.” görüşünü vurguladı.
Kalın, Uluslararası Koalisyon’un bir üyesi olan Türkiye’nin, DEAŞ ile mücadele ettiğini ve müttefikleriyle işbirliği içerisinde DEAŞ’lı teröristlerin durdurulması, tutuklanması ve etkisiz hale getirilmesi için çalıştığını belirterek, “Bugün müttefiklerimizin PKK ve uzantılarını aynı şekilde değerlendirmesini bekliyoruz. PKK’nın Batılı ülkelere tehdit oluşturmadığını düşünmek ve dolayısıyla sadece Türkiye’nin sorunu olduğu düşüncesi yanlıştır. Terör terördür ve terörle kararlı ve tutarlı biçimde mücadele edilmelidir.” yorumunu yaptı.