Aydın, yazısında şu ifadeleri kullandı:
Meslekte elimiz kalem tutmaya başlayandan bu yana kentimizin yerel yönetimlerini izliyoruz. Çokça farklı yiğidin yoğurt yiyiş biçimine tanık olduk.
Farklı ideolojilerin, değişik siyasal hareketlerin seçim kazandıkları, işbaşına getirildikleri belediyecilik anlayışlarını yakından takip ettik.
Her belediye başkanının bir tarzı vardı ama hiç biri, kısa süre önce Hollanda‘dan dönen belediyeci bürokrat bir dostumuzun anlattıkları gibi değildi.
Belediye meclislerinin gündemlerini bizde ağırlıklı parsel bazlı plan değişikliği taleplerinin ele alındığı İmar ve Bayındırlık Komisyonu raporları oluşturur. Meclisin aldığı imar tadilatı kararları belediye panosunda veya muhtarlıkta askıya çıkarılır. Değişiklik kararlarının alındığı semt, sokak, cadde sakinlerinin genelde bundan haberleri yoktur.
Oysa, Avrupa‘da bırakın kenti, en küçük bir caddede alınacak değişiklik kararı, yapılacak işler için orada oturan sakinlerin de önceden görüşleri isteniyor, adreslere tek tek yazılı toplantı çağrısı yapılıyor.
Buna, kendisi de belediyeci olan bir dostumuz, Hollanda‘nın Amsterdam Belediyesi‘nden üç güzel örnek verdi.
Amsterdam‘da bir caddede kavşak düzenlemesi yapacak olan belediye yetkileri, bunun için semt sakinlerine önce mektuplu bir toplantı daveti atmışlar. Ardından da yine o bölgede oturanlara, söz konusu caddede nasıl bir kavşak projesi yapılacağını anlatan kapsamlı bir mektup göndermişler.
Yani, kavşağı yapacağız ama siz ne dersiniz, buyrun, gelin, siz de görüşlerinizi belirtin demeye getirmişler.
Ardından yine aynı adresin sakinlerine bu kez, bölgede yükselecek başka bir proje hakkında bilgilendirmişler. Binada neler olacağı, nasıl ve ne zaman gürültü çıkacağı izah edilmiş, çevreye etkileri önceden bildirilmiş.
Üçüncü bir örnek de yine aynı semtte, cadde cephesi iyileştirmesi yapılacak parsel sahiplerinden kasım ayına kadar kendilerine randevu verip, bina cephesinde hangi tarihte çalışma yapabileceklerini sormuşlar.
Biz de böyle bir uygulama var mı?
Hatırlamıyoruz.
Halkın kent yönetimine katılımı düşüncesi de yine Avrupa‘dan ülkemize uyarlanan, önce Yerel Gündem 21 şimdilerde Kent Konseyi uygulamaları var ama çoğu işlevsiz. Sözde, kent yönetiminde halkın görüşlerine de önem veriliyor gibi bir görüntü oluşsa da bunun belediyecilik uygulamalarına yansımadığını biliyoruz.
Amsterdam‘daki halkı ve semtin sakinlerini önceleyen belediyecilik uygulamaları bizde de yaygınlaşmalı. Yapılacak işler, alınacak plan değişikliği kararlarında onların görüşleri de önemli.
O halde, bizdeki belediye meclis üyeleri neden seçiliyorlar diyebilirsiniz?
Çoğu, parmak kaldırdığı plan değişikliği kararlarından, semtlerde, ilçelerde yapılacak işlerin detaylarından habersiz.
Ülke olarak belediyecilikte de Amsterdam standartlarına ulaşmak için daha alacağımız çok yol var.
Belki de, yarım asırdan fazladır Türkiye‘yi bu nedenle de Avrupa Birliği‘nin kapısında bekletiyorlar.
Demokrasiyi ne kadar çok yerele, cadde, sokak, kırsal ve mezraya kadar yaygınlaştırırsanız belki o zaman AB kriterlerini yakalamış olursunuz.