Rönesansın kalbine yolculuk

Kış kendini hissettirmeden tatilcilerin akın ettiği Akdeniz’in büyüleyici duraklarından İtalya, tarihi ve mimari dokusu kadar sanat eserleri ve renkli yaşamıyla cömertliğini gözler önüne seriyor.

Rönesansın kalbine yolculuk

Dilek Atlı

Ortaçağı yeniçağa bağlayan rönesans, sanatın ve insanın devrimi olarak tarih sahnesinde yerini alırken, birçok önemli sanatçının başyapıtlarına imza attığı yer oldu İtalya… Sonbaharın güneşli günlerinde İtalya’nın tadını çıkarmak isteyen ‘modern seyyahlar’, rönesansın kalbi olarak bilinen Roma ve Floransa’ya doğru rotalarını çeviriyorlar. 

Kışın soğuk günleri bastırmadan ruhunu sanatın, tarihin ve mimarinin sıcaklığıyla ısıtmak isteyenlerin tercihi Roma ve Floransa bugün, dünyanın hemen hemen her ülkesinden gelen turistlerle adeta bir dünya başkenti. Her yıl mart ayından kasıma kadar yeni keşifler arayan turistlerin, alışveriş tutkunlarının, lezzet avcılarının uğrak yeri.

 

İLK DURAK ROMA…

Avrupa’nın en eski şehirlerinden biri olan ve yaklaşık 2 bin 700 yıl önce kurulan Roma, meydanları, sokakları, binaları, her köşesinden fışkıran sanat yapıtları, restoranları, kiliseleri, müze ve galerileriyle başlı başına bir gezegen. Bir sanat ve tarih gezegeni sayılabilecek özelliklerdeki bu şehir, her bölgesinde farklı bir döneme ve kültüre ev sahipliği yapıyor. Antik Roma’nın ve modern Roma’nın ayrı ayrı yaşanabildiği kentte Hıristiyanlığın merkezi sayılan Vatikan da özerk bir ülke olarak yer alıyor. Burası, Barok dönemden günümüze birçok tarihi kişiliği de sınırlarında barındırmış ya da konuk etmiş bir cazibe merkezi.  

Çağdaşımız dünya insanlarının da gezip görmek için can attığı bu rengârenk şehre yolu düşenler, Fiumicino–Leonardo da Vinci Havalimanı’na İstanbul’dan yaklaşık 2 saat 15 dakikada ulaşabiliyorlar. 

Şehir merkezine 50 dakika uzaklıktaki havalimanından 6 Euro ücretindeki biletlerle hizmet veren otobüsleri kullanarak otelinize ya da günlük ücretle kiralanan evinize ulaşmak mümkün. Büfe ya da metro gişelerinden 24, 48, 72 saatlik ya da bir haftalık (25 Euro) metro bileti alarak şehiriçi yolculuk ihtiyaçlarını karşılayan turistler, böylece kentin her bir noktasına rahatlıkla yolculuk edebiliyorlar. 

Roma’nın dünyaca ünlü ziyaret noktaları Kolezyum, Capitol, Forum, Palatine alanını gezerek antik Roma’nın izini süren seyyahlar, günlere yayılacak bir programla rönesansın büyülü dünyasını adımlayabilirler. Roma’nın gezilmezse olmaz noktalarından Pantheon, Gesu, Navona Meydanı, İspanyol Merdivenleri, Trevi Çeşmesi, Celian Tepesi, Aventine, Bocca Della Verita anıtı gezilecek yerler arasında.

 

VATİKAN’DA BİR GÜN…

Hıristiyanlık tarihine göre Aziz Petrus’un din şehidi olup gömüldüğü Vatikan, bugün dünya üzerinden birçok inanırın ziyaret ettiği bir rota. Papaların kaldığı ve buradan çıkan kararlarla bir dönem Avrupası’nın yönetildiği Vatikan, günümüzde müzeleri, tapınakları ve mimarisiyle dünya gezginlerinin merak ettiği noktalardan biri. 1929 Şubat’ından günümüze Papa tarafından yönetilen bağımsız bir devlet olan Vatikan, ilginç tarihiyle de dikkat çekiyor. 

Vatikan bölgesinde yer alan St. Peter Bazilikası’nın etkileyici mimarisi ve içinde yer alan devasa yapıdaki eserleriyle mutlaka görülmeye değer özellik taşıyor. Rönesansın en önemli isimlerinden biri olan ve dünya sanatına bıraktığı ölümsüz eserlerle bilinen Michelangelo’nun tasarladığı ama bitimini göremediği dev kubbeli bazilikanın iddialı süslemeleri dikkatleri üzerinde topluyor. 

Her bir köşesi sanat eserlerine sahiplik eden bazilikada en çok ilgiyi yine Michelangelo’nun başyapıtlarından biri olan Pieta görüyor. Sanatçının bu ünlü mermer heykeli, 1499’da henüz 25 yaşındayken bitirilmiş ve 1972 yılından bugüne bir camekânda korunarak sergileniyor. Vatikan müzeleri, sanatseverler tarafından pazar saat 12:30’dan sonra hariç hemen her gün ücretli olarak ziyaret ediliyor.

 

BİR TUTKU: FLORANSA…

Kimilerine göre Roma’dan daha güzel olan Floransa, bir açık hava müzesi… Şehir, tutkunlarına kucağını müzeleri, heykelleri, sokakları, köprüleri, şık mağazaları, naif meydanları ve devasa katedrali ile açıyor. Her yere adımlayarak ulaşmanın son derece mümkün olduğu şehir, küçük olmasına rağmen içine sığdırdıklarıyla dünyanın en kalabalık kentlerinden biri. 

 

Roma’dan trenle yaklaşık bir buçuk saatlik yolculuğun ardından kent merkezinde yer alan istasyondan yürüyerek istediğiniz noktaya gidebilirsiniz. Taksi, at arabaları ve özel araçların da yer aldığı şehrin her yerini arnavutkaldırımları üzerinde adımlamak ise turistlerin en çok tercih ettiği yöntem. 

İstasyondan yürüyerek 15 dakikada Floransa sokaklarının şık, tarihi, mimarisi zengin havasında kendinizi bulabilir; İtalyan zarafetini kadın ve erkeklerin giyiminde, restoran ve kafelerinde, butik ve diğer mağazalarında hissedebilirsiniz. ‘İtalyan Gustosu’ diye tanımlanan ve ancak yerinde ne demek olduğu iyiden iyiye anlaşılan havasının ziyaretçilerine verdiği güçle bir başka diyarda hissettiren şehir, ilkin köprüleriyle büyülüyor. 

Bursa’nın Irgandı Köprüsü’nün de içinde yer aldığı dünyanın sayılı çarşılı köprülerinden birine sahip olan Floransa, Arno Nehri üzerindeki ünlü Vecchio Köprüsü ve diğer köprüleriyle taçlanmış bir ortaçağ kadınını andırıyor. Büyük bir kısmı Rönesans döneminde yeniden yapılan şehirde ilk ziyaret edilen yerlerden biri de devasa ve etkileyici Floransa Katedrali’nin bulunduğu Duomo Meydanı ve çevresi. Şehir, labirente benzeyen ve gizli sokaklarını halen barındıran yapıyla adeta Dante’nin yaşadığı dönemin esrarengizliğini sürdürüyor. Neo-gotik mimarinin en iyi örneği sayılan devasa katedral ise görenleri büyülüyor. 

Ziyaret edilecek yerler arasında bulunan Dante’nin Evi, Santa Croce’nin yanı sıra turistler ünlü Signoria Meydanı’na gitmeden edemiyor. Buradaki benzersiz heykellerin gölgesinde kendini bir açık hava müzesi gezmiş gibi hissedenler, şık kafe ve restoranlar da soluk almayı ya da İtalyan dondurması eşliğinde meydandaki merdivenlerde oturmayı ihmal etmiyor. 

 

DAVUT HEYKELİ’NE BAKIŞ…

Şehrin büyüleyici yapısı ve özellikleri dışında müze ve galerileri ile dünyanın en önemli sanatçılarının eserlerini sanatseverler için saklayan Floransa, Uffizi Galerisi başta olmak üzere Akademi Galerisi ile dünyanın birçok kentinden insanların akınına uğruyor. Psikanalizin kurucusu nörolog Sigmund Freud’un güzelliği karşısında bayıldığı iddia edilen Michelangelo’nun başyapıtı olan Davut Heykeli, Akademi Galerisi’nde ziyaretçilerini karşılıyor. İnternetten önceden bilet alanların kuyrukta bekleme ihtimalini ortadan kaldırdığı Uffizi Galerisi ise sanatsaverlerin gözdesi. Galeride dünya sanat tarihine damgasını vurmuş en ünlü ressam ve heykeltıraşların eserleri dikkati çekiyor. Leonardo Da Vinci’den Michelangelo’ya, Rafael (Raffaello Sanzio)’den Sandro Botticelli’ye, Piero Della Francesca’dan Tiziano’ya kadar birçok sanat dehasının imzası Uffizi’de sanat tutkunlarını selamlıyor. “Modern seyyahların” gittiğinde görmeden ayrılmadığı başlıca eserler ise şöyle sıralanıyor: Urbino Dükü ve Düşesi, Venüs’ün Doğuşu, Kutsal Aile, Urbino Venüsü, Primavera, Meryem’e Müjde, Goldfinchli Meryem Ana.

HABERİ PAYLAŞ
ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X