Ulucami’nin 20 yıllık imamı Tahsin Karanfil anlatıyor: Buraya Allah dostları sık gelir gider (1.Bölüm)

olay.com.tr Yayın Yönetmeni Derya İzbul sordu, her gün binlerce kişinin ziyaret ettiği Bursa Ulucami’nin Baş İmamı Tahsin Karanfil yanıtladı.

Ulucami’nin 20 yıllık imamı Tahsin Karanfil anlatıyor: Buraya Allah dostları sık gelir gider (1.Bölüm)

Anadolu’da bir çok Ulucami var. Hepsi hem mimari, hem kültürel açıdan ve hem de manevi yönden birbirinden değerli, birbirinden kutsal yapılar. Ama Bursa Ulucami bambaşka. Onu islamın 5. en yüksek mertebesindeki ibadethane olarak kabul edenler var. Ayrıca Bursa Ulucami gerçekten ulu bir yapı. İçinde 7 bin kişi aynı anda namaz kılabiliyor. Bina dışında kalan alanlar da kullanıldığında bu sayı 10 bine ulaşıyor.

Tahsin Karanfil Bursa Ulucami’nin 20 yıllık imamı. Dönüp de geçmişe baktığında ömrünün üçte birinin bu kutsal mekanda geçmiş olmasına hem seviniyor, hem kıvanç duyuyor hem de şükrediyor. Ama yarına baktığında, hele günlerden perşembeyse omuzlarında taşınması güç bir ağırlık ve kalbinde ilk günkü heyecanı hissediyor. Ve perşembe akşamlarını ruhu ürpererek geçiriyor.

olay.com.tr Yayın Yönetmeni Derya İzbul sordu, her gün binlerce kişinin ziyaret ettiği Bursa Ulucami’nin Baş İmamı Tahsin Karanfil yanıtladı.

Röportajın ikinci bölümü için tıklayın…

Merak edilen sorular ve daha fazlası bu söyleşide karşılığını buldu.

1-134.jpg
Derya İzbul – Tahsin Hocam burası Yıldırım Beyazıt tarafından Niğbolu Zaferi sonrasında yaptırılmış ve 1399 yılında ibadete açılmış bir cami. Yani İstanbul’daki ilk selatin camii olan Fatih’ten tam 71 yıl önce. Selatin cami tanımı hangi yapıları içeriyor isterseniz buradan başlayalım.

Tahsin Karanfil – Selatin sultanlar demek. Yani sultan kelimesinin çoğulu. Dolayısıyla padişah ve ailesi tarafından yaptırılmış camilere selatin camii deniyor. Ama Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk dönemlerinde padişahların cami yaptırmasının bir şartı var.

D.İ. – Nedir o şart?

T.K. – Bu caminin savaş ganimetiyle yaptırılmış olması gerekiyor. Yani cami yaptıracak padişahın bir savaş kazanmış olması lazım. Nitekim Yıldırım Beyazıt Ulucami’nin inşaat emrini Niğbolu seferinden dönüşünde veriyor.

D.İ. – Bütün selatin camiler böyle mi?

T.K. – Hayır. Bursa ve Edirne’den sonra Osmanlı’nın başkenti İstanbul’da ilk selatin camiyi şehri fetheden Fatih Sultan Mehmet yaptırıyor. Ama cami yaptırmak için savaş kazanma şartı Sultan Ahmet Cami ile birlikte ortadan kalkıyor. Bunun üzerine sultan sıfatına sahip diğer hanedan mensuplarının da hayır için camiler yaptırdığını görüyoruz.

D.İ. – Biz Ulucami’ye dönelim. Buranın yapılması sırasında Somuncu Baba ile Hızır aleyhisselam arasında geçtiğine inanılan bir karşılaşma var. Bilirsiniz mutlaka…

T.K. – Tabii. Rivayete göre Somuncu Baba her zaman olduğu gibi kendi evliya kimliğini gizleyerek inşaatta çalışan işçilere ekmek dağıtırken bir gün Hızır aleyhisselamı görüyor. Onu tanıyor ve kolundan tutup bu caminin inşası tamamlandığında gelip her gün burada namaz kılması için söz almak istiyor. Hızır da bu isteği bir şartla kabul ediyor. Diyor ki; gelirim ama hangi vakit geleceğim belli olmaz.

D.İ. – Ve bugün Hızır’ın caminin kıble duvarında bulunan vav harfinin önünde namaz kıldığına inanılıyor değil mi?

T.K. – Evet böyle bir inanç var ama bana sorarsanız bu bir hurafe. Gidip de ille de o vav harfinin önünde namaz kılacağım diye koşuşturmanın hiç bir faydası yok. Ben bunu doğru bulmuyorum. Çünkü zaten Somuncu Baba ile Hızır aleyhisselamın karşılaşmasına dair rivayet de bana göre doğru değil.
 

Evliya Çelebi’nin ifadesiyle burası Bursa’nın Ayasofya’sı. Gün oluyor Tahsin Karanfil’in arkasında 10 bin kişi saf tutup namaz kılıyor. Acaba o anda Tahsin Hoca’nın iç dünyasında nasıl rüzgarlar esiyor? Hele cemaatin arasında din ve devlet büyükleri varsa Tahsin Karanfil o namazı kıldırırken neler hissediyor?

D.İ. – Neden? Böyle bir karşılaşma gerçekleşmiş olamaz mı?

T.K. – Olabilir tabii. Ama Somuncu Baba diye bilinen zat bir evliya. Küçük fırınında yaptığı ekmekleri her gün gelip bu caminin yapımında ter akıtan işçilere dağıtıyor. Caminin açıldığı gün de kendisini iyi tanıyan Emir Sultan’ın ricasıyla ilk vaazı veriyor. Böylece herkes Somuncu Baba’nın aslında bir evliya olduğunu öğreniyor. Ve o günden sonra, “sırrımız ifşa oldu” deyip şehri terkediyor. Şimdi böyle özel yapısı olan bir şahsiyete Hızır elbet de görünmüş olabilir. Ama o özel zat tutup da ben bunu gördüm der mi?
 

Ulucami’de Hızır peygamberin zaman zaman önünde namaz kıldığına inanılan bir vav harfi var. Bir çoğu onun önünde namaza durarak belki de Hızır’la birlikte secdeye varacağını ümit ediyor. Tahsin Hoca bu rivayet hakkında ne düşünüyor? Somuncu Baba ile Hızır arasında geçtiğine inanılan karşılaşma hakkında neler söylüyor?

D.İ. – Anlaşıldı, Ulucami’ye gelenlere ille de vav harfinin önünde namaz kılacağım diye ısrarcı olmayın diyorsunuz yani. Peki vav harfini gösteren bu hat eserinin önemi nereden geliyor?

T.K. – Önemi vav’dan geliyor önce. Anne karnındaki bir insan sureti ya da secdeye varmış, acizlik makamında bir kul silüetine benzer vav… Çileyle yoğrulmuş bir kulun edeple eğilişi gibidir. İkincisi de hat sanatının ilk öğrenilen harfiymiş vav. “O yazılınca diğerleri peşinden bir bir dökülür” derler. Yani hat sanatında çok müstesna bir yeri var.

2-101.jpg

D.İ. – Tahsin Hocam Ulucami’de kaç senedir görev yapıyorsunuz?

T.K. – 20 yıldır buradayım. Ortalama insan ömrünün üçte birine yakın bir zaman dilimi.

D.İ. – Burası sadece büyüklüğü, azametiyle değil tarihi ve kültürel zenginliğiyle de heyecan verici bir ibadethane. Süleyman Çelebi, Somuncu Baba, Üftade Hazretleri gibi isimlerin gelip geçtiği yerdesiniz. Buradaki görevinizin ilk zamanlarında büyük heyecan duymuşsunuzdur herhalde.

T.K. – İnsanın mihraba, mimbere. cemaate alışması normaldir bu kadar zamanda. Ama ben hala mihraba geçtiğimde terlerim. Aynı yerde Mevlit yazarı, peygamber aşığı Süleyman Çelebi ölene kadar görev yapmış. Kendimi onun yanında hiç hissederim.Yani onunla aynı yerde görev yapmak hem büyük bir mutluluk hem de çok daha büyük bir sorumluluk.

Cuma geldiğinde daha perşembeden strese girerim. Bu stres hali cuma selasına kadar sürer. Seladan sonra otururum oraya, Allah dilimi çözer, heyecanım geçer.

Buradan yüzyıllar boyu gelmiş geçmiş değerli şahsiyetleri düşününce, “ben bu işi iyi yapıyorum” demiyorum. İyi yapmaya çalışıyorum sadece.

D.İ. – Buranın daha sonra Mimar Sinan’ın yaptıkları da dahil bütün selatin camilerden daha büyük bir iç mekana sahip olduğunu okudum. Kaç kişi aynı anda namaz kılabiliyor acaba Ulucami’de?

T.K. – Altı bin beşyüz – yedi bin kişi alıyor burası. Kandil, bayram, cuma gibi özel günlerde dış mekanlarda da 3-4 bin kişi namaz kılabiliyor.

D.İ.- On bin kişiye imamlık yapmak, namaz kıldırmak nasıl bir duygu?

T.K. – Ulucami’de benden başka iki imam arkadaşım daha var. En iyi imam olduğum için burada değilim. Kimse böyle bir şeyi iddia edemez. Meslekte işini çok iyi yapan, bu işe layık başka arkadaşlarımız da var. Ben Allah nasip ettiği için buradayım. Ve Allah’ın bu kadar değerli kulu içinde bana 20 yıldır bu büyük görevi nasip etmesine her zaman şükrediyorum. Yine Allahın takdiri; kandiller, cuma namazları genellikle benim nöbetçi olduğum günlere denk geliyor. Böyle günlerde 10 bin kişiye imamlık ederken Kuran kıraati sırasında değil ama namaz kıldırırken heyecanlanırım.

D.İ. – Bu büyük cemaatin içinde bazen ünlü kişiler, politikacılar, bakanlar belki başbakanlar, sanatçılar, bilim adamları, din alimleri de oluyordur herhalde. Şöyle bir düşününce kimler geliyor aklınıza?

T.K. – Eskilerden merhum Süleyman Demirel’i hatırlıyorum, Pakistan Devlet Başkanı Ziya Ül Hak da gelmişti. Şimdiki Cumhurbaşkanı, eski başbakanlar Ahmet Davutoğlu ve Binali Yıldırım ilk aklıma gelenler.

D.İ. – Arkanızda namaz kılan cemaatin arasında böyle önemli kişilerin olması sizi nasıl etkiliyor?

T.K. – Mesela burada Kabe imamları da gelip cemaatin arasında namaz kılıyor, din alimleri de, Diyanet İşleri Başkanımız da geliyor. Siyasi liderlerden çok benim yaptığım işi iyi bilen, meslek büyüğümüz olan bu tür zevat olduğunda daha fazla heyecanlanıyoruz tabii. Demin de söylediğim gibi uzun namaz dualarını kıraat ederken hata yapmaktan ürkerim böyle zamanlarda. Çünkü orada yapılan hatanın tefafisi yoktur ve bilenler hemen farkeder. Ama Kuran kıraati sırasında heyecan duymam. O konuda iyi olduğum söylenir, hakkımdaki bu kanaatleri bilmek de bana cesaret verir.

3-058.jpg

Ulucami Baş İmamı Tahsin Karanfil röpörtajı yarın devam edecek…

Yarınki konular…

Ulucami Baş İmamı olarak her gün onlarca kişinin bu dünya ve ahıretle ilgili sorularına muhatap oluyor. İnsanlar ona en çok hangi konularda danışıyor? Tahsin Karanfil kendisine danışanlara öğüt verirken nelere dikkat ediyor? Bunca yıllık deneyime karşın onu bile şaşırtacak sorularla, olaylarla karşılaşıyor mu?

Büyü diye bir şey var mı? Büyü bozdurmak için kendisinden yardım isteyenlere ne yanıt veriyor? Nereyi, kimi işaret ediyor?

Bir gün karşısına öyle biri çıktı ve öyle bir şey yaptı ki Tahsin Hoca’nın kendisini bir hafta sorgulamasına neden oldu. Hiç tanımadığı ve bir daha da görmediği bu kişi kimdi? 

Röportajın ikinci bölümü için tıklayın…

HABERİ PAYLAŞ
ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X